Tüm dünyayı saran Covit–19 pandemisinin başlamasından bu yana iki yıldan fazla zaman geçti. Bu salgın; toprağın, temiz hava ve suyun, sağlıklı gıda ve yaşanılabilir bir çevrenin, bir başka ifade ile yaşamın teminatı olan ormanların değerini bir kez daha ortaya koymuştur. İnsanlığın ve yaşamın teminatı olan ormanlarımızı ve doğal varlıklarımızı bütüncül bir koruma anlayışı ile sonuna kadar taviz vermeden korumak zorundayız.
Orman ekosistemleri, meralar ve korunan alanlar, maden, enerji, turizm vb. ormancılık dışı amaçlarla yapılan alan kullanımları ve hayvancılık, soya yağı ve palmiye yağı üretimi vb. tarımsal ürünlere yer açmak için yok edilmektedir. Bu şekilde dünyada yok edilen orman alanı miktarı yılda ortalama 4,7 milyon hektarı bulmaktadır.
Ülkemizde de durum çok farklı değildir. Her ne kadar ülkemiz orman alanını artıran ender ülkelerden biri olarak görülse de (Resmi verilere göre 1973 yılında 20,2 milyon ha günümüzde 22,9 milyon ha), bu artışın yapılan ağaçlandırmalardan ziyade, göç nedeniyle terk edilen alanlarda ormanların doğal yollarla yaygınlaşmasıyla ve yapılan yeni kadastro çalışmalarıyla bu yerlerin orman alanlarına dahil edilmesiyle arttığı bilinmektedir. Yapılan araştırmalarda nüfusun azaldığı, göç veren illerde orman alanları arttığı halde, endüstrinin ve nüfusun yoğun olduğu göç alan illerde ormanların azaldığı saptanmıştır.
6831 sayılı orman yasası 1956 dan 2002 yılına kadar 15 kez ve son 19 yılda ise 18 kez toplam 33 kez değiştirilen orman yasası her seferinde ormanların aleyhine işletilmiştir. Bugün yaklaşık 780 bin hektar ormanlık alan ormancılık dışı amaçlarla kullanılmak üzere madencilik, enerji, otoyol, turizm vb. etkinliklere tahsis edilmiştir. Bu izin verilen alanların dışında, büyük bir bölümü orman ekosistemi oluşturmaktan oldukça uzak olan 135 bin hektar civarındaki özel ağaçlandırma tahsisleri bu hesaba dahil değildir.
Son yıllarda ormanlarımız; ekonomik kriz bahane edilerek, piyasa ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik olarak yoğun bir üretim baskısı altına alınmıştır. 2005 yılında 13 milyon m3 olan odun üretimi 2017 yılında 18,5 milyon m3, 2020 yılında ise 28,5 milyon m3, 2021 yılında 32 milyon m3, 2022 yılında 37 milyon m3 ‘e çıkarılmıştır. Odun üretimindeki aşırı artış ormanlarımızın geleceğini tehdit etmektedir. Bunun yanında Milli Parklar da odun üretimine açılmıştır. Bu gelişmelerden meslek kamuoyu çok rahatsızdır.
Son yıllarda ayrıca; yangınla mücadelede araç, teçhizat ve donanım bakımından teknolojik olanakların gelişmiş olmasına rağmen, yeteri kadar orman yangın işçisinin çalıştırılmaması ve liyakate dayalı personel politikası terkedilmiş olduğu için, yangınla mücadelede yetersiz kalınmakta ve yanan alanlar hakkındaki bilgilerin kamuoyuyla paylaşılması konusunda şeffaf davranılmaması da kamuoyunda çeşitli şüpheler uyandırmaktadır.
28 Nisan 2018 tarihinde yürürlüğe giren 7139 sayılı torba yasa ile 6831 sayılı orman kanununa eklenen Ek.16. madde ile ülkede yaşanmakta olan ormansızlaşma konusunda yeni bir aşamaya geçilmiştir. Bu değişiklikle orman alanı dışına çıkarma işlemleri daha da kolaylaştırılmıştır. Açıkça anayasaya aykırı olan bu değişiklik, yargı denetiminin evrensel hukuk normlarına göre yapılmaması nedeniyle yürürlüğe girmiş ve ormanlar üzerinde yasal koruyuculuğu sağlayan anlayış büyük bir darbe almıştır. 1 kez Bakanlar Kurulu Kararı, 4 kez Cumhurbaşkanı Kararı ile toplam 698 ha.(6.980.000 m2) alan orman rejiminden çıkarılmıştır.
İstanbul’da Kanal İstanbul, İzmir’de de Çeşme Turizm Projesi vb. bilimsel dayanaktan yoksun, şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına ve yürürlükteki mevzuata aykırı projelerle doğa ve orman varlıkları üzerindeki yıkımlar hızla artmaktadır.
Türkiye Ormancılar Derneği olarak bilgi birikimimizi, kentimizin ve ülkemizin kalıcı çıkarları için kullanmak ve sermayenin saldırılarına karşı kentimizi, ülkemizi ve doğamızı korumak toplumsal sorumluluğumuzdur.
Dünyada ormansızlaşma ile doğal dengenin bozulması ve çevre sorunlarının artması toplumsal tepkilere yol açmaya başlayınca, arayış içine giren dünya yöneticileri çevre sorunlarının temelini oluşturan ormansızlaşmanın önüne geçmek amacıyla 1971 yılında Roma’da yapılan Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) toplantısında, kuzey yarımkürede ilkbaharın, güney yarımkürede sonbaharın başlangıç günü olan 21 Mart’ı DÜNYA ORMANCILIK GÜNÜ olarak ilan etmiştir.
Bugün; dünya uluslarınca da benimsenmiş olan 21 Mart Dünya Ormancılık Günü’nde bir kez daha tüm halkımızı ülkemizin taşına, toprağına, havasına, suyuna ve ORMANLARINA sahip çıkmaya çağırıyoruz.
Ali Osman AKAÇ Behzat ŞANLI Yüksel KILINÇ
Tarım Orkam-sen Türkiye Ziraatçılar Türkiye Ormancılar Derneği
Şube Başkanı Derneği Şube Başkanı Trabzon Temsilcisi