Ülkemizde çok ağır çalışma koşulları altında ve özveriyle görev yapan eğitim emekçilerinin yaşam koşulları giderek ağırlaşırken, boş kadro olmasına rağmen, uzunca bir süredir eğitim kurumlarına genel idari hizmetler, teknik personel ve yardımcı hizmetler sınıfında memur alımı yapılmamaktadır. Okullarda yardımcı hizmetlerin büyük bölümü İŞKUR’un dokuz aylık sürelerle istihdam edilen toplum yararına çalışma programı personeli ya da yine İŞKUR bünyesinde başlatılan iş gücü uyum programı gibi geçici personel istihdamı üzerinden yapılmaktadır.
Okullarda temizlik ve hijyen gibi hizmetlerin öğrencilerin ve eğitim emekçilerinin sağlığını riske atacak bir biçimde tasarruf tedbirlerine konu edilmesi sürdürülebilir ve kabul edilebilecek bir durum değildir. Şehrimizde neredeyse hiçbir eğitim kurumumuzda yeterli sayıda kadrolu temizlik personeli bulunmamaktadır.
Türkiye’nin uzunca bir süredir içinde bulunduğu ekonomik krizin en çok etkilediği kesimlerin başında öğrenciler gelmekte; yaşanan derin yoksulluk nedeniyle öğrenme gerilikleri sorunu açığa çıkmış bulunmaktadır. Siyasi iktidar okullarda her öğrenci için bir öğün sıcak yemek ve içilebilir temiz su talebini ısrarla görmezlikten gelmeye devam etmektedir.
İşçi sağlığı ve iş güvenliği meclisinin raporuna göre 2023 Eylül 2024 Ağustos döneminde en az 66 çocuk çalışırken hayatını kaybetmiştir. MESEM’ler çocuk işçiliği ve ucuz emek sömürüsünün yaşandığı, bizzat MEB eliyle bir toplumsal sorun kaynağı haline getirilmiştir. Mesleki Eğitim konusunda okul temelli, çocuk ihmali ve istismarına yol açmayacak, çocuk emeğinin sömürülmesine izin vermeyecek bir düzenlemenin yapılması acil bir hal almıştır.
Okullarda yaşanan dinselleşme uygulamaları doludizgin bir biçimde sürmektedir. Çeşitli dernek ve vakıflar adı altında cemaat ve tarikatlarla yapılan işbirliği protokollerin yanında, ÇEDES projesiyle okullar, laiklik ve bilimsellik ilkesinden uzaklaşılarak iktidarın dinci – gerici toplum tahayyülünün aracı haline getirilmiştir.
Eğitimde özelleştirme ve ticarileşme sonucunda, okul masrafları ciddi oranda artmıştır. Kamusal eğitim büyük oranda tavsiye edilerek eğitimin finansmanında velilerin omuzlarındaki yük her geçen günü artar hale gelmiştir. Katkı payı, bağış adı altında kayıt parası ve kermesler ile okullar adeta birer işletme haline getirilerek, merkezi bütçeden okullara aktarılan ödeneklerin yetersizliğinin üstü kapatılmak istenmektedir. Eğitim masraflarındaki artış özellikle düşük gelirli ailelerin çocukların eğitiminde fırsat eşitliğini ortadan kaldırarak eğitime erişimi ciddi anlamda tehdit etmiştir.
Kalıcı yaz saati uygulaması eğitimi ve öğrencileri olumsuz etkilemiştir. Bilimsel ve pedagojik açıdan hiçbir yararı olmayan yalnızca elektrik şirketlerinin karını arttırmak amacıyla hayata geçirilen kalıcı yaz saati uygulaması 8 yıldır sürmektedir. Uygulamanın hiçbir tasarruf sağlamadığı TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası tarafından somut olarak ispatlanmış olmasına rağmen ısrarla uygulamanın sürdürülmesi anlaşılır gibi değildir. MEB’lığı eğitim öğretim sürecinin olumsuz etkileyen kalıcı yaz saati uygulamasını sonlandırmalıdır.
Eğitimde özelleştirme politikalarının da etkisiyle toplumsal bir sorun haline gelen şiddet eğitim kurumlarına sirayet ederek eğitim emekçilerini şiddetin hedefi haline getirmiştir. MEB’nın şiddetin arkasındaki nedenleri iyi analiz ederek, eğitim kurumlarında eğitim emekçilerinin can güvenliğini sağlayacak önlemler alması gerekmektedir.
Ülkemizde on binlerce ücretli öğretmen son derece yetersiz ücretler ve güvencesiz bir biçimde eğitim hizmeti vermektedir. Özel okullarda çalışan eğitimciler ağır sömürü koşullarında yetersiz ücretlerle yaşamlarını sürdürmeye çalışmaktadır. Eğitimin kamusal bir hizmet olduğu ilkesinden hareketle eğitimcilerin kadrolu ve güvenceli istihdamının sağlanması ve insan onuruna yaraşır ücretin tesis edilmesi için acil adımlar atılmalıdır.
Sonuç olarak, MEB’nın eğitim alanına yönelik mevcut politikalarıyla çağın ihtiyaçlarına cevap verecek bir eğitim hizmeti üretmek olanaklı değildir. Eğitimde başarının anahtarı, laiklik, bilimsellik ve kamusallık ilkesine sıkı sıkıya sarılmak, özelleştirme ve ticarileşme uygulamalarını sonlandırmak eğitim ve bilim emekçilerinin kadrolu ve güvenceli bir şekilde çalışmasının esas kılındığı ekonomik, özlük ve sosyal haklarının arttırıldığı düzenlemelerle yakalanabilir.
17.01.2025
Muhammet İKİNCİ
Eğitim Sen Şube Başkanı