VATAN, MİLLET VE DİNİ SÖYLEMLER
“VATAN-MİLLET EDEBİYATI VE MANEVİ DUYGULARI KULLANAN SÖYLEMLER.
Sıradan bir ihtiyacı görmek, bir mesajı vermek veya belli bir amacı gerçekleştirmek üzere konuşurken vatan millet edebiyatı yapanları ve her fırsatta dini kavram ve referansları kullananları samimi bulmak mümkün değil…
Genel olarak, “vatan” “millet” ve “kahramanlık,” laflarını;
-Bu kavramlarla uzaktan yakından alakası bulunmayan,
-Vatan ve millet için kendi adlarına en ufak bir fedakârlıkta bulunmamış,
-Küçük bir risk doğduğunda tatlı canlarını hiç tehlikeye atmayıp, ustalıkla işin içinden sıyrılan,
-Düzenlerini tutturmuş ve işleri gayet tıkırında yürüyen kişilerin herkesten fazla ve yüksek sesle kullandıkları dikkatten kaçmıyor.
Vatan savunması ve bununla ilgili ölüm kalım mücadelesi gündeme geldiğinde (ki bunlar çok istisnai durumlardır) ya da dini ve ahlâki davranış ve değerler eğitimi söz konusu olduğunda, topluma veya belli bir hedef kitleye hitap ederken milli ve manevi kavramlara ve referanslara yer vermek elbette bu tartışmanın dışındadır.
Burada söz konusu edilen ve kabul edilmesi mümkün olmayan şey, bu tür kavram ve değerlerin gündelik ihtiyaçlara, kişisel çıkar hesaplarına ve politik amaçlara alet edilmesidir.
Milli ve hamasi söylemleri, dini ve manevi duygulara hitap eden kavramları her fırsatta uluorta ve özensiz biçimde dile getirmek, bize kişinin bunları kullanırken olumsuz bir amaç taşıdığını veya bazı temel açmaz ve yetersizliklerle karşı karşıya bulunduğunu anlatıyor.
Bunlar nelerdir:
-Size karşı ileri sürdüğü veya savunduğu tezlerin dayandığı haklılık nedenleri ve argümanlar zayıftır. Dersine iyi çalışmamıştır. En hafifinden, sizi ikna etmek, gerekçelerini ortaya koymaktaki yetersizliğini gidermek ve zayıf yanlarını örtmek için bu tür milli ve manevi kavram ve referansların gücünü kullanmak istiyordur.
-Yine temelde tutarsız ve çelişkili pozisyonu, uygunsuz statüsü ve savunulamayacak düşünceleriyle bağlantılı olarak, kendisinde olmadığı halde dile getirdiği olumlu meziyet ve özelliklere ve inanç değerlerine, herkesten ve özellikle sizden fazla sahip olduğunu ortaya koyarak pozisyonunu bu kavram ve söylemlerle tahkim etmek amacını taşımaktadır. Böylelikle üzerinizde psikolojik üstünlük kurarak gözünüzü yıldırmak ve sizi ezmek istiyordur.
-Söz konusu hamasi ve dini kavram ve klişeleri kullanarak sizi gaza getirmek ve kullanmak istemektedir. Bu bağlamda amacı, fedakârlık duygularınızı kabartıp coşku ve heyecana kaptırarak size bazı işleri yaptırmak veya sizi belli bir yönde karar vermeye zorlamaktır.
-Aslında söylemlerinde dile getirdiği ve herkesten çok sahip olduğu izlenimini verdiği şeylere hiç sahip olmadığı, hatta tamamen tersi bir durumda olduğu halde, kafasında bazı kötü niyetler ve çıkar hesapları taşıyordur.
Sık sık herkesin önünde eğileceği ve tırsıp kaçacağı hamasi ve dini kavram ve terimleri dile getirmekle, dikkatleri bunların üzerine çekerek taşıdığı kötü niyet ve düşünceleri perdelemek ve bunların arkasına sığınarak kafasındaki karanlık amaçlı veya rant ve nüfuz devşirmeye odaklı planları bir engele takılmadan yürürlüğe koymak istemektedir.
Özetle;
Kişisel muhataplarına veya bir topluluğa, doğrudan, mübalağasız ve yalın sözle hitap etmek dururken; cilalı, efsunlu ve cerbezeli tarzda maneviyat ve hamaset dozu yüksek sözler kullananların, bunlar üzerinden;
-Dolaylı ideolojik ve kişisel çıkar veya nüfuz sağlamaya yönelik amaçlar gözetmeleri,
-Kendilerine en büyük kahramanlık payesini çıkarmaları,
-Dikkatleri saptırarak başkalarını suçlamaları ve hedef göstermeleri,
-Önlerinde engel veya rakip olarak görüp bertaraf etmek istediklerini, insanların zihninde mahkum etmeleri veya ezmeleri,
-Arkadan da her türlü karanlık dolap ve tezgahı çevirmeleri her zaman beklenen ve yaygın olarak görülen bir durumdur.”
Pırof. Dr. Ulvi Saran’dan iktibas ettiğim bu makaleye, tümüyle katıldığım gibi,
Düşüncelerime, hislerime, derdime tercüman olduğu kadar,
Çok rahatsız olduğum ve HİÇ TASVİP ETMEDİĞİM;
Milli, dini ve mukaddes kavramları her vesile ile kullanmak, ağza sakız etmek, ayağa düşürmek, çok kullanarak erozyona uğratmak, yıpratmak, ağır olan bu kavramları hafifletmek, rutinleştirmek ve sıradanlaştırmak, değersizleştirmek ve hepsinden önemlisi istismar etmek gibi vahim sonuçlar doğurmaktadır.
Milli, milliyetçi ve hususen DİNİ KAVRAMLAR, SÖYLEMDEN ZİYADE EYLEM, SÖZDEN ZİYADE FİİLİ OLARAK YAPILMASI GEREKENLERDİR.
KAL ( konuşma) ehli değil, HAL ( yerine getiren, haline yansıtan, yaşayan) EHLİ olmayı gerektir. Sözde değil, icraata yansımalı, icraat ile ortaya konulmalıdır.
Bu kelime ve kavramlar uluorta her meseleye gerekçe veya ambalaj edilmemeli, bu kavramlara uygun yaşamalı ve konuşmalı ama laf salatası haline getirilmemelidir.
Akla ve vicdana uygun her söz ve her doğru zaten Dinin kendisidir.
Güzel olan, güzeli yapan zaten gereğini yapmış, fiilen söylemiştir.
Gerektiği yerde, lüzumu halinde ve zaruret doğduğunda bu kavramlar konuşulmalı, bunun dışında akla ve vicdana hitap edilmeli, her inançtan ve inançsızlıktan insanın kabul edeceği bir dil kullanılmalıdır.
Ama o dil, milli ve dini olanla doğru orantılı olmalıdır.
Bir insanın çocuğunu, anne ve babasını, kardeş ve dostlarını, vatan ve milletini sevmesi, fıtratın, yaratılışın gereğidir ve aynı zamanda dini ve milli haslettir. Bunları seviyorum demesine ve her vesile ile mili ve dini gerekçelere bağlamasına, bunlarla ambalajlamasına, bunlarla doğrulatmasına gerek ve ihtiyaç yoktur ki zaten, dini ve milli olan da budur.
Kısaca ifade edersek, “KONUŞMA, YAP!”
ZİYARETÇİ YORUMLARI
BİR YORUM YAZ