TACİZ VE TEHDİDE KARŞI ÇARESİZLİK!
“Taciz ve tehdide karşı “elektronik kelepçe” ve “uzaklaştırma” saçmalığı
Sosyal basında bir video…Maruz kaldığı TACİZ ve ÖLÜM TEHDİTLERİNİ anlatan genç bir kadın hüngür hüngür ağlayarak feryad ediyor:
“Belki bu size son videom, ama artık dayanacak gücüm kalmadı. Ben yıllardan beri ayrıldığım erkek arkadaşımdan ölüm tehditleri alıyorum. Bana etmediğini bırakmadı. Aileme, çevreme, etrafımdaki herkese ulaştı. Yüzlerce şikayetim var. Bitmek bilmiyor. Uzaklaştırma kararı, elektronik kelepçe kararı aldım. Hepsini ihlal etti. Kelepçeyi kırdı. Aileme, arkadaşlarıma, görev yaptığım okulda öğretmenlere, öğrencilerime, öğrencilerimin velilerine kadar ulaştı. Sürekli evimin etrafında dolaşıyor. Beni öldürmesini istemiyorum. Dışarıya çıkamıyorum. Beni görür diye balkonda çamaşır seremiyorum. Sadece dışarıda yürüyebileyim istiyorum. Cezaevinden firar etti. Sürekli beni tehdit ediyor ama bir yıldır bulunamıyor. Adalet istiyorum. Lütfen sesim olun!”
Videodan ve konu ile ilgili medyada yer alan haberlerden, bir okulda öğretmenlik yapmakta olan mağdur kadının, 4 yıldan beri kendisine yönelttiği sürekli tehditler nedeniyle eski sevgilisi hakkında uzaklaştırma kararı verilmesi ve elektronik kelepçe takılması dahil bir çok önlem alındığı halde, bunların hiç birinin işe yaramadığı, bu nedenle sürekli ölüm korkusu altında yaşadığı ve hayatının kabusa döndüğü anlaşılıyor.
Videonun sosyal medyada geniş bir yer bulması ve tüm ülkede infial uyandırmasından bir kaç gün sonra, zanlının Ceyhan ilçesinde yakalandığına dair Adana Valiliğince bir açıklama yayınlandı.
Açıklamada, “sosyal medyadaki görüntünün ihbar kabul edilmesi üzerine düzenlenen bir operasyonla yakalanan zanlının cezaevi firarisi olduğu; kasten yaralama, tehdit, hakaret ve dolandırıcılık suçlarından 49 sabıka kaydının bulunduğu ve hakkındaki 16 yıl 5 ay kesinleşmiş hapis cezası nedeniyle aranmakta olduğu” bilgisine yer verildi.
Olayın gelişme seyri ve resmi açıklamalar çerçevesinde, güvenlik ve adalet sistemimizin yapı ve işleyişine dair bir çok çelişki ve açmazı su yüzüne çıkaran şu sorular gündeme geliyor:
-Konu, mağdur tarafından 4 yıl süre içinde emniyet ve savcılık makamlarına sayısız kez ihbar ve şikayet başvurusuyla ve can güvenliği tedbiri alınması talebiyle bildirildiği, ilgililerce işlem süreçleri başlatıldığı ve sonuçsuz kalsa da bir çok önlem girişiminde bulunulduğu halde; yani olay zaten resmi makamların takip ve işlem sürecinde olduğu halde, sosyal medyada yayınlanan video nasıl olaydan ilk defa haberdar olunmuşçasına bir ihbar kabul ediliyor ve bunun üzerine harekete geçilmiş oluyor?
-49 suç kaydı ve 16 yıl kesinleşmiş hapis cezası olan bir sabıkalı/suçlu dışarıda elini kolunu sallayarak nasıl dolaşabiliyor?
-Taciz ve tehditlerin başladığı ilk andan itibaren geçen 4 yıllık süre içinde sabıkalı hakkında çeşitli defalarda uzaklaştırma kararı alındığı, elektronik kelepçe uygulaması yapıldığı ve başka önlemlere girişildiği halde, nasıl oluyor da aynı zamanda daha önceki kesinleşmiş 16 yıllık hapis cezası nedeniyle “aranıyor” durumunda olabiliyor?
