İSMET KÖSOĞLU
RİZE-Pandeminin yaralarını henüz sarmaya çalıştığımız bir dönemde, Dünya tarihinin bilinen en büyük Felaketi olan ve 11 ilimizi derinden etkileyen depremle, ülkemizin dörtte üçüne yakın coğrafi yüzölçümünün deprem, heyelan, sel, su taşkınları, orman yangınları gibi doğal afetlere her an maruz kalabilecek bir durumda olması gerçeğini bir kez daha hatırlatmış, afet yaklaşımlarımızın yeni baştan, detaylı olarak ele alınması gerektiğini gözler önüne bir kez daha sermiştir.
Felaketlerin özellikle ilk 7 günü içerisinde, arama kurtarma çalışmalarının önemi ile kurtarıcılara duyulan ihtiyaç, termal kamera gibi teknik ekipmanların oynadıkları hayati rol, nitelik ve nicelik yönünden daha fazlasına duyulan ihtiyaç, enkaz altından kurtarılırken ve sonrasında öncelikle Ortopedi ve Travmatoloji, Göğüs Cerrahisi gibi branş hekimlerine de azami derecede ihtiyaç duyulması, bu branşların ve tüm teknik ekipmanlarının, ülkemizin şartlarına göre yeniden dizayn edilmesinin de önemini gözler önüne sermiştir.
Güzel ülkemiz için önerimiz: Yakın bir gelecekte, belki de bir ‘’Afet Bakanlığı’’ bünyesinde, hem arama kurtarma yönünü daha profesyonel hale getirilmesi, hem de üniversitelerimizin de yol gösterici ışığı ile, AFET TIBBI’nın, tıp müfredatı içerisinde daha geniş ve gerçek-yoğun uygulamalı olarak yerini almasıdır. Sahip olduğumuz coğrafya nedeniyle ayrı bir önem taşıyan, afetlere müdahaleler, asla gönüllü keyfiyetine bırakılmamalı, ivedilikle profesyonel ekipler oluşturulmalıdır.
Senede belli zamanlarda tatbikatlar yapan ve değişik sağlık kurumlarında asli görevleri olan sağlık personellerinden oluşan Ulusal Medikal Kurtarma Ekibi (UMKE), fedakâr sağlık personelleri tarafından gönüllülük esasına göre 2004 yılında kurulmuş faydalı bir oluşum olmasına rağmen, hem daha nitelikli, hem de daha nicelikli olarak profesyonelleşmeye doğru hızlı adımlar atılarak, bulunduğumuz coğrafyada primer işi ‘’ AFET ‘’ olan profesyonel Medikal Kurtarma Ekiplerinin oluşmasının gerektiği artık iyice görülmektedir.
Asrın felaketinde, tüm dünyayı kendine bir kez daha hayran bırakan aziz Türk Milleti, kardeşlerinin yaralarını ilk andan itibaren sarmak için seferber olmuştur. Bu büyük millet ve Yüce Türk Devleti elbette bu yaraları saracaktır.
Unutulmamalı ki: Milletimizin depremin ilk haftalarında gösterdiği muazzam yardımlaşma kararlılığını, bu yardımlaşmanın 2-3 yıla kadar devam edebilecek uzun soluklu bir iş olduğunu bilerek sürekliliği sağlamasına, hekimlerimizin de
aynı düşünce ile o bölgedeki meslektaşlarımızı dinlendirme gönüllülüğüne talip olmasına, Sağlık Bakanlığımızca da bu trafiğin olması gerektiği gibi yönetilmesine ihtiyaç olacaktır.
Bu aziz ve şefkatli milletin bağrından İbni Sina’lar,Tarık Nusret’ler,Tıbbiyeli Hikmetler, Refik Saydamlar, Nusret Fişekler olarak çıkan Türk Hekimleri olarak bizler, Milletimize söz veriyoruz! Son nefesimize kadar, hangi felaket gelirse gelsin milletimizin elini, bir an olsun bırakmayacağız. Her zaman olduğu gibi Milletimizin mukaddes canını, kendi canımızdan aziz bileceğiz.
Deprem felaketinde Şu ana kadar Hak’ka yürüyen yüzden fazla hekimimize, yüzlerce sağlık personellerimize, binlerce insanımıza Allahtan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyoruz. Ölen hekimlerimizle, insanımızla bizler de öldük, ama onlar ve emanetleri bizimle yaşayacaklardır.