FINDIK REKOLTE TESPİTİ;YENİDEN!!!
Fındık Karadeniz bölge halkının önemli bir kısmının geçim kaynağıdır.
Fındık Karadeniz bölge halkının önemli bir kısmının geçim kaynağıdır. Aynı zamanda fındığın sosyal boyutu da oldukça önemlidir. Üretim alanı Düzce’den, Artvin’e, Trabzon’dan, Gümüşhane, Tokat’a kadar 16 ilde 123 ilçede ve 3200 köyde 720 bin hektar alanda 500 bin çiftçi ile her yıl Dünyanın fındık ve mamulleri ihracatına konu olan fındığın yaklaşık % 75’i ülkemizden karşılanmaktadır. Üretici, tüccar, fabrikalar ve ihracatçıları da hesaba katarsak direk ve dolaylı olarak 5 milyondan fazla kişiyi ilgilendirmektedir. Bu kadar geniş bir etki alanına sahip olan fındık politikalar oluşturulurken çok daha hassas davranılmalı. Ülkemizde yetişen fındığın kalitesi ve aroması bakımından tartışmasız Dünya’da olmazsa olamaz bir kaliteye sahip. Bu değeri bilerek stratejilerimizi bu realite doğrultusunda yapmalıyız.
Ülkemiz için önemi 86 yıl önce 10 Ekim 1935 yılında 1.Milli Fındık Şurası İlk Milli ürün olarak ilan edilen çok önemli tarım ürünü olduğunu ortaya konmuştur. Konunun önemine binaen şura dönemim Ekonomi Bakanı Celal BAYAR’ın Başkanlığında yapılmıştır.
Zaten 86 yıl önce fındığın ve fındık üreticinin kurtuluş reçetesi 53 sayfalık sonuç bildirgesi ile ortaya konulmuş. Bize düşen sadece reçeteyi uygulamaya koymak. Birinci Milli Fındık Şurasında konuşulan ve alınan kararlardan bazılarını kamuoyu ile paylaşmak isterim;
“Fındık şurasının üç yılda bir toplanmasına ve fındık komitesinin her yıl toplanmasına karar verildi, Fındık mahsulünün tam değerlendirilmesi ve müstahsil ile tüccar işlerinin çabuk ve kolaylaştırılması bakımından bankanın kurulması zarureti vardır, Fındık konusunda İspanyollarla birlikte çalışma konusunda İspanyollardan gelen teklifler, Üreticilerimizin kredi ihtiyaçlarının temini, Üreticilerimizin örgütlenmesi, (1938 yılında kurulan ve 5.000’e yakın üyesi bulunan Fındık Tarım Satış kooperatifleri Birliğini (FİSKOBİRLİK) maalesef imha ettik. Böylece piyasada tekelleşme kaçınılmaz oluşmuştur. Rekabet kuruluna yapılan şikâyetlerin sonucu 23.03.2016 tarihinde yapılan çalışmada tekelleşmenin olmadığına OY BİRLİĞİ ile karar verildi.!!!) Fındığın üretimden vapura yüklenilmesine kadar olan masraflarının azaltılması, İç ve dış pazarlarda tanıtım faaliyetlerinin artırılması,(1996 yılında Fındık Tanıtım Grubu kuruldu fakat yapmış olduğu çalışmalar ve etki alanı konusunda sivil toplum örgütleri olarak bizler dahi bilgi sahibi değiliz.)”
Bu kararlara baktığımızda; O tarihte alınan kararların yarısını bu zamana kadar uygulayabilseydik şu an biz fındık sorunlarını konuşuyor olmayacaktık. Şurada konuşulan ve alınan kararların güncellenerek günümüz şartlarına göre uyarlanması için sektörün bütün paydaşlarının katkıları ile sürdürülebilir bir model ortaya konulmalıdır. Fındıkla ilgili kurum ve kuruluşların işlevselliğinin artırılması için gerekli destek ve önlemler alınmalıdır.
Fakat gelinen noktada Karadeniz Fındık ve Mamulleri İhracatçıları Birliği rekolte tahmin heyetinde olmasına rağmen, belirlenen rekolteyi kabul etmeyerek masa başında yeni bir fındık rekoltesi açıkladı. Rekoltenin 815 bin 336 ton olacağı ilan edildi. İstanbul Fındık ve Mamulleri İhracatçılar Birliği de yaptığı açıklama ile bu rekolte tahminine destek verdi. Her yıl tekrarlanan bildik bir senaryo. Her zaman olduğu gibi çiftçiye karşı güçler birleşti. İhracatçı Birlikleri bununla yetinmeyip kulis çalışmaları ile Tarım ve Orman Bakanlığının belirlenen rekoltenin açıklanmasını engellediler. Bakanlığı, ülke genelinde 10 gün içinde ikinci kez rekolte rahmini yapmaya zorladılar. Üreticilerde onların yapmış olduğunu rekolteyi elbette kabul etmeyecektir. Yazdım çizdim işime gelmedi, oynamıyorum uygulamasını kabul etmek mümkün değil. Sonuçta kaybeden örgütsüz çiftçi, kazanan ise her zaman olduğu gibi emeksiz kazanan aracılar olacaktır.
Buradan fındık ile ilgili tüm paydaşlara sesleniyoruz. Bugün yapılması gereken çitçiye çeşitli uygulama ve söylemler ile ayar vermek değil, alın terinin karşılığını almasını sağlamaktır. Üreten ülke, kalkınan Türkiye olacaksa Milli Tarım politikası oluşturacaksak ülkemiz ve çiftçi lehine tarım politikaları oluşturmak gerekir. Unutmayalım, üretici yoksa sanayicide yok.
En kısa zamanda belirlenen rekolte doğrultusunda, maliyetin üzerine çiftçinin yaşam payı ilave edilerek üreticiyi memnun edecek bir taban fiyat belirlenmesi gerekmektedir. Bunun için ise devletin TMO ve çiftçi örgütü Fiskobirlik üzerinden alım politikası oluşturması gerekmektedir. Aksi durumda fındık fiyatı hiç arzu etmediğimiz seviyelere iner. Fındığın para etmediği çiftçinin alın terinin karşılığını alamadığında üretimden kopması durumunda gelecek yıllardaki üretimde bu mutsuzluktan etkilenecektir. Böyle bir durumda ise üreticiden başlayan mutsuzluktan, fındığı işleyenden tüketiciye kadar herkes payına düşeni alacaktır.
Dünya fındık piyasasının %75 ine hükmettiğimiz ve 5 milyon insanımızın içerisinde olduğu Fındık yabancı tekellere bırakılacak bir ürün değildir. Fındık üreticileri; Bölge milletvekillerinin “Çay üreticilerine verdikleri desteği ve gösterdikleri ilgiyi fındık üreticileri içinde göstermelerini” beklemektedir. Fındık üreticileri kaderine mahkûm edilmesin. Acilen TBMM’de, iktidarı ve muhalefeti ile birlikte Milli Ürün olmanın bütün şartlarını sağlayan fındığı Milli ve stratejik ürün kapsamına alınmasının mimarı sizler olun.
Cemil PEHLEVAN
ZMO Yönetim Kurulu Başkanı