Ortahisar Belediye Başkanı Ahmet Kaya, ‘Bir Şey Yapmalı’ konulu girişimcilik panelinde yaptığı konuşmada gençlere, “Eğitimini aldığınız alanda, ilk olarak işin mutfağında çalışmaya başlayın. O alanda başarılı olmuş insanların hayat hikâyelerini okuyun” tavsiyesinde bulundu.
“Mutlaka bir hayat planınız, bir gelecek planınız olmalı ve bu uğurda mutlaka çok çalışmalısınız, çalışınca oluyor” diyen Başkan Kaya, yurt dışına gitmek isteyen gençlere, “Aman ha arkadaşlar, cennet gibi bir ülkemiz var. Yurt dışına gitmeyi değil, bu ülkede kalıp bu ülkenin kalkınmasına katkı vermeyi önceleyin” dedi.
“Benim temel düsturum şudur; bu ülkenin bir evladı olarak bu ülke beni okuttu yetiştirdi, mühendis yaptı, milletvekili yaptı, belediye başkanı yaptı” diyen Başkan Kaya, “Ben yaşadığım sürece ülkeme, devletime, milletime minnet duyacağım ve borcumu ödeme gayreti içinde olacağım. Ben meseleye böyle bakıyorum” şeklinde konuştu.
Ortahisar Belediyesi’nin organizasyonuyla, Trabzon’daki üniversitelerin işbirliği ve Trabzon Ticaret ve Sanayi Odası (TTSO) ile KTÜ Kadın Girişimcilik Kulübü’nün katkılarıyla “Bir şey yapmalı!” adlı girişimcilik ve yatırımcılık paneli, Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Atatürk Kültür Merkezi’nde düzenlendi. KTÜ Rektör Vekili Prof. Dr. Ali Temiz, akademisyenler ve öğrencilerin katıldığı ve gazeteci Tuncay Lakot’un yönettiği panelde, Ortahisar Belediye Başkanı Ahmet Kaya, TTSO Başkanı Erkut Çelebi ve iş insanı Nevzat Aydın, girişimcilik konularında fikirlerini dile getirdi, panelin sonunda dinleyicilerin sorularını cevaplandırdı.
BAŞKAN KAYA: “HAYATTA HİÇBİR ŞEY İNSAN MUTLULUĞU KADAR KIYMETLİ DEĞİL. HUZURLU VE MUTLU YAŞAMAYA DİKKAT EDİN”
Başkan Kaya, “Hem iş hayatı olan bir makine mühendisi ve hem de şu anda Belediye Başkanlığı yapan başarılı bir siyasetçi olarak kariyer planlaması yapan gençlere neler öneriyorsunuz?” sorusunu şöyle yanıtladı:
“Hayat mücadeleden ibaret, her birimiz hayatın her alanında mücadele ediyoruz. Özelikle öğrenci arkadaşlara sunu söyleyeyim mutlaka. Bu sıralardan geçmiş bir arkadaşınız olarak sizlere söylüyorum. Yaşam, insana sunulmuş en güzel bir armağandır. Bu günlerin kıymetini bilmek lazım. Geriye dönüp bakınca dönük bakınca üniversite yıllarıma dair bunu hissediyorum. Hep bir sıkıntı, stres, koşuşturma içinde öğrencilik günlerimiz geçti ama bugünden geriye baktığımızda, aslında çok güzel günlermiş. Bunun kıymetini lütfen bilin ve mutlu olmaya çalışın. Hayatta hiçbir şey insan mutluluğu kadar kıymetli değil. Huzurlu, mutlu yaşamaya dikkat edin.”
“MEMLEKETİNİZE VE MİLLETİNİZE FAYDALI İNSANSAN OLMA GAYRETİNDE OLUN”
“Bunun yanında mutlaka memleketine ve milletine faydalı insanlar olabilmek gayretinde içinde olun. Bunun yolu ne, çalışmak arkadaşlar. İşte örneği burada, yanımızda, Trabzon’umuzun gururu Nevzat bey bir örnek iş yaptı, bütün dünyada bir marka yarattı. Her birimizin böyle bir potansiyeli, enerjisi, düşüncesi var, bunu ortaya çıkarabilmenin koşulları, birçok parametresi var. Kararlı olmak lazım, özellikle genç arkadaşlarının çok cesaretli olması lazım. Gençlik, cesarettir. Gençlerin her şeyi konuşabiliyor olması lazım. Aklı özgür gençler, üreten gençler demektir. Aklın özgürlüğünü kısıtlayan bütün olumsuzlukları yok etmeniz lazım, her şeyi cesaretle, kararlılıkla tartışabilmelisiniz ve geleceğinize dair verdiğiniz bir kararın arkasında da kararlılıkla yürümelisiniz. Bu güne kadarki tecrübelerim bana bunu öğretti.”
