Ayvazoğlu “20 yıldır bütçeyi bizlere teslim ederek, her yıl bu son bütçeniz diyenlerde de tam 20 kez en azından mahçup olabilme yetisini görebilmeyi umut eden aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.” diyerek başladığı konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Günlerdir burada maruz kaldığımız alt segment ifadelerin, gelişime kapalı parti müfredatlarının muhaliflik yetisinde yarattığı harabiyetin, ve üstüne üstlük devletin sağladığı tüm imkanlarından faydalanıp, imkansızlıklar üzerine kurgulanmış pervasız bir üslubun vekil kimliği üzerinde ne kadar eğreti ve yakışıksız olduğuna şahitlik ettik.
Aidiyetleri ve mutlak doğrular arasında bir türlü oluşamayan kesişim kümesinden mütevellit, muhakeme kabiliyetlerindeki yetersizliği, kaba saba tavırlarla örtme telaşlarını izledik.
Klasik Türk solu burada ard arda söz alıp konuşurken içimiz bayıldı, bu engin bilgi deryasına ve izahı olmayan iletişim becerisine ne şekilde ulaşabildiler, çıfıt çarşısına çevirdikleri bu aziz kürsüdeki elit skalayı kendi tarihsel süreçlerinde hangi döneme oturtabildiler diye merak ettik.
Net ifade edeyim ,Türk solu tam bir hilkat garibesi olduğunu 20. kez tüm kamuoyuna tekrar ilan etmiş oldu. Etiler’de Nişantaşı’nda şehrin en lüks yerlerinde oturup, arabanın hasına binip, gömleğin en beyazını giyip, çocuklarına bir de yurt dışı bursunu da kapan, sonra bir de gelip 24 saat kulağınızın dibinde fakir edebiyatı yaparak, sürekli aynı iç karartıcı aynı karamsar tablolara boyanan garip olduğu kadar dünya bana güzel kafasında bir akım bu. Eskici dükkanlarının yeniden görücüye çıkmış hayaletleri gibisiniz. Daha fazla toplumsal adalet, daha çok özgürlük, daha fazla eşitlik talebini hem bireysel hem de toplumsal düzeyde savunan ve hayata geçiren AK Parti’nin solun argümanlarını tüketişine öfkelisiniz. Siz aslında sizin gibi düşünmeyen, sizin gibi yaşamayan ve hep hükmetmeyi ve had bildirmeyi tercih ettiğiniz insanlarla eşitlenmeyi hazmedemiyorsunuz. Sahibi olduğuna inandığınız yerlerin hakimi olamamanın verdiği akut nöbetin rövanşını sandıkla değil, darbe ile, vesayetle, beyaz Türklük idiasıyla, Gezi ile, 17/25 Aralıkla, faşizmle, yalan ve iftira siyasetiyle alabileceğiniz zannediyorsunuz. Hala bu milletin sağduyusunu, bilgisini, görgüsünü, öngörüsünü küçümsüyor, AK Parti’ye duydukları güveni cehaletle eşitliyorsunuz. Yoksa meclis kürsüsünden yaptığınız bu basit, bu yoz, siyaset literatüründen uzak, demokratik ve katılımcı değerlerle örtüşmeyen replikler başka şekilde izah edilemez. Bu halk bu dilden anlar demek istiyorsunuz. İşte bu yüzden ne sosyal demokrat olabildiniz, ne milliyetçi, ne ulusalcı, ne laik, ne antifaşist, ne de anti kominist. İnönü’nün tarifindeki orta solu bile terör örgütlerinin estiği yöne evirip çevirdiniz. Çevirdiniz de ne oldu. 20 yıldır iktidara gelme iddiasıyla avuttuğunuz seçmeninizin masum beklentilerini bir avuç eşkıyanın payendeliğinde müzmin muhalefet kıskacına hapsettiniz.
