Bir Katre Umut
Her yeni güne; acabalarla, kuşkularla, dertlerle, sorunlarla, korkularla mı yoksa ümit ve güzele doğru beklentilerle mi uyanıyoruz. Her şeye rağmen bugün yaşam için bir şeylerin yeşerir mi, filizlenir mi, değişir mi diye olumlu beklentilerle güne başlıyoruz. Karamsarlık, yılgınlık, bezginlik, ruhumu bedenimi tam esir alacak gibi olurken bir anda yüreğimin ta derinlerinde yarına geleceğe dair umut ışığı beliriyor.
Hayat hep böyle gitmez ya diyorum. Muhakkak bir kırılma noktası olacaktır diyerek umut ışığını yakıyorum. Yüreğimde filizlenen duygu, yaşama sevinci veriyor bana. Yeşeren umutla hayata dört elle sarılıyor her şeyin en iyisini yapmak için silkinip zorluklara göğüs gerip yola devam diyorum.
Günün her anında; kibir, riyakar, ötekileştirme, değersizlestirme, haksızlık, adaletsizlik, zalimlik, ahlaki çöküntü, adapsızlık, sahte dindarlık, sözde millik, doyumsuzluk, tatmin karsızlık birilerini kayırma, iltimas, liyakatsizlik, torpil, kamplaştırma parayı, insanı, gücü putlaştırma gibi toplumsal çürümüşlükler gördükçe yüreğimde beliren umut ışığı söner gibi oluyor.
Bir taraftan da tarihe baktıkça bunlarla mücadele edenleri görüyor sönmeye yüz tutan umutlarım yeniden alevleniyor kendime geliyorum.
Musa’nın Firavun’a karşı duruşu, Hz. İsa’nın çarmıha gerilmesine haykırışı bunlara karşı mücadelesindendir. Ebu Cehil ve avanesinin kurduğu adaletsiz, imtiyazlı, konforlu yaşama karşı Hz. Peygamber ve arkadaşlarının çileli mücadelesi; ezilmişlerin, yoksulların, zulme uğrayanların, dibe vurmuşluğun sembolü olmuştur.
Kısaca; her dönem kendi düzenini kuranlar, onu kaybetmemek için ellerinden geleni ardına koymamış, adaletsiz, hakkaniyetsiz, acımasız, riyakar, baskıcı sömürü düzenini korumak için ” her yol mübahtır ” anlayışı ile hareket ederek varlıklarını devam ettirmek istemişlerdir.
Her dönemin oligarları kendi kazanım ve konforlarını sürdürme gayretleri içinde oldular. Ancak kokuşmuş, yozlaşmış sistemlere itiraz edenler mutluluğun anahtarını bulmuş, mazlumların haykırışı olmuş, bir katre umudu herkesin umuduna dönüştürmüştür.
Şunu iyi biliyorum. Her zorluğun, sıkıntının arkasından kolaylık gelir. Her zifiri karanlığın ardından şafak söker. Her zahmetin bir rahmeti vardır. Yeter ki; sabret, çalış, kararlı ol , doğruluktan sapma, ahlâktan ödün verme, mücadeleyi bırakma… Velhasıl, ne olursa olsun umudu kaybetme…
Umudun olmadığı yerde hayata dair her şey yok olur. Hayat anlamını kaybeder.
Hayatı anlamlandırmak için; umutla yaşam yolunun kapısını açmak, bu yolda ne olursa olsun koşmak gerekir.
Doğrular, dürüstler, iyiler onurlular, adaletle hükmedenler, hoşgörü ve vicdanlı, ahlâklı, kimlik sahibi omurgalı duruşu olanlar, yolunda sebat edenler, çalışır pes etmezse, baskılara, yasaklara boyun eğmezse, korku duvarlarını yıkarak insanlığa; umut dolu yeni pencereler, kapılar, ufuklar açacaklardır.
Özgürlük, refah, mutluluk arayan cesurlar da olacak. Bu mücadelede eninde sonunda; sevgiden, özgürlükten, haktan, adaletten yana olan vicdanlı insanlar galip gelmiş ve gelmeye de devam edecektir.
Nasıl ki, maddi ve manevi her türlü hal insanları esir almışsa, o esaret prangasını kıracak, refaha erecek ortamı da cesur insanlar kuracaktır. Ben değil biz olabilirsek, ortak değerlerde buluşabilirsek yarınlara birlikte yürüyüp umut dolu gelecek inşa edebiliriz.
Bu sayede; kibir, gurur, zalimlik, haksızlık, her şey benimdir anlayışı, tahammülsüzlük, riyakârlık, sahtelik, liyakatsizlik, sosyal çürümüşlük iklimi yerini, olması gerekene bırakacaktır.
Yeter ki, geleceğe dair bir katre umudunuz olsun.