“MUTLAKA BİR HAYAT VE GELECEK PLANINIZ OLMALI VE BUNU GERÇEKLEŞTİRMEK İÇİN ÇOK ÇALIŞMALISINIZ”
“Mutlaka bir hayat planınız, bir gelecek planınız olmalı ve bu uğurda çok çalışmalısınız. Çalışınca oluyor. Ben makine mühendisliği bölümünü bitirdim, makine mühendisi olmayı, farklı makineler üretmeyi, ülkeme katkı sunmayı düşünüyordum. Sonrasında siyasete ilgi duyduğumu fark ettiğimde o alana biraz daha fazla zaman ayırmam gerektiğini düşündüm. Sonrasında mensubu olduğum siyasi partimle temasa geçtik ve kararlılıkla bir mücadele vererek önce milletvekili, sonra belediye başkanı oldum. Yolculuğumuzu sürdürüyoruz, temel düsturum şu; bu ülkenin bir evladı olarak bu ülke beni okuttu yetiştirdi, mühendis yaptı, milletvekili yaptı, belediye başkanı yaptı. Ben yaşadığım sürece ülkeme, devletime, milletime minnet duyacağım ve borcumu ödeme gayreti içinde olacağım. Ben meseleye böyle bakıyorum. Büyük Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi, “Vatanını en çok seven görevini en iyi yapandır” anlayışıyla bulunduğum, ait olduğum her yerde görevimi yapmaya gayret ediyorum. Sizlerin de öncelemesi gereken ana fikrin bu olduğu kanaatindeyim, nerede, hangi görevi yapıyorsak, onu en iyi yapma gayreti içinde olmalıyız. Çünkü gerçekten vatanını en çok seven görevini en iyi yapandır.”
AYDIN: “YEMEK SEPETİ ZAMANININ ÇOK ÖNÜNDE OLAN BİR PROJEYDİ”
İş insanı Nevzat Aydın, “Yemek Sepetini hayata geçirirken karşılaştığınız en büyük sorun neydi, bunu nasıl aştınız?” sorusuna şu cevabı verdi:
“Yemek Sepeti fikri için 25 sene geriye gitmek lazım. Ben Boğaziçi Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliğinde okudum. En büyük şansım buydu. Bundan dolayı internetin nereye gideceğini çok iyi kavradım. Birçok kimsenin bilgisayar kullanmadığı bir dönemde biz bilgisayar kullanıyorduk. Ve okulu bitirdikten sonra ABD’ye gitmeye karar verdim. O dönemde her biz birçok şeyi internet üzerinden yapabiliyorduk. O zaman şimdiki aplikasyonlar gibi her şeye ulaşmanız mümkün değildi. Silikon Vadisi’ne gittim. Aklımda üç dört tane model vardı. Bunlardan aklıma en yatkın olanı Yemek Sepeti oldu. 24 sene önceden bahsediyoruz. Çok daha farklı bir dönemdi. O dönem için zamanının önünde olan bir projeydi ve başarılı olduk.”
ÇELEBİ: “ALMANYA’DA İNŞAATLARDA AMELELİK YAPTIM, ÇİÇEK SATTIM”
TTSO Yönetim Kurulu Başkanı Erkut Çelebi, “Girişimci olmak isteyen gençlere neyi öğütlüyorsunuz?” sorusuna, zorlu bir hayat sürecinden geçtiğini belirterek şu şekilde cevap verdi:
“Ben de KTÜ’de öğrenci idim. Şu andaki rektörle sınıf arkadaşıyım. Ahmet Bey ile aynı bölümde okuduk. Mezun olduktan sonra yabancı dil hazırlık okudum ve Almanya’da yüksek lisans eğitimi aldım. Sonra tekrar yurda döndüm. 1993 yılında medya sektöründe yönetici oldum. Bu süreç içerisinde birçok şirketim de vardı. Ben girişimciliği daha baştan kafama koyduğum için devam etmeye karar verdim. Emekli oluncaya kadar da şirketlerimde çalıştım. Hepimizin sizin gibi hayalleri vardı. Önce akademisyen olarak devam etmek istedik. Sonra mezun olduktan sonra kendi işimi kurmaya karar verdim. Genelde organizasyonlar yaparak kendi hayatımı kendim kazanmaya çalıştım. Almanya’da okurken inşaatlarda amelelik yaptım. Burger King’de çalıştım. Bizim üniversitenin girişinde bulunuyordu. O nedenle arka planda çalışmak istemiştim. Orada Hentbol Takımı’nda oynuyordum. Burger King’de çalıştığımı gördükleri zaman arkadaşlarım beni takdir etti. Geçinmek için çalışmamız lazımdı. Bir gün çiçek satma işi olayı oldu. Bana ‘Çiçek satar mısınız?’ dediler. Orada bir mağaza sahibi vardı. Orada çalışırsam bizim için ekstra olarak bir ücretti. Bir şeyler de yapmamız gerekiyordu. Evliydim, bir yandan da çalışmam gerekiyordu. Sonra ‘Bu da yetmiyor dedik, başka bir şey yapalım’ dedik. Daha sonra çiçekleri buket olarak satmaya başladım. Kalan çiçekleri oradaki insanlara hediye etmeye başladım. Sonraki hafta gelince benden çiçek almaya başladılar. İşyeri sahibi bu kadar satışı nasıl yaptığımı sordu.”
