Depremin yıldönümü dolayısıyla bir açıklama yapan Özgenç, bir deprem ülkesi olan Türkiye’de ülkeyi yönetenlerin depremlerle ilgili gereken hazırlıkları yapmadığını, yaşanan yıkım ve acıların bunun en net göstergesi olduğunu dile getirerek şunları ifade etti:
“İKTİDAR, DEPREM SONRASIYLA İLGİLİ SÜRECİ İYİ YÖNETEMEDİ”
“Bundan tam 1 yıl önce, 6 Şubat 2023 tarihinde Kahramanmaraş ili Pazarcık ilçesi merkezli 7,7 ve Elbistan ilçesi merkezli 7,6 büyüklüğünde iki büyük deprem yaşadık. Binlerce vatandaşımız hayatını kaybetti. İnsanlar, sevdiklerini, evlerini kaybetti. Evet, bu büyük bir felaketti! Ancak Türkiye’miz de büyük bir ülke! Önemli olan husus, imkânlarımızı doğru değerlendirerek, süreci iyi yönetebilmektir. Maalesef deprem öncesi hazırlık sürecini iyi yönetemediğimiz ortada; fakat deprem sonrası süreci de sağlıklı bir şekilde yönetemedik. Üzerinden bir yıl geçmesine rağmen elle tutulur adımlar atılamadı. Biz deprem bölgemiz ve oradaki vatandaşlarımızla sürekli olarak irtibattayız. Durumlarını da yakından takip ediyoruz. Ancak verilen vaatlerin yerine getirilmediğini bizzat oradaki vatandaşlarımızdan görüyoruz. Televizyonlarda ortak yayınlar yapıp milyonlarca lira para toplandı. Herkes büyük büyük laflarla yardımlar yaptığını ilan etti ama hala onlarca insanımız sefalet içinde yaşıyor.”
“İHMALKARLIKLARIN SONUCUNU İNSANLARIMIZ CANLARIYLA ÖDÜYOR”
“Deprem öncesi ciddiyetsizlik, deprem anındaki acziyet ve sonrasında koordinasyon konusundaki beceriksizlik maddi ve manevi kayıplarımızı kat be kat arttırmıştır. Bu bölgede, tarihi tam olarak bilinmese de, tahmini olarak beklenen bir deprem konusunda onlarca uzman, yüzlerce kez uyarmıştı. Yapılması gereken hazırlıklar hususunda belki binlerce rapor hazırlanmıştır; şimdi soruyoruz hangisi dikkate alındı? Depreme hazırlık konusunda neler yapıldı, daha doğrusu neler yapılmadı? Bunları sormak her bir vatandaşımızın hakkı olduğu gibi, biz muhalefet partilerinin de sorumluluğudur; bunlara cevap vermek ise iktidardakilerin görevidir! Tüm bu ihmalkârlığın sonucunu ise insanlar ne yazık ki canları ile ödüyor. Türkiye, yerleşim alanlarının yüksek riskli olmasını; coğrafi ve jeolojik özelliklere uygun olmayan yer seçimi, denetimsiz betonarme inşaat süreçleri ve yaygın bir kayıtsızlık uygulamalarına borçludur. Bu borcun bedelini ise deprem, taşkın, heyelan, altyapı çöküşü gibi felaketlerdeki kayıplarla ödemekteyiz.”
“BELEDİYELERİN SORUMLULUĞU GÖRMEZDEN GELİNEMEZ”
“Bu felaketlere sebep olan en önemli sorumlulardan biri de belediyelerdir. Bir binanın uzun yıllar ayakta kalmasını, hasar görmemesini ve ayıplı olmamasını sağlamak müteahhittin görevidir. Ancak bazı prosedürlerle bunu denetlemek belediyelerin işidir. Dün belediyelerce denetimlerde göz yumduğu şeylerin bedelini; bugün insanımız canıyla, sevdiklerini kaybederek ödüyor. Bu yüzden belediyelere çok iş düşüyor. Bizim belediyecilik anlayışımızda ise;
- Yatay, dengeli, ölçülü, insani şehirler inşa edilecektir ucuz ve kaliteli konut projeleri ile vatandaşlarımızın barınma sorununa rant odaklı değil, insan odaklı ve ihtiyaca göre çözümler üretilecektir.
- Şehirler kültürel kimliğimize, ahlaki ve manevi değerlerimize uygun inşa edilecektir.
- Şehirlerin imar ve deprem planları hemen yapılacaktır.
- Şehirlerde koruyucu ve kalkınma odaklı sosyal politikalar planlanacak, geliştirilecek ve uygulanacaktır.
- Şehirlerin doğal ve tarihi dokusu bozulmayacaktır.
- Tek merkezli ve çarpık yapılaşmaya izin verilmeyecektir.
- Kentsel dönüşümler amacına yönelik yapılacak, binasal ve rantsal dönüşüm esas alınmayacaktır.
- Medeniyet değerlerimize ve kültürel kimliğimize uygun şehirler inşa edecek mimarlar ve şehir planlamacıları yetiştirilecektir.
Buradan depremde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza bir kez daha Allah’tan rahmet, ailelerine ve yakınlarına sabır ve başsağlığı diliyorum. Mekanları cennet olsun. Hayatta kalanlara sağlık, huzur ve korkularından emin oldukları bir yaşam diliyorum. Umut ediyorum ki bunları gerçekleştireceğimiz günler yakındır.”