ASIL DERDİMİZ ZAMLAR DEĞİL!
Yazının başlığına bakıp, fahiş zamları, dayanılmaz hayat pahalılığını, kirayı bile karşılayamayan emekli maaşlarını ya da sadece kiraya yetebilecek asgari ücreti, açlık ve yoksulluk sınırı altında yaşayanları, bizi, hepimizi etkileyen bu sorunları görmezden geldiğimiz, önemsemediğimiz, ülkemizde böyle sorun olmadığı anlaşılmasın.
Amacımız vatandaşı birinci derecede ilgilendiren bu sorunu hafife almak, yok kabul etmek te değil. Elbette hepimiz bundan etkileniyor, ciddi anlamda zorlanıyoruz.
Bu sorun var ve can yakmakta, nerdeyse nüfusumuzun yarısını zorlamakta, TENCERE KAYNAMAMAKTA ya da kaynaması giderek zorlaşmakta, tencere giderek boşalmaktadır.
Ama bütün bunları, zamları, hayat pahalılığını, düşük emekli maaşları ve asgari ücreti sineye çekebilir, sabredebilir ve daha kötüsüne de tahammül edebiliriz. Vatan sözkonusu olunca etmeliyiz de.
Hatta düşük olan maaşlarımızın bir bölümünü bile, ekonomi düzelene kadar, sıkıntıları aşana, kırizi bertaraf edene kadar feda edebilir, belli bir süre fedakarlıkta bulunabiliriz. Bulunmalıyız da.
Ama daha büyük, çok çok daha büyük sorunlarımız var ve hayat pahalılığı bu sorunların yanında hiç kalmaktadır.
Esas derdimiz, endişemiz, geleceğimizi tehdit eden, yok olmamıza sebebiyet verebilecek olan bu büyük sorunlardır.
Zamlardan, hayat pahalılığından, geçim sıkıntısından, tencereden daha mühim bu sorunlar, bizi endişelendiren, korkutan ve tencereden daha önemli kılan, bu günkü esas yazı konumuz ve seçtiğimiz başlıkla ilgili bu sorunlar nelerdir?
Evet. Esas derdimiz, endişemiz, tasamız, kaygımız olan bu sorunlar şunlardır:
1-Vatanımızın dışa yönelik güvenlik sorunu. Yonan sınırımıza, emperyalist işgalci, soykırımcı insanlığın baş belası ABD yönetiminin yığdığı silahlar, kurduğu üsler ve ABD’ni arkasına alan Yonan değil, ABD tehdidi.
2- Bu birinci tehdide zemin teşkil eden, Lozan’a göre silahsız olması gereken ama ağzına kadar silahlandırılan ADALAR Meselesi.
3-Yine dış destek ve tehdit ile bizim olan ama Yonan’ın el koyduğu 18 küçük ada.
4-Burnumuzun dibine kadar sokmaya çalıştıkları KITA SAHANLIĞI sorunu.
5- Tamamı bizim olan ama Rum Enosis barbarlığından üçte birini kurtarabildiğimiz, Adanın tamamını yutma ve bizi orada yok kabul eden, Rumların yıllardır bu yönde her türlü entrikayı dış destekle çeviren, bizi güneyden kuşatmaya çalıştıkları Kıbrıs sorunu.
6-BOP ile tüm komşu ve kardeş coğrafyamızı yerle yeksan eden, burada da kalmayıp bizi de tehdit eden, bizim elimizle, bizi ve bölgemizdeki Amerikan mandası Müslüman ülke yöneticilerini kullanarak tüm bölgeyi işgal, iç savaş ve istikrarsızlaştırdıktan, şimdi de ayakta zar zor kalabilmiş son iki ülke İran ve bize yönelik emperyalist ve ziyonist tehdit.
7-Irak ve Suriye’yi bölüp, orada bizi tehdit eden ABD destekli ve himayeli oluşturulan piyon terör devletçikleri.