-Mağdur, 4 yıl içinde sürekli ilgili makamlardan yardım çağrısında bulunmasına ve koruma önlemi istemesine rağmen, sabıkalı nasıl sürekli evinin çevresinde dolaşıp tacizlerine devam edebiliyor; mağdurun ailesi, yakınları, okulundaki öğretmenler ve öğrenci velileri üzerinden de tehditler gönderebiliyor?
-Takılan elektronik kelepçeyi ve uzaklaştırma kararını ihlal ederek işlevsiz hale getirmesine rağmen; neden tekrar tekrar aynı araçlara başvurularak mağdurun sözde korunması yoluna gidilebiliyor?
Olayın güvenlik ve adalet sistemimizle ilgili en sorunlu noktalarından biri, konu 4 yıldır resmi mercilerin işlem sürecinde olmasına ve zanlı uzun süredir aranıyor olmasına rağmen, ancak sosyal medyada ülke gündemini işgal edecek düzeyde infial uyandırdıktan sonra emniyet birimlerinin harekete geçerek kendisini yakalamış olmaları…
Nihayet bu olayda failin yakalanmasıyla mağdur bir nebze nefes aldı ve kamu vicdanının yüreğine su serpilmiş oldu.
Bir de aynı şartlarda halen tehdit nedeniyle ölüm korkusu altında yaşamakta olup seslerini duyuramayan ve ilgililerin resmi formalitelerden sıyrılıp başlarındaki tehlikeyi somut biçimde bertaraf etmesini bekleyen nicelerini düşünelim.
Tehdit kaynağı olan kişinin rasyonel ve basiretli hareket edeceği varsayımına dayanan uzaklaştırma kararı ve elektronik kelepçe gibi uygulamaların, çoğu olayda hiç bir koruyuculuk ve önleyicilik niteliğinin bulunmadığı defalarca kanıtlanmış. Nitekim mağdurları koruma amacıyla haklarında uzaklaştırma kararı verilen ya da kendilerine elektronik kelepçe takılan bir çok zanlının, bu önlemleri rahatça ihlal ederek tehdit ettikleri kişileri, özellikle kadınları öldürdükleri pek çok olay var.
Peki, özellikle gelişmelerin seyrinden ve zanlıların tutum ve davranışlarından ihlal edileceği ve sonuçta bir işe yaramayacağı açıkça belli olan durumlarda, bu uygulamayı neden ısrarla tekrar edip duruyoruz.
Anlaşılan; kâğıt üzerinde resmi prosedürlerin gereği yerine getirilsin ve adet yerini bulsun diye…
Biz üzerimize düşeni yapalım ve sorumluluktan kurtulmuş olalım diye…
Zanlı, verilen uzaklaştırma kararını ihlal mi etmiş?: “bir daha veririz”
Elektronik kelepçeyi mi bozmuş?; “bir daha takarız”
Fail, güvenlik ve adalet sisteminin yetersizliği ve cezaların caydırıcılık gücünün hiç kalmamış olması nedeniyle zaten bir suç makinesine dönüşmüş.
Bırakın elektronik kelepçe ve uzaklaştırma kararı gibi sembolik önlemleri; tutuklanmaktan, hapis cezasından bile korkmuyor.
Zaten hapis cezası verilse bile infaz yasası gereğince uygulanmayacağını, adliyenin bir kapısından girip öbür kapısından çıkacağını biliyor.
Einstein’a atfedilen ünlü bir söz var:
“Belki bu size son videom, ama artık dayanacak gücüm kalmadı. Ben yıllardan beri ayrıldığım erkek arkadaşımdan ölüm tehditleri alıyorum. Bana etmediğini bırakmadı. Aileme, çevreme, etrafımdaki herkese ulaştı. Yüzlerce şikayetim var. Bitmek bilmiyor. Uzaklaştırma kararı, elektronik kelepçe kararı aldım. Hepsini ihlal etti. Kelepçeyi kırdı. Aileme, arkadaşlarıma, görev yaptığım okulda öğretmenlere, öğrencilerime, öğrencilerimin velilerine kadar ulaştı. Sürekli evimin etrafında dolaşıyor. Beni öldürmesini istemiyorum. Dışarıya çıkamıyorum. Beni görür diye balkonda çamaşır seremiyorum. Sadece dışarıda yürüyebileyim istiyorum. Cezaevinden firar etti. Sürekli beni tehdit ediyor ama bir yıldır bulunamıyor. Adalet istiyorum. Lütfen sesim olun!”
