Golan Tepeleri’nden Türkiye’ye Prof. Dr. Haydar Baş
1967’deki Birleşmiş Miletler kararı ile Suriye’ye bırakılan Golan Tepeleri’nin Trump’ın bir imzası ile altın tepside İsrail’e sunulması sizleri şaşırttı mı?
1967’deki Birleşmiş Miletler kararı ile Suriye’ye bırakılan Golan Tepeleri’nin Trump’ın bir imzası ile altın tepside İsrail’e sunulması sizleri şaşırttı mı? Tam da bu karardan birkaç gün önce ABD Dışişleri Bakanı Pompeo’nun Donald Trump için “Tanrı tarafından İsrail’i İran’a karşı korumak için dünyaya gönderilmiş olabileceğini” itiraf ettiği bir ortamda… Sizlere Başkan’ın geçtiğimiz yıl tepkileri hiçe sayarak kızını ve Yahudi damadını bizzat gönderip ABD Büyükelçiliği’ni Tel Aviv’den Kudüs’e taşıma kararı aldığını hatırlatırsak veya biraz daha geçmişe gidip, görevi devraldığında Yahudi damadını Ortadoğu Danışmanı ve Batı Şeria’daki İsrail yerleşkelerini finanse eden Greenblatt’ı özel elçisi yaptığını söylersek herhalde şaşırmazsınız. Trump, Büyük İsrail’e giden yolda kalıcı bir adım daha attı. Yoksa hamlesi sürpriz değil… İsrail’in güvenliği açısından stratejik öneme sahip Golan Tepeleri, Esad’ın güçlü olduğu dönemde onun askerlerince korunuyordu. Ancak 8 senelik bir savaş ile yıpranan Suriye bugün Filistin’e de hamilik yapamıyor. Maide suresinin 51. ayetinde Cenab-ı Hak, “Ey iman edenler! Yahudi ve Hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostudurlar. Kim onları dost edinirse şüphesiz o da onlardandır” buyuruyor. Trump’ın Yahudi İsrail Devleti’ne ve Arz-ı Mev’ud hayaline hizmeti, ilahi hükme göre olması gerekendir de, Müslüman âleminin İsrail ile yakınlığı ürkütücüdür. Geçtiğimiz Şubat ayında Birleşik Devletler öncülüğünde Varşova’da düzenlenen Ortadoğu konulu konferansta Arap ülkelerinin dışişleri bakanları ilk kez İsrail Başbakanı Netanyahu ile aynı masada buluştu ve ‘İran tehdidi’ni görüştü. Tıpkı yıllar evvel Nusayri Esad’a karşı ABD yanında yer alan Müslüman devletler gibi… Tıpkı Arap Alevisi Esad’a yüklenen Sünni dünya gibi… Katılımcı ülkeler, 22 İslam ülkesinin sınırlarını ve inancını değiştirme projesini açıkça ilan eden ABD ile aynı safta yer alıp, Ortadoğu’da İsrail ve Amerikan yayılmacılığına karşı mücadele eden İran’ı ortak tehdit ilan ettiler. İsrail, 1981’de Golan Tepeleri’ni tek taraflı ilhak ettiğini açıkladığında kimseden destek görmemişti. Şimdi ise Arap-İslam dünyasından cılız kınamanın ötesinde bir tepki gelmiyor. Yani Şii-Sünni ayrılığı bir kez daha İslam dünyasında gerçek düşmanı gizlemeyi başardı. Müslüman dünya, ayet-i kerimelerde şekil bulan düşmanı, ilahi emirlerde bahsi geçen
şekli ile düşman kabul etmeyi unuttuğu için, ‘Müslümanın Müslümana kanı, malı, namusu haramdır’ ölçüsünü yitirdiği için bugün dağılmıştır. “Şii’dir” diye tehdit görülen İran, esasen din kardeşimizdir. Aynı işgal tehlikesi stratejik konumu ve Arz-ı Mev’ud’un içinde vaad edildiği kabul edilen Anadolu için de geçerli… Demokrasi ve insan hakları Birleşik Devletler cetveline göre ölçüldüğü sürece, bir sabah Trump’ın Güneydoğu’muzu da önce Büyük Kürdistan hayaline, sonra da Büyük İsrail hayaline göre şekillendirmesi kaçınılmaz görünüyor. Sünni dünyanın başı Türkiye, Şii-Sünni oyununa gelmeyerek, 22. sırada yer aldığını hatırda tutmaya mecburdur. Önce BOP eş başkanlığı devam eden Türkiye’nin kendisi ayıkmalı, akabinde ABD rüyasında gezinen İslam dünyasını da bu rüyadan bir an evvel uyandırmalıdır. İran’a reva görülen kader -eğer Türkiye onu korumazsa- Türkiye’nin de kaderi olacaktır. Bu zilletin yaşanmaması için İslam dünyasında birinin diğerini koruması gerekmektedir.