RAMAZAN AYI GÖREVLERİMİZ
Kıymetli kardeşlerim! Mübarek Ramazan ayınızı tebrik ediyorum. Bu ayın birey, aile ve toplum olarak bizlerin ve tüm insanlığın hayrına vesile olmasını Rabbimden niyaz ediyorum.
Kıymetli kardeşlerim! Mübarek Ramazan ayınızı tebrik ediyorum. Bu ayın birey, aile ve toplum olarak bizlerin ve tüm insanlığın hayrına vesile olmasını Rabbimden niyaz ediyorum.
Bu vesileyle, bu mübarek ayda maddi ve manevi yükselmemize vesile olacak bazı faaliyetleri arz etmeye çalışacağım. Görevlerimizi sıralamadan önce ayet ve hadislerde Ramazan ayının faziletinden söz etmek yerinde olacaktır. Yüce Allah şöyle buyuruyor:
“Ey iman edenler! Oruç sizden öncekiler üzerine farz kılındığı gibi sizin üzerinize de farz kılındı. Umulur ki siz takva sahibi olursunuz.”
Sevgili peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s) ise şöyle buyurmuşlardır: “İmanın gereği olarak Allah için Ramazan ayını oruçlu geçirenin geçmiş günahları affedilir.”
“Ramazan gelince cennet kapıları açılır, cehennem kapıları kapatılır ve şeytanlar bağlanır, zincire vurulur.”
Bir kudsi hadisinde ise: “İnsanoğlunun her ameli kendisi içindir fakat oruç bundan hariçtir; o, benim içindir ve onun karşılığını ben vereceğim.” Aynı zamanda Allah Resûlü şöyle buyurmuştur: “Oruç kalkandır.” Yani insanları kötülükten, günahtan korur.
“Oruçlu bir kişi ahlak dışı sözler söylemesin, cahilce davranmasın, birisi onunla kavga edecek olursa iki defa “ben oruçluyum” desin. Hayatım elinde olan Allah’a yemin ederim ki, oruçlunun ağız kokusu, Allah’ın yanında misk kokusundan daha hoştur. Çünkü o, Benim için yemesini, içmesini, arzusunu terk ediyor.”
“Oruçlu için iki sevinç vardır: Birincisi iftar anında orucunu açtığı andaki sevinci, diğeri Rabbine kavuştuğu zaman orucunun (mükâfatından kaynaklanan) sevincidir.”
Ramazan ayının ve orucun faziletiyle ilgili bazı hadis-i şerifleri okuduktan sonra, şimdi de görevlerimizin ne olduğuna bakalım.
I- Bizlere Sayısız Nimet Sunan Rabbimize Şükretmek
Sevgili Peygamberimiz: “Kim inanarak ye sevabını Allah’tan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa, geçmiş günahları bağışlanır.” müjdesini vermektedir. Bunun gibi daha birçok nimeti Yüce Allah inanan kullarına bu ay vesilesiyle müjdelemektedir. Buna göre, öncelikle bizleri Ramazan ayına ulaştırdığı ve sayısız nimetlerle nimetlendirdiği için Rabbimize şükretmeliyiz. Kur’an-ı Kerim de: “Eğer şükrederseniz nimetlerimi artırırım.” buyurulmaktadır.
İçinde bulunduğumuz Ramazan ayına ulaşma fırsatını bize bahşettiği için Rabbimize ne kadar şükretsek azdır. Zira Peygamberimizin: “Allah’ım Recep ve Şaban ayını bizim için mübarek kıl ve bizi Ramazan ayına ulaştır.” duası da, Ramazan ayının ne kadar değerli olduğunu göstermektedir.
II- Sevgili Peygamberimize Sevgimizi Göstermek
İnsanlığa örnek olarak gönderilen sevgili peygamberimize sevgimizi, kendisine bolca salat-ü selam getirerek göstermeliyiz. Ve onun örnek hayatını bu mübarek günlerde ailece öğrenmeliyiz. Yüce Allah, peygamberimizi bize örnek olarak gönderdiğini Kerim Kitabımızda bildirmektedir:
“Andolsun, Allah’ın Resûlünde sizin için; Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı uman, Allah’ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır.”