Videodan ve konu ile ilgili medyada yer alan haberlerden, bir okulda öğretmenlik yapmakta olan mağdur kadının, 4 yıldan beri kendisine yönelttiği sürekli tehditler nedeniyle eski sevgilisi hakkında uzaklaştırma kararı verilmesi ve elektronik kelepçe takılması dahil bir çok önlem alındığı halde, bunların hiç birinin işe yaramadığı, bu nedenle sürekli ölüm korkusu altında yaşadığı ve hayatının kabusa döndüğü anlaşılıyor.
Videonun sosyal medyada geniş bir yer bulması ve tüm ülkede infial uyandırmasından bir kaç gün sonra, zanlının Ceyhan ilçesinde yakalandığına dair Adana Valiliğince bir açıklama yayınlandı.
Açıklamada, “sosyal medyadaki görüntünün ihbar kabul edilmesi üzerine düzenlenen bir operasyonla yakalanan zanlının cezaevi firarisi olduğu; kasten yaralama, tehdit, hakaret ve dolandırıcılık suçlarından 49 sabıka kaydının bulunduğu ve hakkındaki 16 yıl 5 ay kesinleşmiş hapis cezası nedeniyle aranmakta olduğu” bilgisine yer verildi.
Olayın gelişme seyri ve resmi açıklamalar çerçevesinde, güvenlik ve adalet sistemimizin yapı ve işleyişine dair bir çok çelişki ve açmazı su yüzüne çıkaran şu sorular gündeme geliyor:
-Konu, mağdur tarafından 4 yıl süre içinde emniyet ve savcılık makamlarına sayısız kez ihbar ve şikayet başvurusuyla ve can güvenliği tedbiri alınması talebiyle bildirildiği, ilgililerce işlem süreçleri başlatıldığı ve sonuçsuz kalsa da bir çok önlem girişiminde bulunulduğu halde; yani olay zaten resmi makamların takip ve işlem sürecinde olduğu halde, sosyal medyada yayınlanan video nasıl olaydan ilk defa haberdar olunmuşçasına bir ihbar kabul ediliyor ve bunun üzerine harekete geçilmiş oluyor?
-49 suç kaydı ve 16 yıl kesinleşmiş hapis cezası olan bir sabıkalı/suçlu dışarıda elini kolunu sallayarak nasıl dolaşabiliyor?
-Taciz ve tehditlerin başladığı ilk andan itibaren geçen 4 yıllık süre içinde sabıkalı hakkında çeşitli defalarda uzaklaştırma kararı alındığı, elektronik kelepçe uygulaması yapıldığı ve başka önlemlere girişildiği halde, nasıl oluyor da aynı zamanda daha önceki kesinleşmiş 16 yıllık hapis cezası nedeniyle “aranıyor” durumunda olabiliyor?
-Mağdur, 4 yıl içinde sürekli ilgili makamlardan yardım çağrısında bulunmasına ve koruma önlemi istemesine rağmen, sabıkalı nasıl sürekli evinin çevresinde dolaşıp tacizlerine devam edebiliyor; mağdurun ailesi, yakınları, okulundaki öğretmenler ve öğrenci velileri üzerinden de tehditler gönderebiliyor?
-Takılan elektronik kelepçeyi ve uzaklaştırma kararını ihlal ederek işlevsiz hale getirmesine rağmen; neden tekrar tekrar aynı araçlara başvurularak mağdurun sözde korunması yoluna gidilebiliyor?
Olayın güvenlik ve adalet sistemimizle ilgili en sorunlu noktalarından biri, konu 4 yıldır resmi mercilerin işlem sürecinde olmasına ve zanlı uzun süredir aranıyor olmasına rağmen, ancak sosyal medyada ülke gündemini işgal edecek düzeyde infial uyandırdıktan sonra emniyet birimlerinin harekete geçerek kendisini yakalamış olmaları…
Nihayet bu olayda failin yakalanmasıyla mağdur bir nebze nefes aldı ve kamu vicdanının yüreğine su serpilmiş oldu.
Bir de aynı şartlarda halen tehdit nedeniyle ölüm korkusu altında yaşamakta olup seslerini duyuramayan ve ilgililerin resmi formalitelerden sıyrılıp başlarındaki tehlikeyi somut biçimde bertaraf etmesini bekleyen nicelerini düşünelim.