“BÜYÜK ŞİRKETLERDE DEĞİL, GELECEK VAAT EDEN ŞİRKETLERDE ÇALIŞIN”
“Almanya’da birçok sektörde çalıştım. Masraflarımı kendim karşıladım. Türkiye’ye dönünce de farklı sektörlerle ilgili şirketler kurdum. Size kendi hayatınızı planlarken tavsiyem şudur. 25 yaşına kadar iyi bir öğrenci olun, iyi öğrencilik geçirin. Gerisini düşünmeyin. Eğer iyi bir öğrenci iseniz gelecek size bunu getiriyor. 25-30 yaş arasında bir şirkette çalışacaksanız sakın büyük şirketlere çalışmayın. Gelecek vaat eden şirketlerde çalışın. Büyük şirketlerde çalışırsanız oranın bir parçası olursunuz, patronun tebaası olursunuz. Ben bunu birçok kez deneyimledim. 45-50 yaş arasında bulunduğunuz işi geliştirmek için çalışın. 50-60 yaş arasında işinizi değiştirmeyen. İnşaat, madencilik, enerji ve en son hizmet sektörüne girdim. Hizmet sektöründeki işimi kapattım, çünkü bu alanda yeterli tecrübeye sahip değildim. Şu anda 20 şirketim var. Zeki insanları çalıştırıyorum. Eğer zeki insanları çalıştırabilirsek bizim hiçbir şeye ihtiyacımız kalmaz. Daha sonra somon işine girdim. Fakat bildiğim bir iş olan inşaat sektörü söz konusu olursa her türlü inşaatı yapabiliriz. AVM tutun da diğer her türlü inşaat konusunda tecrübem var. Enerji sektöründe de işlerim var. Diğer sektörlere fazla girmek istemiyorum, size de çok tavsiye etmiyorum.”
AYDIN: “İLK YOLA ÇIKTIĞIMDA HİÇ KİMSE BANA ‘İYİ YAPIYORSUN, BU İŞ TUTAR’ DEMEDİ”
Türkiye’nin ilk ve en büyük çevrimiçi yemek siparişi portalı Yemek Sepeti’nin kurucu ortağı Nevzat Aydın, “Girişimci olmayı hedefleyen gençlere kendi deneyiminiz dışında neler önerirsiniz, başarılı bir girişimci olmak için hangi özelliklere sahip olunmalı?” sorusu üzerine, kısa yoldan başarının veya para kazanmanın kolay olmadığını vurgulayarak şöyle konuştu:
“Aslında girişimci dediğin zaman kısa yoldan paraya ulaşabilen ya da başarılı olduğun takdirde kısa yoldan paraya ulaşmış birilerinden bahsediyor olmak çok doğru bir hesap değil. Ben kendi hikâyemden bahsedeyim. 2000 yılında şirketi kurduk, 2006’ya kadar sıfır para kazandık. Maaş falan yok. Tamamen ailenin elde avuçta ne birikimi varsa onlarla geçinmeye ve şirketi idare etmeye çalıştık. Kimse bize para da vermedi. Şimdi risk sermayesi, melek yatırımcı falan deniyor ya, bunlar popüler kavramlar, baya insanla görüştüm ben kimse bana inanmadı. Bir tane, “Nevzat bu çok iyi iş, tutar” diyene rastlamadım. Hatta bana bu işi yapmamam gerektiğini söyleyen insanlar oldu. “Ne güzel okumuşsun, hayatını bunlarla geçirme, yazık sana” diye bana öğüt veriyorlardı o mentor denen tecrübeli insanlar. Yemek sepetini sattığım zaman para kazanma noktam ise 15 sene sonra. Kısa bir süre değil insan ömründe 15 sene. Hayatımın en verimli döneminde yemek sepeti diye bir şeyin peşinden koştum, ama başarılı olamayabilirdim veya benim gibi yüzlerce var ve başarılı olamamış. Ama bunun çözümü, girişimci olmayın değil.”