8- Müslüman alemin kalbine zehirli hançer gibi saplanan ziyonist, cani, katil, lanetli ve en büyük ziyonist ABD yönetimlerinin desteklediği İzrail terör devleti ve onların Arz-ı Mevut pırojesi.
9-İçimizde ve güneyimizde emperyalist ABD ve ziyonist İzrail destekli cani terör odakları. Yani İÇ VE DIŞ TERÖR ODAKLARI ve 40 yılı aşkın nice canlar alan, bütçemizi hortumlayan terör sorunu.
10- Sözde Ermeni soykırımı ile bizi yıllardır tehdit eden, dışarıdan her türlü desteği alan, 1.D. Savaşında bize ve Karabağ’da soykırım yapan Ermeni tehdidi.
11- Bütün Batıyı saran ve körüklenen İSLAMOFOBİ, Türk ve Müslüman düşmanlığı, her gün Kur’an yakacak kadar ileri giden Haçlı zihniyeti ve emelleri.
12-D. Türkistan’ı bütünüyle yok etmek üzere olan ve çağın en büyük mezalimini Müslüman Uygur Türklerine uygulayan Çin tehdidi.
13-Karadeniz sınırımızda devam eden ve bizi birebir tehdit edecek olan, küresel emperyalist zalim güçlerin kontrol ve himayesinde devam eden Rusya-Ukrayna savaşı.
14- Kısaca, tarih boyu devam eden ve bizi tehdit etmeye devam eden küresel eşkıyaların tehdidi. Sümela, Akdamar ve benzeri ödünler meselesi ve egemenlik zaafiyeti. İçerdeki çıban başları.
15-İçerde sağlayamadığımız istikrar. Kamplaşmış, bölünmüş, parti ve birçok kıliklere ayrılmış siyasi ve sosyal yapımız.
16- Siyasette kullanılan kamplaştırıcı, kutuplaştırıcı, ötekileştirici, ayrıştırıcı, bölücü zehirli nefret dile ve toplumda açtığı onarılma yaralar.
17- Bunca kitle iletişim araçlarına, çeşitlilik ve sayıca tarihin en fazlasına ulaştığı bir zamanda yalan, abartma, saptırma, algı, dezenformasyon ve manipülasyonunda zirveye varması ve bu nedenle doğru bilgiye ulaşılamaması, doğrunun çok zor bulunması.
18-Tam anlamıyla tesis edemediğimiz ADALET, kuvvetler ayrılığı, tarafsızlığı ve HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ.
19-Sıtıratejik olan ZİRAİ ÜRETİM ve hayvancılıkta de yaşadığımız ve giderek artan dışa bağımlılık.
20- Sanayi ve teknolojide tümüyle geri kalmamız ve emperyalist güçlere muhtaçlığımız.
21-İstanbul Sözleşmesinin halen yürürlükte olan yasaları, bünyemize uymayan ve ithal edilen AB yasaları, bir türlü oluşturamadığımız Kopenhag kıriterleri değil, Ankara kıriterleri, bozulan ahlakımız, aile yapımız, yozlaşan dil, kültür ve inanç değerlerimiz. Kötü eğitim sistemimiz ve örnekliğimizle zayıflayan İslami yapı, deizm ve ateizm tehdidi. Çıplaklığın sınır tanımaz hale gelmesi, sokakların gece kıyafetini aşan manzaralarla dolması ve bu durumun teşhir, tahrik ve tacizi teşvik etmesi.
22-Ahlaksızlık, yolsuzluk, lüks ve israfın önüne geçilememesi, gereksiz ve adaletsiz bir yığın mesele.
23- Diyanetin ve din görevlilerinin siyasallaşması, Dinin particiliğe ve tüm kılıklere alet edilmesi, Dinin ve dini kurumların siyasetin emrinde olması nedeniyle kontrol edilmesi, Allah’ın Dini değil, siyasetin ,siyasetin belirlediği ölçülerde dininin anlatılması.
