Eskiden
Güzel günlerdi be kardeşim. Siyah beyazdı ama Güzel günlerdi.
Eskiden derken, yaşı müsait olmayana göre çok eskiden, yaşı müsait olana göre yakın zaman da yaşadıklarımız geldi aklıma.
Bilmem belki de yaşlandık. Hani derler ya insan yaşlanınca eskileri özler. Onun gibi bir şey. Ama olsun eskiyi özlemek güzeldir.
Eski temizdir. Hatta eski eskimeyen bir yenidir.
Hani hatırlarsınız. İlkokul da önlük giyerdik siyah bazılarımızın önlük rengi daha parlak bazılarımızın ki, daha mat renkteydi.
Herhalde kaliteden kaynaklanan bir şeydi. Ama olsun hepsinin rengi siyahtı. Yakalıklarımız lapa yaprağı gibi geniş.
Erkekler, kolalı yakalık veya “Mika” dediğimiz bir maddeden yani bugünkü ismiyle plastikten yapılma yakalıklar takardık.
Annelerimiz yakalıkları yıkamaktan bıktıkları için böyle bir çözüm bulmuşlar herhalde.
Kızların yakalıkları daha güzeldi. Dantelli etrafları overlokla dönmüş olurdu. Önlükleri pileli, uzun alttan siyah veya beyaz uzun çorap pabuçlar renkli ama cırlak renkler genelde kırmızı tonlar giyinilirdi.
Çocukken bile, kızlar her zaman erkeklerden daha süslü olurdu.
Kimin elbisesi daha güzel diye birbirimizle bir yarışımız yoktu. Zengini de fakiri de aynı giyiyordu.
Bazı okullarımız da öğlen yemeği verilirdi. Amerikan Marşal yardımı adı altında süt tozu dağıtılırdı. Daha sonraları bu kalktı. Yerini beslenme çantası aldı.
O zamanlar kiralık bisikletler vardı. Herkes bisiklet alamazdı. Trabzon Lisesinin hemen yanında bir amca vardı uzun zaman bu işi yaptı. Daha sonra o da bisiklet satmaya başladı.
Ortaokul da farklıydı.
Lacivert ceket. Beyaz gömlek, kravat, gri pantolon ve şapka. Ne güzeldi subay gibi hissederdik kendimizi. Büyüdüğümüzü anlardık. Saçlar asker tıraşı, ayakkabılar boyalı ve cilalı. Okul kitapları mutlaka bir çanta da olmalı. Cep de harçlık. Teneffüs de gazoz ve simit ne tatlı olurdu.
Lise daha farklıydı.
Artık büyüdük, şapka yok saçlar biraz daha uzun bu sefer sakal tıraşı mutlaka olunacak. Yine takım elbise Lisede çanta yok kitap ve defterler kol altına alınır büyüdüm havasıyla okula gidilir.
Teneffüslerde çay ve simit yenirdi. Gazoz işi bitti. Okulda arkadaşlar arasında tatlı bir yarış. Kim sınıf birincisi olacak. Okul takımına girmek için gayret de gayret.
Trabzon lisesi bahçesinde yaptığımız maçların sayısını hatırlamıyorum bile. Ama oradan ne futbolular yetişti. Yatılı da okuyan kardeşlerimiz çok güzel yerlere geldiler. Herkes bir meslek sahibi oldu. Bankacı, memur, bürokrat kimisi kendi işini kurdu. O zamanlar, liseyi bitiren bile idealine ulaşmış oluyordu.
O zamanlar bunlar da vardı.
Her yerde sigara içilen günler de vardı.
Dolmuşta düşünebiliyor musunuz? küçücük dolmuşta, Uzun yol otobüslerinde, hatta uçakta bile sigara içiliyordu.
Sinema filmlerinde üzerine basa, basa bol, bol içki ve sigara içilirdi.
Başka hayatların bizlere özendirilerek sahneye konmalarını ve bu hayatlara özenerek farklı durumlara düşen insanları da gördük.
Bruce Lee ve wang Yu filmlerini, defalarca izlediğimiz günler olurdu. Filim sonrası seyrettiğimiz hareketleri sokak ortasında gece de olsa tekrarlardık.
Daha sonra bu versiyonlara uygu filimler bizim sanatçılar tarafından da yapıldı.
Yılmaz Güney daha çok sosyal içerikli filimler yapardı. Çirkin Kral, Ağıt, Cüneyt Arkın Malkoçoğlu, Battal Gazi, Kartal Tibet, Tarkan, Karaoğlan, Ayhan Işık, Sadri Alışık, Tanju Gürsu, İzzet Günay artık gerisini de siz hatırlayın.
Ferhat ile Şirin, Leyla ile Mecnun efsaneleri filime alındı bunları da izledik
Ve tabii ki Amerikan sineması Hollywood western filmleri kovboy filmlerini zevkle izlerdik. Bu filmlere öyle takılırdık ki zamanımızın çoğunu buralarda harcardık bu sefer ailemizden laf işitirdik.
Güzel günlerdi be kardeşim. Siyah beyazdı ama Güzel günlerdi.