Uygurlar Sessizce, Filistinliler Hunharca Katlediliyorlar
“Uygurlar Sessizce, Filistinliler Hunharca Katlediliyorlar. Feryatlarını Kimse Duymuyor
Öldürülüyorlar, tecavüze uğruyorlar, mal varlıklarına el konuluyor, hapsediliyorlar, çocukları asimile ediliyor ve organları çalınıyor ve tecavüze uğruyorlar! Ülkeleri işgalde, kıyameti yaşıyorlar, soykırıma uğruyorlar.
Bütün bunlar Filistin’de dünyanın gözü önünde, Doğu Türkistan’da sessizce oluyor! Uygurları kimse duymuyor, duyanlar duymamazlıktan geliyor, sessizliği tercih ediyorlar. Ölen aslında insanlık, ölen vicdanlar, ölen Müslümanlık, ölen Türklük. Uygurlar çaresizler!
Çaresizliklerinde bizim de payımız var! Dertleri ile dertlenmiyoruz! Dinleyenler masal dinler gibi dinliyor! Siyasetçiler mevsimlik ilgi gösteriyor! Konjonktüre göre hareket ediyorlar! Yazık, bu sınavı kaybettik! Tarihle nasıl yüzleşeceğiz! Hesap günü ne diyeceğiz!
Kardeşlerimiz soykırıma uğrarken “sen ne yaptın” denilip, sorulunca ne cevap vereceğiz? Genç yaşlı demeden, on beş yaşında tutuklanıp tecavüze uğrayan, seksen yaşında tutuklanmış insanların Müslüman Uygur Türkü kızlarının, kadınlarının yüzüne nasıl bakacağız? Ne yapıyorlar?
Doğu Türkistanlıların Türkiye’de ve diasporada onlarca dernekleri ve vakıfları var! Kendileri aralarında mevzu döndürüyorlar! Bir araya gelip duruyorlar, otellerde toplantı yapmak adeta asli faaliyet alanları olmuş. Birbirlerine öncelik, üstünlük peşinde koşturup duruyorlar. Türkiye dışında olanlar da böyle! Bir farkları var o da tam anlamıyla “denize düşüp yılan’a sarılan” takım!
Halkı Müslüman devletler ne maddi ne de manevi destekte bulunmuyorlar!
Filistin/Gazze katliamında da aynı tutumu takındılar! Batılı insanların vicdani hassasiyetlerini bile gösteremediler! Yazık, çok yazık!
Diasporada yaşayan Uygurlar ABD’den ve ABD’de birtakım Yahudi kurumların denizde damla misali kanlı, çalıntı paralarına ve desteklerine muhtaç haldeler! Oysa, “Para alan emir alır!” diye bir atasözümüz var! Uygur kuruluşları cılız, etkisiz faaliyet yapmanın dışına bir türlü çıkamıyorlar!
Aslında Doğu Türkistan dışında kalmış mazlum halk uzun yıllar komünist Çin baskı ve yönetimi altında adeta ÖĞRETİLMİŞ ÇARESİZLİK yaşıyorlar! Özellikle batı toplumlarında yaşayan bu mazlum millet yorulmuş! Yıpranmış! Umutlarını yitirmemeliler!
Kardeşlerimiz ne yapmalılar! Bizler ne yapmalıyız! Öncelikle birlik beraberliklerini sağlamalılar, birlik olmanın kendi vakıf ve derneklerine mensubiyetten geçmediğini, birbirlerini kabul etmekten geçtiğini, metot ve düşünce farklılıklarını zenginlik olarak görmelerinin gerektiğini anlamalılar!
Ayrıca kendi yapmadıkları fedakarlığı başkalarından beklememeliler. Faaliyet ve birtakım kimsesizlere maddi manevi yardım konusunu dışardan değil bizzat kendi aralarındaki iş adamlarından ve organize ile her bir Doğu Türkistanlının karınca kadarınca gücü neye yetiyorsa aralarında çözmeliler! Bereket bunda!
Meselelerini ve faaliyetlerini sadece kendi aralarında sürdürmeyi bırakmalı, bu mesele Doğu Türkistanlılar kadar diğer Türk ve Müslümanların hatta insanlığın da meselesi olduğuna öncelikle kendileri inanmalıdır. Ve mücadeleye dahil etmeliler. Faaliyet adı altında bir araya geliyorlar, kendileri konuşup kendileri dinliyorlar! Oysa kendileri dışındaki insanların tecrübelerinden faydalanmalı ve desteklerini almalılar.
Ayrıca asimilasyon tehlikesine karşı özellikle batı toplumları içinde yaşayanlar, kültürlerini, inançlarını, dillerini, geleneklerini yaşamalı ve çocuklarına tarih şuuru vermeliler. Aksi halde bir nesil sonra ortada Müslüman Uygur kalmaz!
