AKİF MANAF İLE YOGA OLİMPİYAT OYUNLARI ÜZERİNE RÖPORTAJ
ULUSLARARASI YOGA FEDERASYONU BAŞKANI AKİF MANAF İLE YOGA OLİMPİYAT OYUNLARI ÜZERİNE
“Yoga Olimpiyat Oyuncusu, performansına her zaman zekâ ve yaratıcılık katar. Hem bir sporcu hem bir sanatçı hem de özgündür. Taklit etmez, ilham alır ve gerçek başarının sadece var olmak olduğunu bilir. Rekabet veya kazanmak için değil, gelişmek ve keşfetmek için performans sergiler.”
Merhaba Başkanım, 1.Ulusal Yoga Olimpiyat Oyunları hazırlıkları devam ediyor, öncelikle bu konuda bize biraz bilgi verebilir misiniz?
Evet, dünyanın en büyük organizasyonu olan 1.Ulusal Yoga Olimpiyat Oyunları hazırlıkları tüm heyecanıyla devam ediyor. 5 kıtada toplam 210 ülkede bu Oyunlar’ı yapıyoruz. Her ülkeden katılımcılar var, her ülke kendi içinde organize oluyor ama işin başında Uluslararası Yoga Olimpik Komite var. İletişime geçtiğimiz tüm yoga severleri tek tek Oyunlar’a davet ediyoruz ve büyük çoğunluğu kabul ediyor.
Başkanım, 5 kıta dediniz 210 ülke dediniz, dünyanın tabii ki pek çok ülkesinde yoga zaten bilinen ve uygulanan bir spor ama bazı ülkelerde ise neredeyse hiç uygulanmıyor. Bu ülkeler de var mı 210 ülkelik listede?
Çok haklısınız, bazı ülkeler gerçekten yogadan çok uzaklar. Dans, fitness, pilates dahi var ama yoga neredeyse yok. Belki de var ama sosyal medyada paylaşılmıyor. Yemen, Cibuti, Falkland Island gibi bazı ülkeler daha zor, ama imkânsız değil. Bu ülkelerde de katılım var, tabii diğer ülkelere göre daha az ama kesinlikle yoga yapan kişiler var ve Yoga Olimpik Oyunları’na katılıyorlar.
Yoga Olimpik Oyunları’nın sekiz kategorisi var, bu büyük bir zenginlik sağlıyor. Normalde dans edenler, yoga dans ya da yoga artistik kategorisinde katılıyor, fitness yapanlar yoga atletik veya yoga flow yapıyorlar.
Sekiz kategori demişken, Başkanım neden 8 kategori?
Dünyada tüm yoga severlerin nasıl yoga yaptığını araştırdık ve inceledik. Temel olarak bütün o çeşitlilik sekiz kategori üzerine oturuyor. Ancak son zamanlarda gittikçe popüler olan air yoga/fly yoga diye bir kategori daha dikkat çekiyor. Onun üzerinde de araştırmalar yapıyoruz, belki onu da yeni bir kategori olarak önümüzdeki Yoga Olimpiyat Oyunları’nda görebiliriz.
Yoga aslında temelde milyonlarca tekniğe sahip bir spor dalı. Yoga zaman içinde bütünlüğünü kaybedip bölündükçe de yoga çeşitleri ortaya çıkmış. Yogayı bütünleşmek için yaparken yoga kendi bütünlüğünü kaybedip bölünmüş, biz Yoga Olimpiyat Oyunları ile bir anlamda yogaya kendi bütünlüğünü de yeniden kazandırıyoruz.
Başkanım, Yoganın bir ruhu var, peki ya Yoga Olimpiyat Oyunları nasıl bir ruha sahip?
Yoganın ruhu; bütünlük, barış, sevgi, birlik, eşitlik ve eşsizlik içeriyor. Yoga Olimpiyat Oyunları da bunların hepsini içeriyor. Biz çeşitlilikten yanayız, limitsiz, ön yargısız, ilham verici, aydınlatıcı bir dünya ve yaşam için bu Yoga Olimpiyat Oyunları‘nı düzenliyoruz. Bunlar yoganın ruhu…
Yoga yapan insan, hangi tür yogayı nerede nasıl yaparsa yapsın şu gerçeğe ulaşır; bireyin içsel barışı toplumsal barıştan önce gelir. İşte bu çok önemli bir keşif ve gerçek. Dünyayı içinde bulunduğu bu küresel negatiflikten ancak bu gerçeği keşfetmiş insanlar kurtarabilir.
İçsel barış ise, bütünlük hâlinde ortaya çıkar. Yoga Olimpiyat Oyunları, içsel bütünlüğünü sağlamak için harekete geçmiş bireyleri bir araya getirerek toplumun bütünlüğünü sağlama amacındadır.
Başkanım, Yoga yarışması fikrine karşı olan pek çok yoga sever de var, bu konuda onlar nasıl ikna edilecek?
Bir kere en başta şunu hemen söyleyelim, biz kimseyi ikna etmeye çalışmıyoruz. Biz sadece davet ediyoruz ve kişi kararını kendi veriyor. Bizim tarzımız ikna etmek değil, gerçeği göstermek ve davet etmek.
İkinci olarak, şu net olarak anlaşılmalı ki yoga bir rekabet unsuru değil, biz de rekabet içeren yoga yarışmaları düzenlemiyoruz.
Bu Yoga Olimpiyat Oyunları, paylaşmak ve eğlenmek için yapılıyor. Bu da sevgiyi ve birliği sağlıyor. Tabii ki, sertifika veriyoruz, madalya veriyoruz, bunlar yarışma algısı yaratıyor olabilir. Ama şu gerçeğe aymak lazım, yarışma ve rekabet farklı şeyler. Yarışma, gelişme sağlar ve gelişme gerektirir, bu yüzden zekâyı uyandırıcı bir etkisi vardır. Birey kendini aşmak ister, bunun için yaratıcılığını ve zekâsını kullanır. İnsan farkındalığını yükseltip gelişim araçlarını arar.
Oysa rekabet kurnazlıktır, rekabet içinde olan insan kurnazlığını kullanır ve bu yönünü geliştirir. Kurnazlık zekâ ve yaratıcılık gerektirmez, o yüzden gelişim ortaya çıkmaz.
Yani şöyle düşünün, yarışmayı ve kendini geliştirmeyi amaçlayan bir sporcu bunun için bedenini ve limitlerini keşfeder; daha iyi beslenme, vücudunu daha iyi kullanma, performansını daha etkili yapma çabası içindedir. Bu gelişim zekâ ve yaratıcılık gerektirir ve sporcu bu niteliklerini geliştirir. Tek bir sporcunun yarattığı bu gelişim diğer sporculara ilham verir ve spor dalı da gelişir.
Oysa rekabet modunda olan bir sporcu, sadece kazanmaya odaklı olduğu için bedenini keşfetme, performansını daha etkili yapma ile ilgilenmez, zekâ ve yaratıcılığa ihtiyacı yoktur, o sadece en iyisi olmak için ne gerekiyorsa onu yapar. Kazanır ama kendini tüketir, bu durum diğer sporculara ilham olmaz ve sporu dalını geliştirmez.
HABER: ŞİRVAN YÜCEL