III. Dua Etmek
Bu fırsat ayına ulaşamayan, Rahmeti Rahmana kavuşan bütün ölmüşlerimize, kanlarını, canlarını, milletimiz, memleketimiz ve mukaddes değerlerimiz için feda eden bütün şehitlerimize, gazilerimize ve yine bizler için her türlü fedakârlığını gösteren değerli doktorlarımıza ve sağlık çalışanlarımıza, devletimiz ve milletimiz için canla başla çalışan bütün devlet büyüklerimize, hastalarımıza ve daha birçok dua gerektiren değerlerimize gerek iftar anında gerekse sahurda duada bulunmalıyız.
Yüce Rabbimiz şöyle buyurmuştur:
“Ey Muhammed!) De ki: “Duanız olmasa, Rabbim size ne diye değer versin! Siz yalanladınız. Öyle ise azap yakanızı bırakmayacak.”
Peygamberimiz de: “Dua müminin silahıdır.” Bir başka hadislerinde ise şöyle buyurmuşlardır: “Dua ibadetin özüdür.” Gerek Kuran-ı Kerim gerekse hadis-i şeriflerde dua ile ilgili daha birçok ayet ve hadis okumak mümkündür.
IV. Oruca Niyet Edip, İftar Ve Sahur Sofralarında Dua Etmek
Her ibadette olduğu gibi oruç ibadetinde de niyet gereklidir. Ramazan orucuna niyet, güneşin batışı ile zeval vaktinin 10 dakika öncesine kadar yapılabileceği gibi iftar ve sahur vaktinde de yapılabilir. Niyette önemli olan kalben oruca karar vermiş olmaktır. Ayrıca dil ile söylenmesi şart değildir. Ancak söylenmesi evladır. İftar anında yapılan şu duada niyet geçmektedir: “Allah’ım sırf Senin için oruç tuttum, sadece Sana iman ettim ve güvendim. Senin rızkınla orucumu açtım. Yarınki Ramazan orucuna da niyet ettim. Yaptıklarımdan ve yapamadıklarımdan dolayı beni affet.” Benzer dualarla niyet edilmesi de mümkündür.
Görüldüğü gibi, Ramazan ayının gündüz ve gecesi Müslüman için bereket ve hayırlarla doludur. Rabbim Ramazan ayı değerlendiren kullarından eylesin.
V. Samimi Olarak Tevbe Etmek
Sevgili Peygamberimiz: “Günahlarından tevbe eden, hiç günahı olmayan kişi gibidir.” buyurmaktadır. Buna göre bu mübarek Ramazan ayında her gün tevbe etmemiz bizi güçlü kılacak ve Rabbimizin sevgisine ulaştıracaktır. Kur’an-ı Kerim’de Yüce Allah şöyle buyurur:
“…Muhakkak ki Allah tevbe edenleri sever.”
Kul hakkı hariç, günahlarımızdan bağışlanacağımız müjdesin bu ayda büyük bir fırsat olduğunu unutmamalıyız. Geçmiş ve gelecek günahlarının bağışlanacağı müjdesinin sahibi peygamberimiz, her gün 70 ya da 100 defa tevbe etmesi, günahın etkisi altında olan bizler için nice nükteler ihtiva etmektedir.
VI. Oruç İbadetini Yerine Getirmek
İslam’ın beş şartından biri olan oruç ibadeti, Kitap ve sünnetle sabittir. Gözyaşlarıyla yapılan samimi tevbelerin ve Allah’a verilen sözlerin gereği, “evveli rahmet, ortası mağfiret, son on günü cehennem azabından kurtuluş” günleri olarak belirtilen Ramazan ayını ihsan derecesinde ibadetle geçirmeliyiz. Alıp vereceğimiz her bir nefesin bir değere tabi tutulacağını unutmamalıyız. Bunun için iftar öncesi sofrada beklemek, dua etmek, orucumuzu hurma veya su ile açmak sünnettir. Allah Resûlü’nün (s.a.s): “Allah’ım! Senin rızan için oruç tuttum, senin rızkınla orucumu açtım.” duasıyla iftar anını bereketlendirebiliriz. Yine peygamberimiz: “İnsanlar vakti girince iftar etmekte acele ettikleri sürece hayır üzere olurlar.” buyurmuştur. Ayrıca peygamberimiz: “Her kim bir oruçluya iftar yemeği yedirirse, kendisine onun sevabı kadar sevap verilir. Oruçlunun ecrinden hiç bir şey eksiltilmez.” hadisiyle de oruçlulara iftar açtırmayı teşvik etmiştir.
