Reklam

Reklam
Reklam
Haberim Hamsi | Trabzon Haber

Trabzon’da Kamu emekçileri iş bıraktı Erdoğan’a seslendi “”Sizler yediniz hesabı biz ödemeyeceğiz”

İşçisi, köylüsü, küçük esnafı, emeklisi, asgari ücretlisi, kamu emekçisi, emeği ile geçinen geniş halk kesimleri emsali görülmemiş bir ekonomik buhranın içinde yaşam kavgası vermektedir.

Trabzon’da Kamu emekçileri iş bıraktı Erdoğan’a seslendi “”Sizler yediniz hesabı biz ödemeyeceğiz”


Trabzon'da Kamu emekçileri iş bıraktı Erdoğan’a seslendi “”Sizler yediniz hesabı biz ödemeyeceğiz”

Sokaklarda yüzü gülen, iç rahatlığı ile dolaşan,  ülkenin geleceği, çocuklarının yarınları için endişe etmeyen kimse kalmadı.  Halka ait olan ülkenin kaynakları adeta talan edilerek uluslararası ve yerli şirketlere aktarılıyor. Halkın payına ise daha fazla sömürülmek, daha çok vergi ödemek, giderek artan yoksulluk düşüyor.

Bugün Türkiye asgari ücretliler ülkesine dönmüş durumdadır.

Hatta asgari ücretli bir işe girebilmek bile lüks haline getirilmiştir.

Gençlerimiz güvencesizleştirilmiş, gençlerimiz geleceksiz eştirilmiştir. Emeğin milli gelirden aldığı pay gün be gün azalmaktadır.

Gelir adaletsizliğiyle, vergi adaletsizliğiyle ülkemiz derin bir yoksulluk girdabına itilmiştir.

Bizler ise ürettiği emek karşısında sadaka değil, hakkımız olanı istiyoruz.

Güvenceli iş; güvenli bir gelecek istiyoruz…

İnsanca bir yaşam istiyoruz.

İktidar yarattığı karanlık tabloyu türlü cambazlık ve kurnazlıklar ile gözlerden kaçırmak istiyor.

Ülkeyi yönetenler enflasyon rakamlarına takla attırıyor.  Mahkeme kararlarına uymayan TÜİK bir illüzyon ve manipülasyon aracı haline geldi.

Bir tarafta TÜİK enflasyonu var, diğer tarafta gerçek enflasyon…

Oysa çarşıda, pazarda, mutfakta yaşadığımız hayat pahalılığı TÜİK rakamlarını ikiye katlıyor…

Emekliler en  temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamıyor.

TÜİK rakamları yalan söylüyor. Ortada bir gerçek var o da yoksulluk…

Emekçilerin yalana, dolana, oyuna, hamasetle karnı tok. Hayatın rakamları da ortada!

Bu ülkede çalışanların yarısı asgari ücretli.

BES-AR rakamlarına göre 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 30 bin liranın, yoksulluk sınırı ise 79 bin liranın üzerine çıktı.

Ülkemizde 16 milyon emekli insanımız var.  Yaşamla ölüm arasında arafta bırakılan 16 milyon insan.

Siyasi iktidar 2024 yılı emekliler yılı ilan edilmişti. Emekliler sersefil, perişan edildi.

Şimdi de 2025 yılı aile yılı ilan edilmesi kararlaştırıldı! Samimi iseniz buyrun. Her aileye yoksulluk sınırının üstünde gelir sağlayın. Eğitim, sağlık başta olmak üzere kamusal hizmetleri ticarileştirmekten vazgeçin. Yoksa bunun adı istismardan başka bir şey değildir.

Siyasi iktidar bize boykot çağrısı yapıyor. İktidar akıl verme makamı değil, halkın taleplerine yanıt üretme makamıdır. Sanki krizi sorumlusu kendileri değil.

Neymiş fahiş zam yapan esnafı boykot edecekmişiz.

Be hey gerçeklerden ve halktan kopmuş iktidar! Kılı kırk yarıp, yarı aç yarı tok yaşıyor insanımız. Dalga mı geçiyorsunuz? Eğleniyor musunuz bizimle? Halka dalga geçilmez, halka hesap verilir!

Evet o sandık önümüze gelecek, bu emek düşmanlığının hesabını verecek, tarihin çöplüğüne gideceksiniz.