Tehdit kaynağı olan kişinin rasyonel ve basiretli hareket edeceği varsayımına dayanan uzaklaştırma kararı ve elektronik kelepçe gibi uygulamaların, çoğu olayda hiç bir koruyuculuk ve önleyicilik niteliğinin bulunmadığı defalarca kanıtlanmış. Nitekim mağdurları koruma amacıyla haklarında uzaklaştırma kararı verilen ya da kendilerine elektronik kelepçe takılan bir çok zanlının, bu önlemleri rahatça ihlal ederek tehdit ettikleri kişileri, özellikle kadınları öldürdükleri pek çok olay var.
Peki, özellikle gelişmelerin seyrinden ve zanlıların tutum ve davranışlarından ihlal edileceği ve sonuçta bir işe yaramayacağı açıkça belli olan durumlarda, bu uygulamayı neden ısrarla tekrar edip duruyoruz.
Anlaşılan; kâğıt üzerinde resmi prosedürlerin gereği yerine getirilsin ve adet yerini bulsun diye…
Biz üzerimize düşeni yapalım ve sorumluluktan kurtulmuş olalım diye…
Zanlı, verilen uzaklaştırma kararını ihlal mi etmiş?: “bir daha veririz”
Elektronik kelepçeyi mi bozmuş?; “bir daha takarız”
Fail, güvenlik ve adalet sisteminin yetersizliği ve cezaların caydırıcılık gücünün hiç kalmamış olması nedeniyle zaten bir suç makinesine dönüşmüş.
Bırakın elektronik kelepçe ve uzaklaştırma kararı gibi sembolik önlemleri; tutuklanmaktan, hapis cezasından bile korkmuyor.
Zaten hapis cezası verilse bile infaz yasası gereğince uygulanmayacağını, adliyenin bir kapısından girip öbür kapısından çıkacağını biliyor.
Einstein’a atfedilen ünlü bir söz var:
“Aynı şeyi tekrar tekrar yapıp farklı sonuç beklemek aptallıktır.”
“Önleyemeyen güvenlik” ve “cezalandıramayan adalet,” geçersizlikleri ve etkisizlikleri kanıtlanmış aynı yöntemleri tekrar tekrar uygulayarak bu sözün haklılığını doğruluyor.
“PSİKOPATLARA, SABIKALILARA ve İFLAH OLMAZ SUÇLULARA GÖSTERMELİK KELEPÇELER ve UZAKLAŞTIRMA KARARLARIYLA DEĞİL, ANLADIKLARI DİLDEN, ONLARI SUÇ İŞLEMEKTEN ALIKOYACAK ÖNLEYİCİ YÖNTEM ve ARAÇLARLA YAKLAŞILMASI; BİR DAHA SUÇ İŞLEMEKTEN CAYDIRACAK CEZA ve İNFAZ DÜZENLEMELERİNİN DEVREYE SOKULMASI “gerekiyor.
Bu nedenle, bir an önce, kapsamlı bir “GÜVENLİK, YARGI ve CEZA REFORM” nun yapılması şart.” (Ulvi Saran, Karar)
“Önleyemeyen güvenlik” ve “cezalandıramayan adalet,” geçersizlikleri ve etkisizlikleri kanıtlanmış aynı yöntemleri tekrar tekrar uygulayarak bu sözün haklılığını doğruluyor.
“PSİKOPATLARA, SABIKALILARA ve İFLAH OLMAZ SUÇLULARA GÖSTERMELİK KELEPÇELER ve UZAKLAŞTIRMA KARARLARIYLA DEĞİL, ANLADIKLARI DİLDEN, ONLARI SUÇ İŞLEMEKTEN ALIKOYACAK ÖNLEYİCİ YÖNTEM ve ARAÇLARLA YAKLAŞILMASI; BİR DAHA SUÇ İŞLEMEKTEN CAYDIRACAK CEZA ve İNFAZ DÜZENLEMELERİNİN DEVREYE SOKULMASI “gerekiyor.
Bu nedenle, bir an önce, kapsamlı bir “GÜVENLİK, YARGI ve CEZA REFORM” nun yapılması şart.” (Ulvi Saran, Karar)
ZİYARETÇİ YORUMLARI
BİR YORUM YAZ