Sahur vakti, Ramazan gecelerinin en önemli anıdır. Bu zaman diliminde Müslüman, Rabbi için uykusundan kalkarak abdestini alır, Kur’an okur, sahur yemeğini yer, duasını eder, günün orucuna niyet eder ve anın bereketinden nasibini alır. Sahura kalkmak ve sahur yemeği yemek bereket için bulunmaz fırsattır. Zira sevgili peygamberimiz (s.a.s): “Sahur yemeği yiyin, çünkü sahur yemeğinde bereket vardır.” Ayrıca: “Bizim orucumuzla, Ehl-i Kitabın orucunu ayıran şey, sahur yemeğidir.” buyurmuşlardır.
Akıllı, ergen her Müslüman, oruç ibadetini ruhuna uygun olarak yerine getirmelidir. Sadece yemek ve içmekten uzak kalma değil bütün organlarımızla oruç tuttuğumuzu göstermek gerekmektedir. Oruç tuttuğumuzu ihlas ve samimiyetimizle, sabrımızla çevremize fark ettirmeliyiz. Zira oruç, insanın geçmişteki günahlarının affına vesile olacak bir ibadettir. Peygamberimiz (s.a.s): “Niyet ederek ve ecrini Allah’tan bekleyerek Ramazan orucunu tutan kişinin geçmiş günahları af olunur.” buyurmaktadır. Bu müjdeye nail olabilmemiz için yalan, dedikodu, gıybet ve boş sözlerden uzak kalmalı günah olabilecek söylem ve davranışlardan kesinlikle kaçınmalıyız. Zira peygamberimiz: “Kim yalan söylemeyi ve yalanla iş görmeyi bırakmazsa Allah, onun yemesini-içmesini bırakmasına hiç değer vermez.” buyurmuştur.
VII. Namaz İbadetini Yerine Getirmek
İslam’ın beş şartından biri olan namaz ibadetini, evlerimizde beş vakit eda etmeli ve teravih namazı ile de ailece Ramazan ayının heyecanını yaşamalıyız. Camilerin kapalı olduğu bu süreçte, imkânlar ölçüsünde namazlarımızı, cemaatle kılarak 27 derece cemaat sevabını kazanmalıyız. Kulun Rabbine en yakın olduğu namaz ibadeti ile ilgili peygamberimiz (s.a.s): “Namaz dinin direğidir.” ve “Namaz, müminin miracıdır.” buyurarak namaz ibadetine teşvik etmiştir.
Ne büyük şereftir kulun, namazda Rabbinin huzurunda kıyama durması! Ne büyük onurdur kulun, Rabbiyle hemhal olması! Kısaca namaz, insanı manen yücelten, yenileyen, hayata hazırlayan en ulvi ibadettir. Bunun içindir ki Yüce Allah, namaz ibadetini buluğ çağımızdan ölene kadar bizlere farz kılmıştır. Sevgili peygamberimiz de günde beş vakit abdest alan Müslümanın günahlarından arınacağını ırmak hadisi ile müjdelemiştir.
VIII. Kur’an-ı Kerimi Okuyup Anlamak
Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
“İnsanlar için bir hidayet rehberi, doğru yolun ve hak ile batılı birbirinden ayırmanın apaçık delilleri olarak Kur’an’ın kendisinde indirildiği Ramazan ayıdır.”
Ramazan ayının Kur’an’ın indiği ay olması sebebiyle peygamberimizin örneklendirdiği gibi Kur’an okuyup, hatimler indirmeliyiz. Her bir harfine 10 sevabın verileceği Kur’an-ı mahreç ve sıfatlarına uygun en güzel şekilde okuyup, ne anlam ifade ettiğini de öğrenip sırrına vakıf olursak Kur’an’ın tarif ettiği bir mümin, Kur’an ahlakıyla ahlaklanan, özü sözü bir, elinden ve dilinden Müslümanların emin olduğu güvenilir bir Müslüman oluruz.