Biz asgari ücrete %30 zam yaptık, ancak işverenlerin elini tutan yok,  isterlerse daha fazlasını verebilirler deniyor. Ama sizin elinizi belli ki tutan var. Birinin eli sizin üzerinizde ve onun sözcülüğünü yapıyorsunuz. Sermayenin yanında, emeğin karşısındasınız.  Sizin gerçeğiniz bu!

Hayatta iki türlü hırsızlık vardır. Birincisi bir kişinin veya kişilerin başka birinin veya birilerinin malını, mülkünü gizlice eline geçirip kullanmasıdır.

İkincisi bir insanın ya da toplumun geleceğini çalmak, onu öngörüsüz bırakmak, belirsizliğe sürüklemek, umudunu çalarsınız, hayallerini söndürürsünüz, eğitimini, sağlığını çalarsınız.

Bu ulu orta, herkesin gözünün önünde gerçekleştirilir. Bir toplumun başına gelebilecek en vahim durumdur.  Toplum çürümeye başlar, hastalanır, şekeri düşer, tansiyonu yükselir, ateşi çıkar. Hasta bir toplum haline gelir. İşte bugün ülkemizin, emekçi halkımızın getirildiği nokta burasıdır. 

Peki dostlar ne yapmalıyız?

Bu sefalet, açlık, yoksulluk düzenine rıza mı gösterelim, boyun mu eğelim. Yoksulluk kader değil dostlar. Bizim vergide adalete, gelirde adalete, eşitliğe, onurlu bir yaşama ihtiyacımız var.  

Bu yoksulluk, açlık, sefalet düzeni daha fazla sürdürülemez. Baskıyla, yasaklarla, manipülasyonlarla gerçeklerin üstü örtülemez.

Siyasi iktidar sermaye sınıfı, bir avuç mutlu azınlık, ranttan beslenenler gemisini yüzdürsün diye içinde halkın olduğu gemiyi kayalıklara sürmüştür ve geminin gövdesinde gedikler açılmıştır. Geminin güvenli bir limana yanaşması için dümene halkın geçmesinden başka seçenek kalmamıştır. Halk otobüsüne takla attıranlar daha fazla zarar vermek istemiyorlarsa bir an önce sürücü koltuğu sahibine terk etmelidir.  Defalarca ve bile isteye otobüsü savurup yoldan çıkaranlar bilmelidir ki ülkeyi idare etme ehliyetini yitirmiş durumdadırlar.

(BES-AR) 4 kişilik bir ailenin

açlık sınırı 30 bin 475 tl,

yoksulluk sınırı ise 79 bin 948 tl.

Bu ülkede çalışan nüfusun yarısından fazlası asgari ücretli…

Bu ülkede milyonlar aç, milyonlar yoksul, milyonlar işsiz…

Ama sanmasınlar ki patronlara huzur var…

EMEKÇİLER AÇ VE YOKSULKEN PATRONLARA HUZUR YOK

Bizler emekçileriz. Hayatın şalterini elinde tutanlarız.

Halkımıza parasız ve nitelikli bir eğitim hizmeti sunabilmek için,

Halkımıza parasız ve nitelikli sağlık hizmeti sunabilmek için…

Bugün kamu emekçileri olarak üretimden gelen gücümüzü kullanıyoruz…

Ama yetmez!

Gün yoksulluğa karşı birleşme günüdür. Gün üretenlerin ayağa kalkma itiraz etme günüdür.

Bu ülkede patronlar semirirken, sermaye kesimleri teşviklerle, rantlarla palazlanırken,

emekçiler dolaylı vergilerle, dolaysız vergilerle yoksullaştırılıyor…

Emekçilere “kaşıkla verilen kepçeyle geri alınıyor.

Vergilere, cezalara, harçlara yüzde 44 zam yapılırken,

Bizlere yüzde 11 buçuk zam reva görülüyor…

Soruyorum sizlere, bu sefalete teslim olacak mıyız.?

Bu adaletsizlik karşısında boyun eğecek miyiz?

İnsan onuruna yaraşır bir yaşam hakkımızı terk edecek miyiz?

Çocuklarımızın eşit ve özgür yarınlarından vaz geçecek miyiz?

 O halde yılgınlık yok, ümitsizlik yok! Direniş var. Çare sizde, çare örgütlü ve birleşik mücadelede. Bu düzeni değiştirecek gücümüz var. Başka yolu yok,  başarmak zorundayız. Başaracağız, mutlaka ama mutlaka başaracağız.                                                                                               

Muhammet İKİNCİ KESK Trabzon Şubeler Platformu Adına Dönem Sözcüsü

         

  

                                                                                  

                                                                                                     

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ

Günebakış Trabzon Haber