Reklam

Reklam
Reklam
Haberim Hamsi | Trabzon Haber

Z.M.O Trabzon Şube Başkanı Cemil Pehlevan ”Toprak Yaşamdır, Candır”…

Toprak gıdanın başladığı yerdir. Gıdamızın %95`i doğrudan ya da dolaylı yollarla topraktan gelir. Sağlıklı ve yüksek kaliteli gıda ancak sağlıklı topraklarda yetişir.


Z.M.O Trabzon Şube Başkanı Cemil Pehlevan ''Toprak Yaşamdır, Candır''…

Topraklar dünyadaki biyoçeşitliliğin dörtte birini bünyesinde barındırır. Karbon döngüsünde önemli rol oynayarak iklim değişikliğiyle mücadele ve ona adapte olma konusunda da yardımcı olur. Topraklar suyu depolayarak ve filtreleyerek sellerin ve kuraklığın olmasını engeller. Toprak sınırlı bir doğal kaynaktır. Canlı bir varlık olan toprak, kaybedildiğinde veya bozulduğunda insanların yaşam süresi gibi kısa bir sürede tekrar oluşamaz. Bugün ülkemizde tarım arazilerimiz potansiyel sınırına ulaşmış, bir avuç yeni arazi olanağı neredeyse kalmamıştır. Buna karşın, altyapının götürüldüğü her arazide, her türlü yatırımın gerçekleştirilmesi mümkün iken, tarım arazilerine yönelik yapılaşma/betonlaşma girişimlerinin halen sürmesi vahim bir durum yaratmaktadır. Oysa toprakların korunması gıda güvenliği ve sürdürülebilir gelecek için büyük önem taşımaktadır. Tam da bugünlerde dünyada ve ülkemizde gıda krizini somut olarak yaşarken!…

Bizleri doyuran, doğaya ve canlılara ev sahipliği yapan, kucak açan toprağa saygı her toplumun sosyolojik, kültürel ve politik açıdan temel önceliklerinden biri olmalıdır. Ne var ki; erozyon ve benzeri doğal yitim süreçlerinin yanında, her şeyi rant ve kolay kazanç sayan politikalar nedeniyle topraklarımız bugün çok ciddi birçok sorunla karşı karşıyadır. Ana sorun, toprak kullanımının doğru ya da yanlış olması sorunudur. Sorun, tarımsal yapının bozuk olması, tarımsal işletmelerin küçük, parçalı, dağınık veya çok büyük olması; eğimli arazilerin yeteneklerine uygun kullanılmaması nedeniyle erozyona, sel baskınına, toprak kaymasına uğraması; toprakların yanlış tarımsal ve denetimsiz sanayi, karayolu, madencilik faaliyetleriyle kirletilmesi; tarımsal nüfusun sağlıklı bir şekilde azaltılamaması sonucu yaşanan göç ve sağlıksız kentleşme; orman, mera, kıyı, sulak alanlar, gen kaynakları gibi doğal varlıkların hızla yok olması; ülkenin toprak ve arazi varlığının ve sorunlarının tam olarak bilinmemesi;yanlış tarım politikaları nedeniyle bitkisel ve hayvansal ürünler açısından kendine yetmez duruma düşürülen ülkemiz insanının açlığı yaşamamasıdır. Dolayısıyla sorun ne tam sanayileşebilmiş, ne tam kentlileşebilmiş, ne tam beslenebilen, ne de tam olarak doğal kaynaklarını koruyabilen ve geliştirebilen bir ülkede, geleceğe güvenle bakamama sorunudur.

Dört mevsimin tüm verileriyle donatılmış ülkemiz topraklarını; sürekli değiştirilen yasalarla, her gelen kamu yönetiminin talana izin veren kararlarıyla büyük bir hızla ölüme sürüklememek; bu dinmeyen hıncımızı, bu sevgisizliğimizi bize kazandıran eğitim sistemimizi değiştirmek; altı ve üstü doğal, kültürel, tarihsel zenginliklerle donatılmış bu uygarlıklar beşiğinin gittikçe artan bir aymazlıkla tüketilişini durdurmak; kendine yapılan büyük yanlışlıklara tutsak olmayacak kadar kimlikli ve özellikli topraklarımızı, “toprak ana” kutsallığında korumak ve geliştirmek; kötü bir kiracılıktan sıyrılarak ülkenin gerçek sahibi olduğumuzu, gerçek yurttaş olduğumuzu gösterebilmek; kimlikli bir birey olarak öncelikle “toprağın ölümünü” erteletebilmek ve sonra sorunlu toprakları iyileştirebilmek için devletin yönlendiriciliğinde gerekli yasal ve yönetsel düzenlemelerin bir an önce yapılması ve ivedilikle yaşama geçmesi mutlak bir gerekliliktir.

Açlığın, yoksulluğun, eşitsizliklerin yaşandığı bir dünyada ülkemiz sahip olduğu zengin toprak varlıklarını çok iyi korumak ve geleceğe aktarmak zorundadır. Toprak ve su gibi temel varlıklar sadece ülkelerin ve o ülkede yaşayan insanların değil, tüm canlıların ortak malıdır. Bundan dolayı da bu üretim faktörlerini korumak, sürdürülebilir kullanımını sağlamak ve insanoğlunun hor kullanımından alıkoymak herkesin ortak sorumluluğundadır.

Toprak yaşamdır, candır… Canlı olduğunu unuttuğumuz, koruyup kollayamadığımız, mal gibi alıp sattığımız, fethedip mülk edindiğimiz, devredip kiraladığımız, bedenine saldırdığımız, betonla başını ezdiğimiz… buna rağmen şimdilik vermeye devam eden, ayrım yapmadan

bizleri doyuran toprağımız… Aşık Veysel`in dediği gibi: “İşkence yaptıkça bana gülerdi/ Bunda yalan yoktur herkes de gördü/ Bir çekirdek verdim dört bostan verdi/ Benim sadık yârim kara topraktır.”

TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası olarak; büyüme ve kalkınma stratejilerinin oluşturulmasında ve uygulanmasında “ülkemizin toprak varlığının ve arazi kaynaklarının korunarak yönetilmesi” ve “doğal yaşamın sürdürülebilirliği” ilkelerini vazgeçilmez koşul olarak görüyoruz. Kamu yönetimini topraklarımızı ödünsüz korumaya davet ediyoruz.

Sorunlarımız çok, sorularımız çok, çözüme yönelik somut adımlar ise maalesef yok…

Saygıyla duyurulur

Cemil PEHLEVAN

ZMO Yönetim Kurulu Adına

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ

Günebakış Trabzon Haber