Kur’an, rahmet, bereket, hidayet ve şifa kaynağıdır. İnsana doğru yolu gösteren, iyiyi kötüden ayıran, harfi-harekesi ve hiçbir özelliği değişmeyecek ve kıyamete kadar var olacak en büyük mucizedir.
Ne mutlu, Kur’an’ı okuyanlara! Ne mutlu, Kur’an’ın ne anlama geldiğini kavrayanlara! Ne mutlu, her gün Kur’an okuma alışkanlığı olanlara! Ne mutlu, Kur’an ahlakıyla ahlaklanıp derecesini yükseltenlere! Ne mutlu, Kur’an-ı gariplikten kurtarıp Kur’an’la hemhal olanlara! Ne mutlu, Kur’an’ın sırrına vakıf olup, şifasına, şefaatine ve bereketine nail olanlara!
Yüce Allah bizleri, şehitlerimizi, ölmüşlerimizi, doktor ve sağlıkçılarımızı Kur’an’ın bereketi ile bereketlendirsin. Su çok iyi bilinmelidir ki, Kur’an hiç bir zaman kendisine inananı, okuyanı, güveneni, kendisi ile amel edeni yalnız bırakıp mahcup bırakmamıştır. O sadece dünyada değil, öldükten sonra da dostluğunu devam ettirecektir.
IX. KİTAP OKUYARAK BİLGİLENMELİYİZ
İslam’ın ilk emri “oku” olmasından hareketle kitap okuyarak ailece okuma alışkanlığı kazanabiliriz. İçerisinde bulunduğumuz bu süreçte daha fazla evlerimizde kaldığımızdan ailece kitap okuma saati belirleyip bilgimizi arttırabiliriz. Dinimiz İslam, kişiyi okumaya ve okuduğu ile amel etmeye teşvik etmektedir.
Kur’an-ı Kerim’de: “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” buyurulmaktadır. Sevgili peygamberimiz de âlimlerimizi, peygamberler varisi gösterip, ilim adamlarına, en büyük payeyi vermiştir. Atalarımız ise, “cahil bir dostun olacaksa, âlim bir düşmanın olsun.” sözüyle bilgin kişinin kıymetine vurgu yapmıştır. Buna göre evlerimizde aile bireylerimizi geliştirmeye yönelik, her bir aile ferdine, roller vermeliyiz. Her aile bireyi kendi yaşının ve tecrübelerinin öğretmenliğini yapabilir. Örneğin, çocuğun anlatıp büyüklerin dinlemesi, çocuğun medeni cesaretini arttıracak ve kendisini motive edecektir. Bu durum, ailede sevgi ve saygının temelini oluşturacağı gibi tecrübe paylaşımının bereketini gösterecektir.
X. Sıla-i Rahime Önem Vermek
Sıla-i Rahim, yani akrabalarımızla ilişkilerimizi iyileştirmemiz, Ramazan ayında büyük önem arz etmektedir. Bu Allah’ın kesin emri olan bir görevdir. Korana virüs sebebiyle insanlığın yalnızlığa itildiği bu süreçte belki de dünden daha çok Sıla-i Rahime önem vermeliyiz. Yakınlarımızla telefon ve benzeri araçlarla sosyal medyayı kullanarak gönüllerini hoş edecek, moral ve motivasyonlarını artıracak görüşmeler yapmalıyız. Bu vesileyle dualarını alarak ömrümüzü bereketlendirebiliriz. Kur’an-ı Kerim ve hadis-i şeriflerde konunun önemine vurgu yapılmaktadır.
Yüce Rabbimiz Kendisine ibadeti emrederken, aynı ayetle anne babaya iyilik etmememizi emretmektedir. Peygamberimiz de kendisine sorulan, “Allah’ın en çok sevdiği amel hangisidir?” sorusuna: “Anne babaya iyilik etmektir.” Buyurmuştur.
Bir başka âyet-i kerime’de ise: “Muhakkak ki Allah adaleti, iyiliği, akrabaya yardım etmeyi emreder.” Buyrulmaktadır. Bu ve benzeri naslar, Sıla-i Rahimin ne kadar önem arz ettiğini bizlere göstermektedir.
