Toplumsal Sorunlarımız
“Kızılcık Şerbeti Dizisi Üzerine”
Hemen, hemen haftada bir gün mutlaka “Toplumsal Sorunlarımız” adı altında bir video paylaşmaya çalışırım.
Bunu bir birey olarak kendime görev addetmişimdir.
Çünkü eksik görmüş olduğumuz hususları birbirimizi uyararak gidermemiz bir insanlık görevidir.
Hele, hele “sosyal Medyanın” çok aktif olduğu bu günlerde bunu ihmal etmememiz gerekir.
Nasıl ki bizim tasvip etmediğimiz, bizim benimsemediğimiz, İslam’a, İslami gelenek ve göreneklerine ters olan şeyleri her gün bas, bas bağırarak anlatıyorlar veya yazıyorlar bizlerde elimizden geldiğince doğru olanları güzel bir şekilde anlatıp ve yazmamız gerekir. Bundan dolayıdır ki bu sosyal medyayı çok önemsiyorum.
Şimdi dikkatimi çeken bir diziden bahsetmek istiyorum.
Ve son söylenecek olan sözü de şimdi söylüyorum. Diyanet İşleri başkanlığını ve RTÜK’ü bu kurumların bağlı olduğu bakanlığı göreve davet ediyorum.
Eğer bu kurum görevlilerinin, yapacak oldukları çağrıdan sonra bu yolda bir düzelme olmasa bu sefer istifaya çağırıyorum.
“Kızılcık Şerbeti” adlı dizinin bir sahnesinden bahsetmek istiyorum.
Dizide yaşam tarzları birbirine zıt iki ailenin hayat hikâyesi anlatılmaktadır.
Ailenin biri (Kız tarafı) İslam’dan uzak bir hayat tarzı ile yaşamını sürdürürken, diğer aile yani erkek tarafı da İslam’ı kendine referans almış mutaassıp bir aileyi canlandırmaktadır.
Bu iki zıt aile konsepti çocukları evleniyor. Tabi evlenmeden önce aileler bu evliliğe karşı çıkıyor. İlerde sorun olacağı noktasında çocuklarını uyarıyorlar. Ama gel gör ki aşkın gözü kör. Bir defa her iki taraf da evlenmeyi kafalarına koymuş. Aralarındaki hayat tarzı zıtlığını hiç görmüyorlar.
Evlilik sonrası sorunlar başlıyor. Birgün gelin hanım arkadaşıyla beraber gezerlerken kilisenin önünden geçiyorlar ve birbirlerine bakıp “içeri girelim mi” diyorlar. “Hadi girelim hem de mum yakarız dilek de tutarız” diyorlar. (Bu konuşmadan daha önce de bu kiliseye geldikleri anlaşılmaktadır.)
Kiliseden içeri girip mum yakıp dilek tutuyorlar.
Damat’ın ailesi Ataerkil bir aile olduğu için her akşam sofrada herkes hazır olacak şekilde yemek yeniyor.
Tüm aile sofradayken, damat, gelin hanıma soruyor “bugün günün nasıl geçti” 0 da çok iyi geçtiğini arkadaşıyla buluştuğunu ve kiliseye gittiğini mum yakıp dilek tuttuklarını söylüyor.
Tabii bunu söyleyince masada bir şok yaşanıyor.
Evin hanımı “kızım kilise nereden çıktı bu kadar cami varken sonra mum yakmakta neyin nesi diyor”.
Gelin hanım da “bunda ne var dua ettik. Mum yakmanın neresi kötü” gibi laflar edince, kaynana” kızım bunlar hırstıysan adetleridir eğer onların adetlerini yaparsan onlar gibi olursun diyor.
Bu sözün üzerine gelin hanım sofradan kalkıyor.
Esas mesele bundan sonra;
Bu sefer evin babası diyor ki bu şekilde uyarmamalıydın. Çok sert uyardın. Diyor ve bir örnekle bu yanlışlığı anlatıyor.
Selahattin Eyyubi bir yeri feth ediyor yerde bir haç görüyor, haça saygı olarak haçı yüksek bir yere koyuyor. (Birkaç tarihçi arkadaşımla görüştüm, kendim de araştırdım. Böyle bir şeyin olmadığını tamamıyla palavra bir söz olduğunu söyledi.)
Yani ömrünü İslam’ın payidar olması için harcayan Selahaddin Eyyubi savaşmış olduğu tarafın batıl olan bir kutsalını kaldırıp yüksek bir yere koyacak ona saygı duyacak öyle mi?
Bu ne büyük bir yalan bu yalanla ne işlenmek istenmektedir anlaşılmaktadır herhalde.
“Ne olacak kilisede Allah’ın evi Cami de Allah’ın evi” diyor.
Bu da çok tehlikeli bir sözdür.
Allah CC evi sıfatı bir tek mekâna verilmiştir o da “Beytullahtır” bunun dışında hiçbir mekânın kutsallığı yoktur.
Hal böyleyken, Bir Hadisi Şerifte
“Yeryüzünde Allah’ın evleri mescitlerdir. Oraya gelene Allah CC ikramda bulunur”
Buyurulmaktadır. (Teberani-Mu’cemmül Kebir X,10346) Kilise veya farklı bir yerden bahsedilmemektedir.
Evet,
21nci asırdayız ve hala bir arpa boyu kadar yol alamadık. Kendi televizyonlarımızda Dinimizi asimile etmekten başka bir şey yaptığımız yok.
Kilisenin üslendiği misyon bitmiştir. Kilise ile camiyi bir görmek cahilliktir. Kiliseye gidecek olanlar bellidir ve yaptıkları iş batıldır.
“Allah CC Şöyle buyurmuyor mu? “Allah İndinde tek din İslam’dır.”
Peygamber Efendimiz SAV Hristiyan ve Yahudi adetlerini yaparak onlara benzemeyin diye bizlere tembih etmedi mi?
Yahudiler cumartesi oruç tuttukları için Peygamberimiz bizlere biz onlara benzemeyelim diye birgün önce veya birgün sonrasında da oruçlu olmamızı tavsiye etmedi mi?
Bu ve bunu gibi diziler İslam’ı hedef almışlardır. Müslümanları adeta yavaş, yavaş zehirleyerek, esas yaşama gayesi olan İslam’dan uzaklaştırmaya çalışmaktadırlar.
Bu dizilerin senaryolarını yazanlar. (Gerçi bu dizinin gerçek bir hayat hikayesinden) alındığı yazılsa da henüz hikâyenin kime ait olduğu belirtilmedi veya bilinmiyor.
Veyahut böyle yazılarak farklı bir hikâye mi? uydurulmaya çalışılıyor. Bunların da araştırılması lazım.
Lütfen sorumluları göreve çağırıyoruz.