“FIRSATLARIN ÇOK ARTTIĞI, KIVRAK ZEKÂLI, ÇALIŞKAN İNSANLARIN HIZLI BİR ŞEKİLDE BİR YERLERE GELDİĞİ BİR NOKTADAYIZ”
“Girişimcilik eskiden popüler olmayan bir kelimeydi, herkes kendi işimi yapıyorum derdi, çünkü girişimci diye bir kelime yoktu. Girişimciyim dediğin zaman da ha iş bulamadın mı kimse seni işe almadı mı diye bakıyorlardı. İşsizsen girişimci olurdun. Şimdi öyle değil, iyi eğitimli üniversite mezunları, vizyon sahibi, yaratıcı insanlar da girişimciliği bir kariyer planlaması olarak almış durumdalar. Benim zamanımda öyle değildi. Ben iyi bir üniversitenin iyi bir bölümünden mezunum. Bizde mezun olduğun zaman ya yurtdışına giderdin ya da Türkiye’nin önemli uluslararası kurumlarında çalışmaya başlardın. Yükselirdin, daha iyi maaşlar alırdın öyle ilerlerdin. Girişimci olmak diye bir şey yoktu. Şimdi öyle değil. Şimdi öyle değil, farklı bir dönemde yaşıyoruz fırsatların çok arttığı kıvrak zekâlı çalışkan çabuk öğrenebilen insanların hızlı bir şekilde bir yerlere geldiği bir noktadayız. Z kuşağı hem çok zor bir kuşak hem çok keyifli bir kuşak. Çalışma aidiyetleri yok, çok zekiler, çok birikimliler, çabuk sıkılıyorlar. Bizim zamanımızdaki inandığımız şeylerle çok alakaları yok, mesela çok milliyetçi değiller, o aidiyet kelimesi hepsini kapsıyor, çok aidiyetleri yok. O yüzden bir anlık karar verip bambaşka bir işe başlayabilirler bambaşka bir ülkeye gidebilirler. Ama bunun getirdiği acayip de bir özgürlük ve özgüven var.”
“GENÇLER YAPAY ZEKÂYLA FARKLI BİR ŞEKİLDE İLGİLENSİN”
“Bana hep ‘her şey yapıldı artık yeni yapacak bir şey kalmadı!’ diyorlar, böyle bir şey söz konusu bile değil. Dünya her geçen teknoloji devrimiyle beraber, çok daha farklı yeni fırsatların yeni iş imkanlarının öne çıktığı bir dönem yaşıyoruz. Yapay zekâ dediğimiz olay, geçtiğimiz 20 yıl içinde birçok farklı önemli konseptler çıktı. Mesela Metaverse ve NFT diye bir şey çıktı. İkisine de inanmayanlardanım ben bu arada. Kripto çıktı. Yapay zekâ biraz daha farklı. Yapay zekâ, iş yapış tarzımızı, her şeye olan algımızı komple değiştirebilecek büyüklükte bir şey. İleride öyle fırsatlar var ki, bir veya birkaç kişinin bir araya gelip milyar dolarlık şirketler kurduğunu görüyor olacağız. Eskiden öyle bir şey söz konusu değildi. Gençler yapay zekâyla farklı bir şekilde ilgilensin. Bu şirketler için de geçerli, çünkü yapay zekayı iş üretim süreçlerinin içine katamayan gündelik hayatında kullanmayanların verimlik anlamında nispeten geride kaldığı bir döneme giriyor olacağız. Bu, 1800’lü yıllardaki buharlı tren veya 2000’li yılardaki internet gibi bir devrimle geliyor. Bunun da tam göbeğinde yer alıyoruz, çok daha farkında olalım.”
