Bağımsız Türkiye
Bu sloganı eskiden 1970-80-90 yıllarda sol görüşe sahip kişiler her platformda dile getirirlerdi.
Tabii ki o zaman ki Bağımsız Türkiye sloganının esas gayesi daha farklıydı.
Türkiye’nin birçok yönden dışa bağımlı olması bu tür bir söylemi gündemde tutmuştu.
Türkiye’miz ne zaman kendi ayakları üzerine durmaya kalksa hemen ardından bir darbe olmuştur.
Merhum Adnan Menderes 1950 de yapılan seçimde oyların %58’ini alarak 503 Milletvekili çıkarmayı başarmıştı.
Hemen ülkenin kalkınmasındaki öncelikli elzem dünya ülkeleri ile yarışa girebilecek olan işlere öncelik verdi.
1954 de TPAO (Türkiye Petrol Anonim Ortaklığını) kurdu. Çünkü o da petrolün gelecekte, bir ülkenin refahı için ne kadar önemli bir aktör olduğunu biliyordu.
Tarım ve Enerji alanında atılımlar yaptı. Ağır sanayi ile ilgili önemli adımlar attı.
Bunu gören batı ve içerdeki işbirlikçileri yine sahneye çıktı, ülkesi ve Milleti için bu kadar canla başla çalışan bir başbakanı uyduruk sebeplerle astırdı.
Menderes sonrası, Merhum Süleyman Demirel siyaset meydanlarına çıktı. Bağımsızlığına susayan bu aziz Millet Süleyman Demirel’e ilk seçimlerde %52 gibi bir oyla seçti.
Süleyman Demirel Hedefine enerjiyi koymuş. Barajlar ve Elektrik santralleri ile ilgili birçok çalışma yaptı. Merhum Demirel’in ismi Barajlar Kralı Demirel olmuştu.
Ulaşımın kolaylaştırılmasında büyük adımlar attı.
Bunu da gören Batı-ABD ve içerdeki işbirlikçileri 1971 darbesiyle onu da iktidardan alaşağı etmişti.
Türkiye’nin tam bağımsızlık yolunda atmış olduğu adım bir kez daha kesilmişti.
Rahmeti Bülent Ecevit’in vermiş olduğu mücadeleleri de unutmak mümkün değil. Haşhaş üretiminde Amerika’ya karşı duruşu. 1974 de Kıbrıs savaşında Necmettin Erbakan’la ortaklaşa yürüttükleri bir savaşın sonunda elde edilen bağımsızlık mücadelesini unutmadık.
Bu mücadeleler Ecevit’e” Karaoğlan” Erbakan’a da “Mücahit Erbakan” isimlerini kazandırdı.
Yine Rahmetli Turgut Özal’ın Başbakanlık dönemleri de hep aynı sıkıntılarla geçti.
Rahmetli Turgut Özal çok farklı bir yapıya sahipti. Gerçekten Türkiye yeni açılımlar yakalamış özellikle Teknolojik alanda çağ atlamıştı.
Türkiye Teknolojide geldiği noktayı bu dönemde yapılan çalışmalara borçludur.
O da gerektiğinde ABD ve AB karşı meydan okuyan bir kişiliğe sahipti. Cesaretli konuşur, Milletinin ne istediğini bilirdi.
Ama maalesef ölüm şaibesi hala daha açıklığa kavuşmadı.
Özal sonrası Necmettin Erbakan dönemi kısa sürdü ama etkisi hala daha devam ediyor.
O kısacık iktidarında Sayın Erbakan unutulmayacak işlere imza attı.
Necmettin Erbakan iktidara gelince ilk geziyi Doğu’ya yapınca batı irkildi “eyvah” dedi Türkiye elden gidiyor.
D 8 leri kurduğunda, eline bir demir para alıp onların doları markı varsa bizim de “İslam dinarımız” var deyince ABD ve AB adeta çıldırdı.
İlk başta Adnan Menderes’e oynadıkları oyunun senaryosunu biraz daha genişleterek bir darbede Rahmetli hocaya yaptılar. 28 Şubat’ı hatırlamayan yoktur.
Bütün bu iktidarlar güçlü gelmişti. Ancak güçlerini hem askeri vesayetten hem de AB ve ABD vesayetinden dolayı kullanamadılar.
Yani işin özü İktidar oldular amma Muktedir olamadılar.
Bunun en büyük sebeplerinden birisi Türkiye’nin enerji yönünden dışa bağımlı olmasıydı. Bunda da petrol, Doğalgaz ve Elektrik başı çekiyordu.
Nihayet son 20 yıldır iktidarda olan Sayın Recep Tayyip Erdoğan da Menderes, Demirel, Ecevit, Özal ve Erbakan gibi güçlü geldi.
Bütün bu tecrübeleri yaşayan Sayın Erdoğan önce askeri vesayeti sona erdirdi. Darbecilerin Batı ile bağlantı ve kaynaklarını kesti. İçerdeki hainleri temizledi.
15 Temmuz darbe girişimini halkla birlik olarak engelledi. Muhtıralara karşı direndi. Anayasaya partilerin kapatılmaması konusunda yeni maddeler koydu.
Bunun gibi birçok aşamadan geçildi. Bu günlere gelindi.
ABD ye ve AB liğine karşı bir duruş sergiledi. Dünya 5 ten büyüktür dedi. Bu arenada biz de varız dedi.
Dolayısıyla bağımsızlık yolunda çok büyük adımlar attı. Ama yetmez.
Türkiye’nin tam bağımsızlık yolu kendi petrolünü ve doğalgazını çıkarmaktan geçmektedir.
Kimin Petrolü ve Doğalgazı varsa söz sahibi o oluyor. Güç onda. Onun halkı daha rahat daha refah bir hayat sürüyor.
Dolayısı ile Türkiye kendi doğalgazını kendi petrolünü çıkarmak zorunda. Bunun başka alternatifi yok.
Neye mal olursa olsun. Bu petrol bu gaz çıkacak.
Çıkmak zorunda. Bunun hayata geçmesi için de iktidar ve muhalefet el ele vererek gayret göstermelidir.
Yukarıda da belirttiğim üzere her iktidar sahibi bu konuda bir şeyler yapmak istemiş ama muktedir olamamıştır.
Şimdi bizler tüm Türkiye Elele verirsek bu iş olur.
Bugün bu ülke Turizmden 43 milyar dolar yıllık gelir elde ediyorsa bu ülkeyi yılda 50milyon yabancı turist ziyaret ediyorsa bu ülke büyük bir ülkedir.
85milyon nüfusuyla askeri alandaki yeni buluşlarımızla tüm dünya ülkelerine gözdağı vermekteyiz.
Onun için diyorum ki, lütfen sayın muhalefet, bu bulunan petrol yataklarını Gabar’ da olsun başka yerlerde olsun Sakarya’da bulunan Doğalgaz rezervine bıyık altından gülmeyin, gülmeyelim destek olalım.
Eğer inanmıyorsanız gidin bakın halkı oradan bilgilendirin. TPAO Genel Müdürü Melih Han Bilgin’ den bilgi alın lütfen. Buna yetkiniz var.
Son Söz
Türkiye’nin tam bağımsızlığı kendi petrolünü ve doğalgazını bulmasından geçer.
Eğer bu yatırımlara sahip çıkılmazsa “Bağımsız Türkiye” sloganını bu sefer hep birlikte daha çok söyleriz. Birlik olmanın tam zamanıdır.