KANSIZOĞLU ” Çay Doğu Karadeniz Bölgesinin Can Damarıdır ”
KES-DER GENEL BAŞKANI HASAN KANSIZOĞLU ” Çay, Doğu Karadeniz Bölgesinin ekonomik olarak can damarı haline gelmiş bir üründür. Alternatifi yoktur ve bölge insanını bu topraklara bağlayan en büyük etkendir.”
Bölge insanının sosyal hayatı çaya göre şekillenmiştir. Çay bahçesinin bir kez kurulması üretici ile toprak arasında nesiller boyu kopmayacak şekilde bir bağ oluşmasına neden olmaktadır. Çay bitkisi aynı zamanda bu bölge dışında hayat şansı bulamayan ancak ve ancak bu bölgedeki halka geçim kaynağı sağlayan ekonomik bir değerdir.
Sistemin bir ayağında bütün işlenmiş çayın satılacağı, kayıt altına alınacağı çay borsası kuruluyor(Çaykur bu maddeye karşı çıkmış ve tüm çayın borsada satılması zorunluluğu taslaktan çıkartılmış).
Öyle ki, 10 yıl önce hazırlanmaya başlanan 5 yıl önce de hemen hemen tüm kesimlerin mutabakatı ile taslak haline dönüştürülüp ilgili bakanlığa, TBMM’ye sevk edilmek üzere sunulan Çay Kanun Tasarısı maalesef raflarda bekletiliyor. Nedenini ise anlamak mümkün değil.
İşte o zaman “kanun boşluğundan istifa edenlere fırsat tanınıyor” denmiyor değil! Şöyle ki, Rize, Trabzon, Artvin ve Giresun’da yaklaşık 835 bin dekarlık bir alanda 214 bin dolayında üreticinin geçim kaynağı olan çay, fabrikalarda işlenip kuru çay haline dönüştürüldükten sonra adeta yasa boşluğundan istifade eden bir takım çevrelerin sahteciliği ile karşı karşıya kalıyor.
Bahçelerdeki üretimi 1.5 milyon ton yaprağa, fabrikalardaki kuru üretimi ise 300 bin tona yaklaşan ve ülkemizde sudan sonra en çok tüketilen içecek olan Türk çayı gerçekte dünyanın en doğal ürünleri arasında yer alıyor. Ancak bahçede kimyasal kalıntısı olmadan üretilen çayımız maalesef sahteciliğe kurban ediliyor. Bu da çay çöpü denilen bitkisel atıkların boya ve çay ile aynı kokuyu veren kimyasal karışımlarla “5 dakikada tavşan kanı çay” denilecek şekilde demlenir hale getiriliyor.
Daha da ileri gidiliyor. Glikoz ve karbonat katılarak en tehlikeli kanserojenlerden biri haline bile dönüştürülüyor. İşte bu noktada çay konusu toplum sağlığı için çok tehlikeli bir noktaya taşınmış oluyor.
Bir zamanlar bunu, kaçak çay denilen yurt dışından getirilenlerle yaşıyorduk. Şimdi kendi içimizde bunu görüyoruz.
Normal şartlarda katıksız ve katışıksız olarak üretilen 300 bin ton kuru çay zaten Türkiye’nin ihtiyaçlarını da karşılayabiliyor.
Normal şartlarda 18 ila 25 dakika arasında demlenme işlemi tamamlanan çayı 5 dakikada boyalar ve katkı maddeleri aynı renge büründürerek insanlara içirenlerle, sadece Tarım ve Orman Bakanlığı değil, Sağlık Bakanlığı, hatta tüm kuruluşların, herkesin mücadele etmesi gerekiyor.
Tüketicilerin de bu konuda hassasiyetli davranmaları artık kaçınılmaz hale geldi.
Çözüm, önce çaydaki kanunsuzluk boşluğunu gidermek, ardından da özellikle imalatı bulunmayan paketlemecilerde yoğun bir şekilde mevcut olan sahteciliğin önüne geçmektir. Yapanlara sadece para değil, toplum sağlığını tehdit ettikleri için hapis cezaları da verilmelidir dedi.