KAYA: “ORTAHİSAR BELEDİYESİ OLARAK ELİMİZİ TAŞIN ALTINA KOYACAĞIZ”
Ortahisar Belediye Başkanı Ahmet Kaya, “Üretime öncelik veren bir belediye başkanı olarak, üretmek isteyen insanlarımıza ne gibi destekler sağlıyorsunuz, hayata geçirmeye çalıştığınız projeler var mı?” sorusuna, kırsalda üretim seferberliği örneği üzerinden şu cevabı verdi:
“Trabzon’a göreve geldiğimiz günden itibaren üretimi önceledik. Biz üretmek zorunda olan bir toplumuz. Ürettiğiniz kadar güçlüsünüz, tükettiğiniz kadar da güçsüzsünüz. Günümüz dünyasında tüketim alışkanlıkları körükleniyor. Reklamlardan tanıtımlara kadar bunlarla karşılaşıyorsunuz. Biz üretmek zorundayız. Pandemi süreci yaşadık. Birçok maddeye ulaşma konusundaki güçlükleri hep birlikte yaşadık. Ben ortaokulda öğrenci iken köylerimizde tarımsal ve hayvansal üretim yapardık. Sonra büyükşehir olduk. Baktık ki, Büyükşehir Yasasıyla köylerde üretim yok olmuş. Şimdi köylerde üretimi canlandırmak için köy sohbetleri yapıyoruz. Veteriner hekim, ziraat mühendisi ve gıda mühendisi arkadaşlar kendi konularında vatandaşlarımızı bilinçlendiriyor. Fındığı nasıl ilaçlayacaklarını, toprak analizini, bahçesinde yaptıkları meyveleri nasıl değerlendirecekleri, marmelat ve sirke yapımına kadar her şeyi anlatıyorlar. Ya da hayvan hastalıkları konusunda bilgilendiriyorlar. Şimdi Gezen Tavuk Yumurtası Projemiz de var. Çitini ve diğer masraflarını karşılayıp üretmek isteyenlere destek olmak istiyoruz. Bunun dışında köy pazarları açıyoruz. Bir tane Kireçhane’de vardı. Bu pazarın açılmasıyla birlikte civar köylerde üretimin arttığını, ailelerin üretime döndüğünü gördük. Şimdi Akoluk’ta da açtık. Köy Kahvaltı Ürünleri Pazarı da bu alanda var. Açtıktan sonra özellikle çevre köylerdeki kadınlar üretmeye başladı. Çünkü insanlar artık ürettikleri ürünleri bu pazarlarda satabiliyorlar. İnsanlar üretmek istiyorlar ama onlara yol göstermek, yardımcı olmak lazım. Bunun dışında bir kooperatif kuruyoruz. Vatandaşların satamadıkları ürünleri alacağız, zincir marketlere pazarlayacağız, ya da satışını biz yapacağız. Biz Ortahisar Belediyesi olarak iş elbiseleri için 8 milyon TL ödüyoruz. Bunu belediye bünyesinde üretebilir miyiz diye çalışma yaptık. Makinelerimiz gelecek. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden bu konuda destek alıyoruz. Ben Sayın Ekrem İmamoğlu’na bu konudaki desteklerinden dolayı çok teşekkür ediyorum. Temizlik İşleri, Park ve Bahçeler ve diğer birim müdürlüklerimizdeki çalışanlarımızın kullandığı ürünleri kendimiz üreteceğiz. Kuracağımız tekstil atölyesinde de birçok kadına istihdam imkânı sağlayacağız. Akıl ortaklığını değerli buluyoruz. Biz bu konuda da çalışma yapıyoruz. Trabzon’un bugün çok özel potansiyeli var. Nevzat Bey gibi değerli markalar yaratan, İsviçre’de saat parçaları üreten, Katar Emiri ile iş yapan hemşehrilerimiz var, bunları çağıracağız. ‘Ne yaptınız, nasıl yaptınız, nasıl başarılı oldunuz’ diye soracağız. Bir hafta boyunca bu konuları anlatacaklar. Ve böylece Trabzon’a bu tecrübeleri aktarmaya çalışacağız. Trabzon’a maalesef en çok göç veren illerimizden biri. Bu gençleri göç ettirmemek lazım. Ortahisar Belediyesi olarak elimizi bu konuda taşın altına koymaya çalışacağız.”
AYDIN: “YAPAY ZEKÂYI KULLANMAYAN ŞİRKETLERİN YAŞAMA ŞANSI KALMAYACAK”
İş insanı Nevzat Aydın, “Gelecekteki girişimcilik trendleri hakkında düşünceleriniz nelerdir? Hangi sektörler fırsatlar sağlayacak, yapay zekânın önemi ne olacak?” sorusu üzerine, yapay zekânın her şeyin temelinde yer alacağını vurgulayarak şöyle konuştu:
“Bir kere yapay zekâ her şeyin temelinde olacak. Bunu kullanmayan şirketlerin yaşama şansı kalmayacak. Nesnelerin interneti diye bir sektör var, bu gelişmeye çok açık bir alan. Biyoteknoloji çok gelişecek. Bugüne kadar çözüm getirilemeyen birtakım hastalıklara çözümler gelebilir. İnsana ihtiyacın daha az olduğu ve korkulan yapay zekânın hâkim olacağı bir döneme giriyoruz. Girişimcilik de gelişecek. Ekip çok önemli. Ben daha çok ekiplere yatırım yapmayı seviyorum, girişimcilere değil. Ortak seçerken o iş rolüne göre uygun olan kişiyi almanız daha doğru olacaktır. Girişimciler için zor bir dönem olacak. Ama girişimlerinin de karşılığını alacakları bir dönem olacak. Bilgisayarların ve yapay zekânın önemi ve değeri artacak. Girişimcilerin söz sahibi olacağı bir döneme giriyoruz.”
