Derdin Kadar Değerlisin
Kemal ÖZDEMİR
Bilim ve Teknolojinin gelişimi ve inavasyonlar insan hayatın dada değişimler, yenilikler getirdi. Çağımız insanı tüketim de sınır tanımaması bizleri, özgürleştirmek yerine grup hegemonyasının içerisine hapsetti! İnsanı değerleri unutup, kendi kalitemizin farkına varamayıp, aklımızı kullanmayı, istişare kültürünü ve diyaloğu hatırlamaz olduk. Dostluk komşuluk, hısımlık gibi geleneksel bağlar bitti yardımlaşma ve dayanışma da yok olmak ürere. Bir köyü bir aparatıma sığdırdık ta köylerdeki faydalı olan sosyal kültürü köylerde bıraktık. Mahallemizden, şehrimizden, engellimizden, yaşlımızdan ve yoksulumuzdan dahası ülkemizin geleceği ve istikralından dertlenmez olduk.
Bencillik ve bireyselci yaklaşım canımıza okuyor. Artık medeni diye adlandırılan dünyamızda sosyal bağlar ve kültürel ağlar yerini sosyal medya çıkmazına bırakmış durumda. Bugün toplumumuz sosyal medya da yedeğini, içtiğini, giydiğini, zenginliğini ve gezdiğini paylaşıyor. Hâlbuki bizler ekmeğini, suyunu ve imkanlarını paylaşan bir millettik. Arkadaşımızın, komşumuzun derdiyle dertlenirdik. Kültürümüz, medeniyetimiz geleceğimizle ilgili dertlenir, düşünür, istişare eder, danışır ve ortak çözümler üretirdik.
Hâlbuki ki Dünyayı bir köy haline getirme iddiasın da ki globalimiz modası bizim yerimize düşünür, üretir, projelendirirdir uygulamaya da koyar. Biz de modaya kuzu kuzu uyarız. Dizilerimiz, filmlerimiz, reklamlar, sosyal medya çıkmazı çeşit çeşit kanal ve yöntemlerle belirlenen hedefe doğru götürmektedir.
Bu durumdan en fazla zararı millet gördüğü kadar adam gibi yönetmeye talip olanlar da meziyetlerini, ehliyetlerini gösterme gayretinde olmak yerine kısır bir döngünün esiri olmaktalar!
Oysa, aklımızı kullanma, akletme melekesini göstermemiz adına, en verimli vatan coğrafyasında yaşamaktayız! Değerli bir büyüğümün güzel bir sözünü burada hatırlatmak istiyorum. Derdi dünya olanın Dünya kadar derdi olurmuş derdi. Derdi yemek içmek, gezmek eğlenmek ve günü birlik yaşayanların işleri, ürettikleri kadar değerlidirler. İnsana, doğaya, sanata, bilime, sevgiye, saygıya ve barışa hizmet ettikleri, o yolda çalıştıkları kadar değerlidirler. Dertsiz insan olmadığı gibi dertli olmak kadar normal bir durum da yoktur. Asıl önemli olan, bir insan olarak neyi ne kadar dert edindiğimizdir.
Dert kelimesi günümüz insanın en çok kullandığı kelimelerden biridir. Hemen hemen herkesin günlük konuşmasında mutlaka dert ettiği ve dillendirmiş olduğu bir konu vardır. Bu durum olabildiğinde normaldir. Zira insan olmamız hasebiyle, günlük hayat koşuşturması içinde elbette ki bizi üzen ve istediğimiz gibi gitmeyen durumlar olur, olacaktır. Bu da bizim var olan durumları dert edinmemize sebebiyet vermektedir. Bizler inancımız gereği kendimize, toplumuza, kültürümüze ve medeniyetimize yakışır işlerden dert etmeliyiz. Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın veya her koyun kendi bacağından asılır gibi asılsız söylemlerle toplumuzun bağlarını çürütüp yok etmek olmasına müsaade emmeliyiz. Derdimiz olmalı, hem de günü birlik, basit değil çevreye, doğaya, kültüre, barışa ve insanlığa.
Evet, insanız ve insani ihtiyaçlarımız olan şeylere sahip olmak için bir mücadelemiz olacaktır. Ancak eğer bizler sorumluklarımız hakkıyla yerine getirmeyi unutup, farklı şeyleri esas derdimiz olarak belirlemişsek, oturup bir kez daha hayatımızı gözden geçirmemiz gerekmektedir. Derdi kendine, çevresine, yakınlarına, ailesine, şehrine, ülkesine ve tüm insanlığa faydalı olma derdi olanların dertlendikleri kadar değerleri vardır. Din, vatan, ezan, bayrak ve insana yakışanı yapma derdi onlar dertleri kadar büyük ve kutsaldır. Derdi büyük olanlara selam olsun