XI. Zekât İbadetini Yerine Getirmek
Zekât, Yüce Rabbimizin zenginlere farz kıldığı bir ibadettir. Zekât ibadetinin kişiye birçok faydası vardır. Örnek verecek olursak; zekât Müslümanın malının korunmasına ve bereketlenmesine vesile olur. Zekât, kişiye Rabbinin rızasını kazandırdığı gibi, fakirlerin de duasını kazandırır. Malını ve parasını hesaplayıp belirlenen zekât miktarını verenler bunun hem maddi hem de manevi kazanımını görmüşlerdir. Özellikle günümüzde birçok insanın korona virüs sebebiyle işlerini kaybetmesi, kazançlarından mahrum kalması ve bu sebeple ekonomik sıkıntıda olması göz önünde bulundurarak daha hassas ve daha sorumlu davranmalıyız. Şu çok iyi bilinmelidir ki, veren el alan elden üstündür. Allah bize, verecek kudreti, imkânı, zenginliği verdiği için, ona çokça şükretmeliyiz. O’na şükretmek de mazlumun zekâtını vermekle olur.
Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali efendilerimizin bu konuda ki hassasiyetlerini biz de göstermeliyiz. Aksi taktir de zekâtını vermediğimiz malımız, paramız, altınımız bizim için dünyada ve ahirette dert olur, tasa olur, kaosa sebep olur. Tarihte zekâtını hesaplayıp hakkıyla vermeyenler hep pişman, verenler ise abad olmuşlardır. Yüce Rabbim, bizleri zekâtını hakkıyla verenlerden eylesin.
XII. Kişiliğimizi Güncellemek
Kişiliğimizi Kur’an ve sünnet ölçüsünde güncellememiz, yeni bir dünya, yeni bir hayat demektir. Bunu başardığımızda hem biz, hem de çevremiz huzurlu ve mutlu olur. Peygamberimizin hayatı buna örnektir. Eşi, benzeri olmayan, sonsuz kudret sahibi Yüce Rabbimiz, bizlere, boşluğa düşmememiz için Kur’an ve sünneti adres olarak göstermiştir.
Bir insanın iyiliği, itikat, ibadet ve ahlakıyla görülebilir. Buna göre, Altı iman esasına inanan bir insanın Allah’ı 99 sıfatıyla düşünüp, kendisini her daim gördüğünü, yaptıklarından haberdar olduğunu, öldükten sonra bir hesabın olacağını düşünürse, bu onun davranışlarına ve söylemlerine olumlu yansıyacaktır. Bu da toplumun huzur ve mutluluğuna sebep olur. Bunun gibi İslam’ın 5 şartı olarak bildiğimiz hususlar (namaz, oruç, zekât, hac ve kelime-i şehadet) ihsan derecesinde yerine getirilirse kişinin olgunlaşmasına, kötülüklerden arınmasına vesile olur. Bu kişilerden oluşan toplum da huzurlu ve mutlu olur.
Ahlaki kurallar da birey, aile ve toplum huzuru için prensipler ihtiva etmektedir. Akl-ı selim hiçbir insan ahlaki prensiplerin hiç birini lüzumsuz görmez. Her bir ahlaki prensip kişinin sevilmesine, saygı görmesine, olgunlaşmasına, dua almasına, toplumun huzur ve mutluluğuna sebep olur. Örneğin, evlerimizde kaldığımız bu günlerde eşimiz, çocuklarımız ve aile büyüklerimize gösterdiğimiz güler yüzümüz ve onlara değer verişimiz, evimizin neşesine sebep olacağı gibi, aksi davranışlarımız da mutsuzluğumuza sebep olacaktır.
Kısaca her insan kendisini Kur’an ve sünnet terazisinde değerlendirmeli, yalan, dedikodu, gıybet ve boş sözlerden kaçınmalıdır.
