Reklam

Reklam
Reklam
Haberim Hamsi | Trabzon Haber

DEMOKRASİLERDE ETNİK SORUNLAR NASIL ÇÖZÜLÜR?

MUSTAFA ÖZDEMİR

MUSTAFA ÖZDEMİR

Bütün dünya ülkelerinin etnik meselesi olması normal midir? Aslında bu sorunun cevabını doğru verebilmek için dünyanın etnik yapısına bir bakmak cevabı da kolaylaştırır. Yüzde yüz doğru olmasa bile dünyada konuşulan diller kadar etnik grup var dersek yaklaşık doğru söyleriz. Bazı etnik grupların kendi dillerini unutup yakınlarında bulunan gelişmiş dilleri konuştuklarını ifade etmek yanlış olmaz.
Dünyada Birleşmiş Milletler kaynaklarına göre 7111 çeşit dil konuşuluyor. Bunlardan resmi dil olarak konuşulanların sayısı 190 kadar olduğu sanılıyor. Ancak bunlardan ilk yirmi kadarı büyük kültür dilleridir. Hepsi de resmi dildir. Hatta birden çok dili  resmi dil olarak kullanan devletler vardır.
Şu gerçeği baştan açıklamak gerek: Yeryüzünde 200 civarında kurulu devletin toprakları üzerinde tek etnik gruplu devlet yoktur. Her devletin sınırları içinde birden çok soy grupları ve inanç grupları vardır. Her dil için ayrı bir devlet, ya da her etnik grup için başka bir devlet kurmak mümkün müdür? Düşünün 7111 devlet kurulacak. Sınırları neresi olacak? Toprakları birbirinden nasıl ayrılacak? Devlet başına ne kadar toprak düşecek? Tabii ki bu mümkün değil.
O zaman günümüzdeki gibi, ama etnik gruplar akıllarını kullanırsa daha dengeli, huzurlu ve çok etnik gruplu devletlerde yaşamak mümkün olur. Bunun için bazı kuralları benimseyip uygulamak gerektiği kanısını taşıyorum:
-Ülke sınırları içinde bulunan etnik grupların oran olarak en büyüğü genel olarak o ülkenin isim sahibi oluyor. Ya da coğrafya ismi devlet ismi olur. Bununla birlikte kullanılan resmi dil yine büyük olasılıkla büyük etnik grubun dili ve hâkim kültürü olarak kullanılır. Kanada ve diğer bazı devletler bu dil ve kültürü birden fazla olarak değerlendiriyor. Bu tür sorunlar demokratik devletlerde karşılıklı anlaşma ve anlayışla çözülür. Antidemokratik devletlerde birlik zorla sağlanmış sanılır, sorun kangren olup içten içe sürer.
Şimdi Türkiye örneğini ele alalım: Ülkemizin kabaca dil kullanımı temelli soy bakımından etnik yapısı şöyle:
Türkçe: %88,54      Kürtçe:%8,97     Zazaca:%1,01    Arapça: %2,38    Lazca: %0,17  Çerkezce:%0,1 yaklaşık değerleri bulunmuştur.
-Bu tabloya göre Türk, Türkiye ve Türk dili ve kültürü Türkiye’nin ana belirleyicisi olmalıdır ve öyledir. İkinci dil Kürtçe’dir. Kürt yurttaşlarımız bu çerçevede devleti kesinlikle bölme fikirlerinin dışında azınlık hakları isteyebilir. Ancak Kürt yurttaşlarımız eskiden beri daha iyi bir yolu tercih etmişlerdir. O da “azınlık haklarını biz kabul etmiyoruz. Türk çoğunluğu ile birleşik ve çoğunluk haklarını tam olarak kullanacağız” anlamında bir uygulama istedikleri açıkça biliniyor. Bunun belki en önemli sebebi Türk-Kürt evlenme durumlarıdır. Karşılıklı olarak bu tür nüfusun 7 milyona yakın olduğu araştırma şirketlerince bulunmuştur. Bu çok güçlü bir bağdır. Hatta çağımızda aynı millet olduğumuzun açık delilidir. Ayrıca Kürt yurttaşlarının ana bölgelerinde yaşayanlarından daha çoğu Türkiye’nin diğer bölgelerinde yaşıyor. Üstelik mezhep ayrılıklarından bazı sorunlar çıkmasına rağmen soy ayrılıklarından ortaya çıkan hiçbir sorun yoktur. Çünkü Türk Milletinin ırkçılık diye bir fikriyatı tarih boyunca olmadı. Bundan sonra da olmayacaktır.
Kürtçe’nin ikinci bir resmi dil olması mümkün değildir. Çünkü ilk olarak tek Kürtçe yok. Erzurum’daki bir Kürt kardeşimiz, Diyarbakır’daki diğer Kürt kardeşimizi anlayamamaktadır. Diğer yandan hem etrafımızda hem de dünyadaki emperyalist güçler, komşu ülkelerdeki Kürt’lerle birleştirip, kendilerine bağlı köle bir devlet kurdurmak istiyor. O girişimi kolaylaştıracak hiçbir faaliyete izin veremeyiz. Aklı başında olan ve terörü destekleyen devletlerin uşaklarına inanmayan Kürt kardeşlerimiz bunu serinkanlılıkla anlamalıdırlar. Bir PKK deneyimi var. Bunu kimsenin unutmaması gerekir. Doğal olarak bunu en açık şekilde Türk Devlet yönetimi de unutmadan, birliğimizi pekiştiren çerçevede çözüm üretmelidir. Bu devletin bölünmesi devletimizin yok olması demektir. Buna kimse izin verecek davranışlarında bulunmamalıdır. Zaten halkın bir sorunu yok. Yaşadığım bir Karadeniz kıyı ilçesinde emekçi olarak çalışan çok sayıda Kürt yurttaşımız var. Hiçbir sorun yok. Bir kısım genç Kürt yurttaşlar kızlarımızla evleniyor. Tersine daha az olmak üzere Kürt kızlarının Türk gençleri ile evlendiklerini görüyorum. Millet tanımı Prof. Sadri Maksudi Arsal’ın “Milliyet Duygusunun Sosyolojik Esasları” adlı kitabında ayrıntılı olarak yapılmıştır. O ilkelerden Kürt Yurttaşlarımız ile Türkler arasında sadece iki madde ortak değil. Bunlar etnik aidiyet ve ana dildir. Diğer çok sayıda ortaklık son derce sağlamdır. Bunlar ortak vatan, ülkü birliği, tarih birliği, gelecek birliği, din birliği, önemli savaşlarda düşmana karşı birlikte savaşma, evelenme yolu ile soyu birleştirme, iki etnik grubun kültürlerini beraber sahiplenme ve daha birçok ortaklık millet hamurunu hem homojenleştirir hem de kuvvetlendirir. Atatürk’ün ünlü tanımı bunların adeta bir özetidir:” Milli Mücadeleyi birlikte yaptığımız halka Türk Milleti denir”
Yaşasın Türk Milletinin Birliği. Yaşasın Türk-Kürt kardeşliği. Türk Kürt kardeştir düşmanımız kalleştir.

YAZARIN SON YAZILARI
ATATÜRK DEMOKRAT MIYDI? - 12 Nisan 2022
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ

Günebakış Trabzon Haber