Reklam

Reklam
Reklam
Haberim Hamsi | Trabzon Haber

BİZ SEYREDİYORUZ

KEMAL ÖZDEMİR

KEMAL ÖZDEMİR

Günümüz Türkiye’sinde dilimize musallat olmuş, makul ve mazlum görüntülü fıtratı, fikri deforme sebep olan geleceğimizin temellerine dinamit koyan özü yabancı sözleri söylemekle kalmıyor; büyük bir pişkinlikle yaşıyor, yaşatıyor, yaşatılmasına çanak tutuyoruz. Her biri biz yapan bir değeri yok sayan, erozyona uğratan veya ötekileştiren sinsi birer tuzak niteliğinde. Biz millet olarak bu büyük tehlikeyi seyrediyoruz.

“Devletin malı deniz, yemeyen domuz…”,

“Köprüden geçinceye kadar ayıya dayı, de…”

“Bal tutan parmağını yalar”

“Üzümünü ye, bağını sorma”

“Gelene ağam, gidene paşam

“Gemisini yüzdüren kaptandır”

“Her koyun kendi bacağından asılır”

“Bana değmeyen yılan bin yaşasın”

Bu sözlerin kültürümüzde yeri olmadığı gibi inancımızla da ters düşmektedir.

Bizde doğruya doğru, eğriye eğri gibi hasletleler vardır. Bizim kültürümüzde, töremiz de birleştirici, bütünleştirici ve güçlünün zayıfı ezdiği değil zenginin fakiri koruduğu, sağ elin verdiğini sol elin duymadığı, insanı yaşat ki devlet yaşasın anlayışının hâkim olduğu anlayış hakimdir.

Bu konuda bir Fransız yazar ve düşünür, “Irk ve millet olarak Türkler, bence geniş imparatorluklar içinde yaşayan kavimlerin en asili ve başta gelenedir. Dini, sosyal ve örfi faziletleri, tarafsız kimseler için birer takdir ve hayranlık kaynağıdır.” diye milletimizi övüyor. Fransız yazarda olduğu gibi ehli insaf birçok batılının bile bu yönde görüşleri ve takdirleri vardır. Yukarıda bize ait olmadığını iddia ettiğim yıkıcı ve bize yabancı sözler bu millete yakışmıyor.

Bu anti kültürel anlayışa karşı koruyucu kültür anlayışımız harekete geçmelidir. Aslında bu yıkıcı terim, sözcük ve deyişlere karşı topyekûn mücadele etmeliyiz. Bırakın mücadeleyi cılız bir sesle inkâr etme gücünü dahi kendimizde bulamıyoruz. “Her şeyin bir zıddı olduğu gibi olsa olsa bu sözler, gerçek atasözlerin zıddı olan sözleridir” bile diyemiyoruz. Çünkü bu seviyesiz sözler, toplumumuzda maalesef kabul görmüştür. Sokakta, sosyal medyada ve gündelik hayatımızda kullanılmasına imkân veriliyoruz.

Maalesef baktığımızda toplumumuzda, vurguna, soyguna, hırsızlığa, arsızlığa; haksızlığa, hukuksuzluğa; sorgulamamaya, yargılamamaya; aymazlığa, vurdumduymazlığa, nemelazımcılığa, hatta ihanete kapıları ardına kadar açık.  Bu yıkıcı sözlerin eyleme dönüşmemesi için okullarımızda, camilerimizde, sivil toplum kuruluşlarımızda, devlet kademelerinde ve basında top yekûn mücadele vermeliyiz. Yolsuzluğu, bencilliği, rantı, vurdumduymazlığı, ikiyüzlülüğü, devletin malını çalmayı mubah sayan sözlerden ve anlayışla mücadele şarttır.

Biz, millet olarak, devlet olarak, üniversiteler, eğitim kurumları olarak atımızı, itimizi nallayıp gece gündüz neyin peşinde koşuyor ve zaman harcıyoruz? Bir bakın Allah aşkına! Beyin olacak her şeyi mubah gören paranın, rant getirisi olarak gördüğümüz siyasetin! Malın, mülkün, meşru veya gayri meşru olduğuna bakmaksızın kazancın ve ona ulaşmanın yolu olarak her yol mubah. Ha bire laf üretiyor, algı operasyonları ile taraftar bulmaya çalışıyoruz.

Gün, dünü aratır duruma geldi. Doğruyu bulmak, doğruda kalmak, doğruda yürümek… Birliğe dirliğe, kanat açmak; sormak sorgulamak, çözüm aramak; çözüm bulmak, uygulamak… Unutulmasın ki her geçen gün, bizi bizden bir parça daha uzaklaşıyor, bizi biz yapan değerlere karşı yabancılaşıyoruz. Yabancılaştıkça da hızla uçuruma yaklaşıyoruz.

Uluslararası şirketler, sermaye, kendilerine bilim adamı kisvesi altında yıkıcı emellerine ulaşmak için emperyal güçlerin maşaları var. Çıkıp medyalarıyla, kitaplılarıyla, sözleriyle ve klavye kahramanlıklarıyla saldırıyorlar.

Sabır da ibadettendir, ancak milyonlarca insan izliyor, okuyor, seyrediyor, duyuyor bu denli kasıt ve yanlış bilgiyle algı oluşumu karşısında susmak, sorumluluk almamak da düpedüz ihanetedir!

Bizlerin derdi fikirler, düşünceler, hayaller, nesiller, geleceğimiz, toprak, hava, suyun doğanın kirletilmesine ve de güzel geleceğin yok edilmesine karşı mücadele etmek!

Nasıl ki bugün katil İsrail vuruyor, dünya seyrediyor, Filistinliler yok oluyor. Aynen öyle birileri kültürümüzü, örfümüzü, inancımızı, gelenek ve göreneklerimizi yok etmek için çalışıyor. Onlar yıkmaya çalışırken biz de seyredersek yok olacağız.

 

YAZARIN SON YAZILARI
Yürekle Bakmak - 19 Kasım 2024
Bilmediğini Bilmek   - 25 Eylül 2024
MİŞ GİBİ - 26 Haziran 2024
ŞEHİR VE KÜLTÜR - 18 Mayıs 2024
Medeniyet Davamız - 24 Nisan 2024
İtibar ve Güven - 1 Mart 2024
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ

Günebakış Trabzon Haber