Bu mücadelenin zor ve uzun soluklu bir mücadele olduğunun bilinciyle yorulmadan yola devam etmeleri gerekmektedir.
Bizler ne yapmalıyız! Doğu Türkistan’da yaşanan soykırıma sessiz kalmak Komünist Çin’in suçuna ortak olmak demektir! Asla sessiz kalmadan oradaki zulmün durdurulması için kim ne yapabiliyorsa, maddi destek veren maddi destekle, siyasi destek verecekler siyasi destekle, yazar yazılarıyla, televizyoncu yayınlarıyla STK’lar faaliyetleriyle herkes elinden geleni yapmalı ve kardeşlerimizi asla yalnız bırakmamalıyız.
Bu şuur ile nasıl Filistin’deki katliamın karşısında ve direnişin yanında (yeterli olmasa da) bulunduysak, Doğu Türkistanlı kardeşlerimizin de maddi manevi yanlarında olmalıyız. Kardeşlerimizi ABD ve orada başta Yahudi kuruluşların yardımına muhtaç bırakmamalıyız!
Oturduğumuz yerden Doğu Türkistanlı kardeşlerimizin hatalı bulduğumuz davranışları üzerinden tavır belirleyip, hiçbir katkı vermeden tenkit kolaydır! Bu yolu seçmek bizi sorumluluktan kurtarmaz!
Aynen Gazze’de olduğu gibi Doğu Türkistan’da kardeşlerimiz katliama uğramaktadırlar! Aralarında bir fark var. Doğu Türkistan’daki soykırım dünyanın duymadığı sistematik bir soykırımdır!
İşin garipliğine bakar mısınız! Gazze katliamına silahlı ve her türlü desteği veren ABD ve müttefikleri, Doğu Türkistan’da Çin yönetiminin insan hakları ihlali yaptığını söylemekte. Aynı şekilde Doğu Türkistan’da soykırım yapan komünist Çin yönetimi Gazze’de insan hakları ihlalinden bahsetmekte!
Her ikisi de zalim, her ikisi de soykırımcı, her ikisi de insanlık suçu işlemesine rağmen, her ikisi de ikiyüzlülük yapmaktalar ve Müslüman mazlum halklar üzerinden suçlarını örtbas etmeye çalışıyorlar! İkisinin de zalimlikte, sapkınlıkta birbirinden aşağı kalır yanları yoktur!
Halkı Müslüman sözde İslam ülkeleri ve halkları ise, gerek Doğu Türkistan’da gerekse Filistin/Gazze’de sınıfta kaldılar! Sessiz kalarak zulme ortak oldular! Batılı vicdan sahibi insanlar kadar olamadılar!
İki milyar nüfusa yakın ve atmışa yakın Müslüman ülke İsrail’i mahkemeye vermeye cesaret edememiş, Hristiyan Güney Afrika İsrail’i sanık kürsüsüne oturtmayı başarmıştır! Bu ayıp mangalda kül bırakmaya hamasette sınır tanımayan Müslüman devlet adamlarına yeter sanırım! Bırakın mahkemeye vermeyi, ne hazin bir durumdur!
İsrail hâlen ihtiyaçlarını, petrolü düşük fiyattan Azerbaycan’dan, pek çok ihtiyacını ise Türkiye dahil Müslüman ülkelerden almaktadır! Tarih huzurunda, insanlık huzurunda, Allah’ın huzurunda mahcup ve mahkum olmamayı dilerim! Zulme rıza zulümdür! Zulme sessiz kalmak zulme ortak olmaktır!
Sözün bittiği yerdeyiz! Allah iz’an, feraset, idrak ve vicdan versin.
Bu vesile ile bir defa daha anlaşılmıştır ki, kendi savunma işbirliği teşkilatımızı, Siyasi birlikteliğimizi (BM), ekonomik ortaklığımızı (AB) kurmazsak siyonist emperyalistlerin kuruluşlarından beyhude medet umarız! Önce Türk Devletler Teşkilatı, sonrasında ise halkı Müslüman ülkelerin de birliğe katılması ile güçlü ortak savunma ve ekonomik birliktelik kurulacaktır.
Doğu Türkistan’ın tarihi toplu katliamlarla doludur! 2009 Urumçi, 5 Şubat 1997 Gulca Katliamında katledilen kardeşlerimize rahmet dilerim. Doğu Türkistan’da 7.2 şiddetinde deprem oldu. Büyük geçmiş olsun ölenlere rahmet kalanlara şifa diliyorum.” ( Halis Özdemir’den alıntıdır)