XIII. Fıtır Sadakamızı Vermek
Vacip olan fıtır sadakamızı hak sahiplerine vermemiz Ramazan ayındaki en önemli görevlerimizden biridir. Dinen zengin olan her aile reisi, kendisi ve ailenin diğer her bir ferdi için bayrama erişilmesi durumunda fıtır sadakası vermelidir. Bunda zekâttaki gibi zenginliğin üzerinden bir yıl geçme şartı yoktur. Bu arada sağlığı sebebiyle orucunu tutamayacak olanlar da tutamadığı her bir gün için fitre miktarı ölçüsünde hesaplayarak oruç tutamadığı her gün için, oruç fidyesini fakirlere vermelidir. Fitre ve fidyelerimizi, tek bir kişiye verebileceğimiz gibi birçok kişiye de verebiliriz. Burada dikkat edeceğimiz husus, bir fitreyi bölmemektir. Oruç ve benzeri keffaretlerimizi de eğer yerine getiremeyecek, oruç tutmamıza mani bir durum varsa fitre ölçüsünde hesaplayıp zekât verilecek kimselere vermeliyiz. Zekât ve fitrelerimizi, anne, baba, dede, nine, evlat ve torunlarımıza veremeyeceğimizi bilmeliyiz. Bunun dışında akrabalarımıza, yakın ve uzak komşularımıza ya da memleketimizde veya ülkemiz dışındaki fakirlere de verebiliriz.
XIV. Kadir Gecesini Değerlendirmek
Beş mübarek gecenin en önemlisi hiç şüphesiz ki Kadir Gecesidir. On bir ayın sultanı olan Ramazan ayının, bin aydan daha hayırlı Kadir Gecesini sıradan bir gece görmemeliyiz. Bu gecenin farklılığını yüce Rabbimiz Kadir Sûresinde Kur’an’ın o gecede inmesiyle, meleklerin o gecede yeryüzüne inişiyle ve fecir doğuncaya kadar rahmet, bereket ve faziletin yeryüzünü kaplayacağı müjdesi ile dikkat çekmektedir.
Sevgili Peygamberimiz de, Kadir Gecesiyle ilgili: “Kim inanarak ve sevabını Allah’tan umarak Kadir Gecesini ihya ederse, geçmiş günahları af olur.” müjdesini vermektedir. Yine gecenin faziletinden dolayı Peygamberimiz, Hz. Aişe annemize: “Allah’ım affedicisin, affetmeyi seversin, beni de af eyle.” şeklinde dua etmesini söylemesi de önemlidir. Bu dua örneğinde olduğu gibi daha birçok bildiğimiz bütün duaları yaparak gecenin kazananı olabiliriz. Geçmişin muhasebesi, bu günün değerlendirilmesi ve geleceğin Kur’an ve sünnete göre programlanması dünya ve ahiretimizi kazanmamıza sebep olacaktır.
XV. İbadetlere Devam Etmek
Ramazanda kazandığımız güzel hasletleri Ramazan Bayramı sonrasında da devam ettirmemiz çok önemlidir. Ramazan okulunda her yaştan insanın çok şey kazandığı muhakkaktır. Bu durum, Ramazan ayının manevi havasının, feyiz ve bereketinin bir gereğidir. Müslümanlığın mevsimlik bir elbise olmadığını bilip kazandığımız güzellikleri ömür boyu devam ettirmeliyiz. Sevgili Peygamberimiz, kendisine sorulan: “Hangi amel Allah’a daha sevimlidir?” sorusuna: “Az da olsa devamlı olandır.” buyurmuştur. Namaz, zekât, sadaka, büyüklere sevgi, küçüklere şefkat, hastaları ziyaret, kitap okuma, helalinden kazanma, çalışıp elimizdekileri maddi ve manevi arttırma, bizim için hayatın vazgeçilmezi olduklarını unutmamalıyız. Kişi üreten ve kazanan olduğu sürece kazançlıdır.
Sevgili peygamberimiz (s.a.s): “İki günü bir birine eşit olan ziyandadır.” sözü kişinin yerinde sayan, zamanını öldüren değil, çalışan, üreten, kendisini geliştiren olması gerektiğini bize bildirmektedir.
Görüldüğü gibi varlığın en şereflisi olan insanoğlu her şeyi ile diğer varlıklardan ayrılmaktadır. Zira insan, Allah’ın yeryüzünde temsilcisidir. Yüce Allah bizleri, kendisine bahşedilen nimetleri fark edip, kulluk görevini kendi rızasına uygun yerine getirenlerden eylesin.
Osman Aydın
Trabzon Müftüsü
18 Nisan 2020