Türkiye’nin her an büyük depremlerin yaşanabileceği büyük bir coğrafya olduğunu vurgulayan Örs, konuşmasında şu ifadelere yer verdi:
RANT SEVDASINA RİSKLERİ GÖRMEZDEN GELMEK KADER DEĞİLDİR
“Deprem bir afettir, doğrudur ancak ülkemizin bir gerçeği olan depreme rağmen yapılaşmada gerekli tedbirler alınmazsa, gerekli denetimler yapılmazsa, bilimden uzak bir şekilde zemine uymayan yanlış ve eksik malzemeyle inşa edilen binalara müsaade edilirse buna kader diyemeyiz. Çürük binalar yapılmasına izin vermek, yıkılması gereken binaları yıkmamak, deprem riski apaçık ortadayken rant sevdasına bu riski görmezden gelmek kader değildir. Kader olmadığı gibi, yaşanan acılara sebebiyet veren çok büyük bir ahlak sorunudur. Derdini, acısını, öfkesini haykıran insanları deftere not ettiğini söyleyerek tehdit eden bu iktidar, gerçekleri örtemez, “kader” diyerek de sorumluluktan kaçamaz.”
KALICI ÇÖZÜMLER ORTAYA KOYULMALI
Örs, konuşmasına şöyle devam etti “6 Şubat’ta büyük bir felaket yaşadık; kentlerimiz yıkıldı, on binlerce canımızı kaybettik. Deprem bölgesinde hayatı yeniden canlandırmak için millet olarak, ülke olarak büyük bir gayretin içerisindeyiz. Artık zaman, deprem bölgesinde kalanlar ile başka şehirlere göç edip aklı, gönlü, memleketinde olan tüm depremzedelerimiz için kalıcı çözümler ortaya koyma zamanıdır.
FELAKETTEN EN ÇOK KADINLAR VE ÇOCUKLAR ETKİLENDİ
Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu’nun 17 Şubat 2023 tarihli Türkiye Durum Raporu’nda, yaşadığımız deprem felaketinden 11 şehirde etkilenen kişi sayısının 15 milyondan fazla olduğu, hamile kadın sayısının tahminen 226 bin ve önümüzdeki ay gerçekleşmesi beklenen doğum sayısının ise 25 bin civarında olacağı açıklanmıştır. Bu tür afetlerden en olumsuz etkilenenler şüphesiz kadınlarımız ve çocuklarımızdır.
BARINMA ALANLARI MAHREMİYETTEN UZAKTIR
Barınma alanları aşırı kalabalık ve mahremiyetten yoksundur. Birçok barınma alanında kilitlenen kapılar bulunmamaktadır. Kadınlarımız, kız çocuklarımız, özellikle hamile ve emziren kadınlarımız için toplu merkezlerde uygun bölmeler, mahremiyet alanları oluşturulmalıdır. Deprem bölgesinde temiz suya erişim zorluğu, kadınların öncelikle yaşam alanı temizliğiyle ilgilenmek ve temiz ya da pis suyu kullanmak zorunda oluşu, gece tuvalet kullanımını zorlaştıran aydınlatma sorunu gibi, aslında basit gibi görünen ancak önemli sorunlara neden olacak durumları önemsemek ve bu durumları ortadan kaldıracak tedbirleri almak zorundayız. Bölgede hizmetlerin sağlıklı koşullarda ve ehil kişilerce verilmesi, dağılmış olan sistemlerin çok hızlı bir şekilde yeniden toparlanması gerekmektedir. Hayatta kalanlar arasında gebeler, doğum zamanı gelmiş kadınlar, hatta yaşanan şokla erken olan doğumlar vardır. Bu hususlara dikkat edilmelidir.”