KAYA: “YURT DIŞINA GİTMEYİ DEĞİL, BU ÜLKEDE KALIP ÜLKENİN KALKINMASINA KATKI VERMEYİ ÖNCELEYİN”
“Devletin girişimcilere yeterli desteği sağladığını düşünüyor musunuz? Girişimcilerin önünün açılması için neler yapılmalı? Bu anlamda belediyeler ne gibi bir rol üstlenebilir?” sorusuna Başkan Kaya, üniversiteyi bitirdiği yıllardaki Türkiye’nin durumu ile bugünkü Türkiye’yi kıyaslayarak cevap verdi.
“Bizim dönemimizde mezun olan 47 arkadaşımın tamamı sıkıntısız iş bulabilmişti” diyen Başkan Kaya, şöyle konuştu:
“1994 senesinde Karadeniz Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği bölümünden 47 arkadaşımla birlikte mezun olmuştum ve bu arkadaşlarımın 47’si de sorunsuz sıkıntısız iş bulabilmişti. Şimdi bazılarının adına eski Türkiye deyip eleştirmeye çalıştığı o eski Türkiye, bizleri okuttu ve her birimize iş verebildi. Bu anlamda üzülerek söylemeliyim ki bu nesil, şu anki genç kardeşlerimiz bizim kadar şanslı değiller. Ama sakın umutsuz olmasınlar. Bu umutsuzluk nedeniyle genç kardeşlerimize mikrofon uzatıldığı zaman ‘Yurt dışına gitmek istiyorum’ diyorlar. Aman ha arkadaşlar cennet gibi bir ülkemiz var. Yurt dışına gitmeyi değil bu ülkede kalıp bu ülkenin kalkınmasına katkı vermeyi önceleyin. Temel düşünceniz de hedefiniz de bu olsun lütfen. Bu ülkenin olanakları sınırsız, bu ülkenin imkânları hepimize yetecek kadar fazla, yeter ki doğru yönetilsin ve kaynaklar verimli kullanılsın. Onun için sakın umudunuzu kaybetmeyin. Bu ülke umutsuzluklar içinde yarattığı umutlarla bütün dünyaya örnek olmuş bir ülkedir. Öylesine gurur duyulacak bir geçmişimiz var.”
“BİZ KAYBETMEYECEĞİZ, BUNUN YOLU DA ÇALIŞMAKTAN, ÜLKEMİZE SAHİP ÇIKMAKTAN GEÇİYOR”
Başkan Kaya konuşmasının devamında, “Aranızda Grigoriy Petrov’un ‘Beyaz Zambaklar Ülkesinde’ adlı kitabını okuyan var mı?” diye soran Başkan Kaya, sözlerini şöyle sürdürdü: “O kitabı okumayan arkadaşlarımın bir an evvel okumasını tavsiye ediyorum. Finlandiya’nın ayağa kalkış hikâyesini anlatır. Ki olanaklar bakımından kıyasladığımız zaman Finlandiya ile Türkiye kıyas bile kabul etmez. Bizim oraya göre cennet gibi bir ülkemiz var. Verimli topraklarımız, ovalarımız, suyumuz, güneşimiz, orada ise kıraç topraklar bataklıklar ve soğuk bir iklim var. Ama bu unsurlar onları geriye çekmemiş bir kalkınma hamlesi başlatmışlar ve bugün modern dünyanın en gelişmiş ülkelerinden birisi olma hikâyesini yazabilmiş. Bu neyle olmuş; insan gücüyle, inançla ve mücadeleyle olmuş. O nedenle lütfen bu ülkeden umudunuzu kaybetmeyin. Özellikle yetişmiş gençlerin, eğitim hayatlarını tamamlaması, meslek edinmeleri kolay bir süreç değil. Genlerimizi yetiştiriyoruz, hazır hale getiriyoruz sonra dünyanın diğer ülkelerine transfer ediyoruz. Bu böyle gitmemeli, devletin burada teşvik edici, destekleyici ve yol gösterici olması lazım. Belki şu an o anlamda çok fazla destek yok ama bu hep böyle devam etmez, etmemeli ve etmeyecek de ben inanıyorum. Bu ülke küllerinden doğmuş, işgal altındaki topraklarını kıt kanaat imkânlarla yeniden bir cennet vatana çevirmiş insanların ülkesidir. Bu nedenle bu ülkeden gitmeyi asla düşünmeyin. Burada büyük önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün şu sözünü hatırlatmadan geçemeyeceğim; ”Çalışmadan, yorulmadan, üretmeden rahat yaşamak isteyen toplumlar; evvela haysiyetlerini sonra hürriyetlerini ve daha sonra da istiklal ve istikballerini kaybetmeye mahkûmdurlar.” Biz kaybetmeyeceğiz, bunun yolu da çalışmaktan ülkemize sahip çıkmaktan geçiyor” şeklinde konuştu.