24- Dinin hurafelere, hikayelere, menkıbelere, gelenek ve törelere bulaştırılması, safi İslam’ın, Yaradan ve Resulünün anlatılmaması ve hele hele yaşanmaması, hayata dahil edilmemesi, asrın idrakine sunulamaması.
25- Dış borçlar, paramızın değer kaybetmesi, dövizin sürekli yükselmesi, cari açık, ödemeler dengesizliği ve giderek artan döviz sıkıntıları.
26- Vatan toprağının satılması, milli varlığımızın özelleştirilmesi, yabancılara satışı ve promosyon olarak vatandaşlık verilmesi, göçmenler ve bozulan demografik yapı.
27-Artan cinayetler, can ve mal emniyetine yönelik tehditler. Kanun hakimiyetinin tam sağlanamaması, caydırıcı olmayan cezalar, ağır işleyen ve geciken adalet, kısasa kısasın olmaması.
28- Toplumsal cinsiyet eşitliği adı altında sapkınlıkların yasallaşması ve bizim gibi bir milletin içinde her gün konuşulur olabilmesi, azgınlaşma ve sapkınlaşması.
29-Yaşadığımız ve yaşamaya devam ettiğimiz zelzele ve benzeri tabii afetler ve bunlara hazırlıklı olmamamız.
30- Savaşlara, katliamlara, zulümlere sessiz kalmamız ve bunlara alıştırılmamız, kanıksamamız. Her gün gördüğümüz acılara çay kahve içerek seyreder olmamız, acılarını hissetmememiz, ayağa kalkıp bir şeyler yapmamamız. Tokların açların halinden anlamaması.
Evet bu ve benzeri daha birçok meselemiz var ve hayat pahalılığından bin kat daha fazla bizi tehdit etmekte, esas derdimizi ve tasamızı oluşturmaktadır.
Esas derdimiz zamlar değil, bunlardır. Her türlü fedakarlığa hazırım, hazır olmalıyız, yeter ki bu sorunlar, esas sorunlar, geleceğimizi yok edecek bu sorunlar çözülsün.
Bütün bu sorunları 85 milyon ele ele vererek, her birimiz taşın altına elini koyarak, bir ve kardeş olarak çözmezsek, çözemezsek, zamları ve bu günleri mumla arar, ne kadar daha kötüsü varmış da biz göremedik demeye başlarız. Terör odaklarını zamanında göremediğimiz, uyarıcı olan Dini, uyutma ve afyonlaştırmada kullandığımız gibi.
Zamları değil, esas sorunlarımızı, büyük pıroblemlerimizi görelim, BÜYÜK FOTOĞRAFA bakalım, çöpü değil ormanı görelim.
Filistin’e, Afganistan’a, Irak’a, Çeçenistan’a, Suriye’ye, Libya’ya, Yemen’e, Bosna’ya, D. Türkistan’a, Arakan’a, Keşmir’e, Afrika’nı bir çok mazlum milletlerine ve geçmişte Osmanlı’ya, Kafkaslar’a , Kırım’a, Türk topluluklarına, Balkanlar’a, Endülüs’e, Kızıl derililere yapılanlar bize ders olarak yetmedi mi?
Dahası, yer altından kazı ile çıkardığımız bir yığın fosil medeniyetlerin akıbeti ve kalıntıları bize ibret olarak yetmiyor mu?
Halen devam eden afetler bizi hiç uyarmıyor mu?
Ben çok ama çok endişeliyim ve sorun olarak, dert olarak bunları görüyorum
Ne zaman uyanacak, ne zaman aklımızı başımıza alacak, titreyip kendimize döneceğiz?
Ne zaman?
Sadece cebimize dokununca tepki koyar hale gelmemiz, ses çıkarabilmemiz, esas büyük felaket!