Ben ondan üstünüm, çünkü beni ateşten onu çamurdan yarattın diye başlayan tüm şeytani düşlerin kamusal alanı, süper güç sayılan bir temsilin karşısında eğilip bükülerek iliklenen ceketin düğmeleri kadar değersiz anlayın artık! Siz kendinizi bu ülkenin en bilgili, en ulu, en mühim ve en üstün siyasi ırkı olarak görebilirsiniz ama üzgünüm gerçekler bambaşka. Çünkü biz sizi çok acı hatıralarla hatırlıyoruz. Çünkü geçmişiniz karanlık, zulüm ve acı dolu.
Menfaat ve çıkar kavgalarınız bitmedi, bunaldınız anlıyorum. Ama kusura bakmayın siz bunalımdasınız diye, öyle genel başkan düzeyinde bilinç altı hareketlere, grup başkan vekili düzeyinde kerih bir lügata, vekil düzeyinde son derece rahatsızlık veren beden dilinize, elinize kolunuza, oturma şeklinize sahip olamayacaksanız buraya gelmeyin beyler. Biz burada ciddi bir iş yapıyoruz ve özellikle biz kadın vekiller sizlerden son derece rahatsızız. Belki bu çatı altında ağzından kadın hakları başlığını düşürmediği halde tüm bunlara kayıtsız kalmayı seçerek kendi kimlik sorgulamasında sınıfta kalan kadın vekiller olabilir ama bir destur, bir edep ya hu! Biz onlardan değiliz. Azıcık demokrasi, azıcık saygı.
Sonra gel helalleşmeden bahset. Siz önce 90 yıldır gıkınızı çıkarmadığınız emperyalist dayatmalar için, burjuvazi severliği bağımsızlığa değişmiş gıcır gıcır sınıflarınız için, SOL anlayışı, meclis düzeninde hemen sol tarafınızdakilerle oturup kalkıp maskaraya çevirdiğiniz için, partinizin içine nüfuz etmiş/edebilmiş her türlü musibet için, 9 seçimde size iktidar vaadedip istikrarlı bir hayal kırıklığı yaşatan en genel başkanınız için, tezkereye hayır diyerek havaya kaldırdığınız yumruğu kusursuz bir teslimiyetle aşağı indirdiğiniz için, sosyal hiyerarşiyi hep sahibi olduğunuza inandığınız bu ülkenin, sizin gibi düşünmeyenleri ile yeniden tanımlayamadığınız için, Selahattin Demirtaş’ın hem Atatürk hem de İstiklal Marşı özelinde kullandığı alaycı ifadeleri gayet güzel hazmettiğiniz için, bağımsızlık refleksini yitirmiş bir ruh haliyle ölüsüne şehit, şehidine ölü diyenlerin kan kardeşliğini bu millete reva gördüğünüz için, kırmızı başlıklı kızın avcıyı yemesi, ve hain kurtun babanneyi kurtarma ihtimali kadar anlaşılmaz ve patolojik siyasi dehanız için, başta size vatansever duygularla oy veren tertemiz seçmeninizden, sonra içinizde kalmışsa eğer, değerlerine bağlı kadrolarınızdan helallik isteyin.
İkamet adresi belli Kandil’in öncülerini Kandil’in sözcüleri yapanlarla, yıllarca Kürtlerin hak mücadelesini kürtleri katlederek icra edenlerle, küçücük bebekleri annelerinin kucağında, öğretmenleri okul yolunda, ambulansları hasta götürürken, işçileri işleri başında, polisleri evlerinde uyurken katleden ama buna rağmen barış, demokrasi, insan hakları maskesini her daim hazırda tutan, ha bir de küçücük kızları annesinin koynundan alıp, mağara adamlarının kucağına oturtup Apo’nun heykelini dikeceğim diyenlerle yürüdüğünüz yolda size başarılar dileyemeceğiz.
Bazen bir terör örgütünün ve avanelerinin üzerine bomba yağdırmaktan bile daha etkili yöntemler vardır ve biz tek millet tek bayrak, tek vatan tek devlet dediğimizde şeytan çarpmışa dönecek bir dünyanın karşısına dikilmeye devam edeceğiz.”