ÇELEBİ: “DENEMEKTEN GERİ DURMAYALIM”
“Trabzon’da hangi sektörlerin girişimcilere fırsatlar sunduğu’ ile ilgili soru üzerine Çelebi, “Daha önceden fındık ön plandaydı. Şimdi fındıkta büyük bir gerileme var. Turizmde bir yükseliş var. Son 3 -4 yılda çok büyük yatırımlar oldu. Turizm sektörü de çok canlı. Fakat nitelikli turist konusunda düşüşler var. Girişimci arkadaşların bunu da hesaba katması gerekiyor. Yeni bir sektör somon ve kafes balıkçılığı sektörü. Bizim için çok önemli noktaya geldi. Bu arkadaşlar çok önemli bir işi başardılar. Dünyaya Türk somonu satıyorlar. Japonya, Rusya, Kanada ve birçok Avrupa ülkesine satıyorlar. ABD’ye levrek de satıyorlar. Somon ve kafes balıkçılığı için çok iyi bir pazar var. Türkiye bu alanda dünyada ikinci sırada. Yaklaşık 1,5 milyar dolar ihracatımız var. Fındığa alternatif ürünler çıkmaya başladı. Salep üreticiliği artıyor. Diğer yandan sağlık turizmi çok canlı. Dünyada 500 milyar dolarlık bir sağlık turizmi pastası var. Sağlık turizmi için bölgemize insanlar geliyor. Gürcistan, Azerbaycan diğer komşu ülkelerden. Bunun için uçak seferleri başlattık. 2025 yılında Soçi’den feribotla yolcu taşımacılığı da başlayacak. Turizm, ticaret derken Trabzon’u bir adım daha öne taşıyacağız. Son günlerde Dubai çikolatasına alternatif olarak Trabzon çikolatası üretmeye başladık. Ticaret Odası olarak atölye kurarak girişimcilere eğitim veriyoruz. Bir kısım kadın girişimcilerimiz kendi işyerlerini kurdu. Biraz sabırlı olmak gerekiyor, 3-4 kez denemek gerekiyor. Denemekten geri durmayalım” tavsiyesinde bulundu.
AYDIN: “BENİM KAFAMDAKİ FUTBOLUN KARŞILIĞI BU ÜLKEDE YOK”
Panelin son kısmında Türk futbolunun durumu ele alındı.
Yönetici Tuncay Lakot’un, “Türkiye futbolunun durumu hakkında ne düşünüyorsunuz? Özelikle gençler noktasında, doğru kişileri bulabilmek için nasıl bir proje üretilebilir?” sorusuyla ilgili olarak, aynı zamanda eski bir Trabzonspor Kulübü yöneticisi de olan Aydın, şu açıklamalarda bulundu:
“Türkiye’deki konjonktürü düşündüğümüzde, yapılabilecek çok fazla şey olduğunu düşünmüyorum. Bu kadar paranın döndüğü bir sektörün, bu kadar eğitimsiz ve yeterli birikime sahip olmayan bir kitle tarafından yönetildiğini hiç görmedim. Bunu her kademe için söylüyorum, kendimi de katayım, hakem de öyle, yönetici de öyle, futbolcusu da öyle, federasyonu da öyle. Neresinden tutarsanız elinizde kalıyor. Bu benim için büyük bir hayal kırıklığı oldu. Çünkü ben hayatımda futbola çok zaman ayıran, futbola kafayı takan bir adamım. İki defa yönetici oldum, birinde meşhur şike dönemi oldu, ikinci de bambaşka şeyler yaşandı ve 87inci ayda istifa ettim. Benim kafamdaki futbolun karşılığı bu ülkede yok ne yazık ki. O yüzden çok da ‘şunu yapmalıyız’ demeyim, yapılabilecek şeyler zaten söyleniyor. Bir futbol kulübünün hayatı boyunca vergi vermemesi ne demek ya, böyle bir şey olabilir mi? Devlete vergi vermemiz gereken bir durum var, onunla ilgili bir kanun var, vermiyorsunuz, öteleniyor. Çünkü o tamamen kulüp yöneticisinin o hükümetteki gerekli kişilerle ilişkisine bağlı bir düzen. Herhangi bir şekilde hak, hukuk, kanunun olmadığı bir düzen. Aynı şekilde futbolcu menajer ilişkileri de öyle. Çok umutlu değilim bu taraftan.”
“TRABZONSPOR ADINA UMUTLUYUM; ÇÜNKÜ TRABZONSPORLUYUM, ÇOK DA İYİ BİR TRABZONSPORLUYUM”
“Trabzonspor tarafından umutluyum çünkü Trabzonsporluyum, çok da iyi bir Trabzonsporluyum. Kulübün başarılı olması için bundan önce yaptığım gibi bundan sonra da elimden geleni yaparım. Ama Türkiye’deki futbol anlayışına yönelik, yüzde 90 ihtimalle iki takımın şampiyonluğa oynadığı, bazen üçüncüsünün de aday oldu, bizim de 10 yılda, 20 yılda bir yukarı oynadığımız bir yarıştan bahsediyorsun. Diğer takımların tamamı yok hükmünde ve olay bir tiyatroya döndü. En ufak bir hakem kararı çok ciddi bir şekilde tartışılıyor. Sonuç istediği gibi olmayan hatta bazen sonuç istediği gibi olanlar da hakemin kararını tartışıyor. Benim diğer ülkelerde hiç görmediğim bir futbol iklimi, sonumuz hayırlı olsun diyorum.”
KAYA: “MESELEYE LİYAKAT TEMELLİ, HAK TEMELLİ BAKILIRSA BU TÜR SORUNLAR YAŞANMAZ”
Türk futbolunun durumu ve sorunlarıyla ilgili aynı soruya Başkan Kaya, olayın temelinde meseleye liyakat temelli bakılmaması olduğunun altını çizerek şu cevabı verdi:
“Mesele liyakat temelli, hak temelli bakılırsa bu tür sorunlar yaşanmaz. Türkiye’de futbol o kadar savruldu ki, futbolun dışından gelen insanlar karar verme süreçlerinde o kadar önde yer aldı ki… Bu aslında sadece futbola özgü değil, her alanda bu böyle. Nereyi tutsanız elinizde kalıyor. Böyle bir anlayış hâkim maalesef. Kurumun kendi bünyesinden geleneğinden gelen insanlar değil de bir partizanlık anlayışıyla, “bana yakın kimse o orada olsun” anlayışıyla yapılan atamalar, görevlendirmeler, üzülerek söylüyorum, bu tür sonuçların kaçınılmaz olmasına neden oluyor. Gönül istiyor ki işin mutfağından gelen, işi bilen insanlar, ki buradan gençlere de bir tavsiyem olsun, başarılı olmuş iş insanlarının yaşam insanlarının hikayelerini anlatan kitaplar vardır. Bunlar işin mutfağından başlamışlar, “ben ne yapmak istiyorum, şu alanda başlamak istiyorum” diyorsanız, o alanda başarılı bir rol modelin hayat hikâyesine bakın, işin mutfağından başlamış. Öz cümle yapmak istediğiniz işin başarılı modelleri, isimleri var, onların hayat hikâyelerini, yolculuklarını dikkatle analiz ettiğiniz zaman aslında başlamanız gereken noktanın orası olduğunu rahatlıkla bulabiliyorsunuz.”
ÇELEBİ: “TÜRKİYE’DE FUTBOLUNUN GELECEĞİ İÇİN YABANCI FUTBOLCU ALIMINI DURDURMAK LAZIM”
TTSO Yönetim Kurulu Başkanı Erkut Çelebi ise aynı soruya, “Trabzonspor ya da Türkiye futbolunun geleceği için yabanı futbolcu alımını durdurmak lazım. Bir yabancı geliyorsa ve direkt oynamıyorsa, alınmaması lazım. Yedeklerde tutulan yabancının, gençlerimize ihanet olduğunu düşünüyorum, o nedenle transfer yaparken 2-3 tane yapılsın, en iyisini alınsın, onların yanında gençlerimizi de yetiştirelim. Bizim çocuklara yazık oluyor. Mili takımın hali ortada, başarılı futbolcuları birçoğu Avrupa’dan gelen çocuklarımız. Buna dikkat edilmesi gerekir” cevabını verdi.
Panelin son kısmında konuşmacılar, kendilerine yöneltilen soruları cevaplandırdı. Panelin ardından KTÜ Rektör Vekili Prof. Dr. Ali Temiz, konuşmacılara teşekkür belgesi takdim etti.