ADALET FAKİRLİĞİ
İnsan hayatında yapılan her yanlış iş, adaleti ilgilendirmekte, adaletsizliğe girmektedir.
Daha genel anlamda söylersek, insan davranışlarının hepsi adaletle ilgilidir.
Her doğru davranış, iş ve hareket adalet, yapılan her yanlış ise adaletsizliktir.
Adalet ya da adaletsizlik, sadece insanlarla ilgili, insanın insana karşı yaptıkları ile de ilgili ve sınırlı değildir.
Tüm canlı ve cansız varlıklara karşı, topyekün tabiat ve dünyaya yönelik yaptığımız her şey adaleti ilgilendirmektedir.
Bu anlam ve kapsamda, her alanda, her yerde, her işimizde, hayatımızın her aşamasında adaleti gözetmeyen, ıskalayan ve bunu başarı, göz açıklığı, uyanıklık ve kazanç olarak gören bir toplum haline geldik.
Tabiata, çevreye, toprağa, havaya, suya, bitki ve hayvanlara karşı adaletli davranmadığımız gibi,
Hemcinsimiz insanlara karşı da adaletli davranmıyor, sürekli kul/insan hakkına tecavüz ediyoruz.
Hemşirem Havva Karagüzel Albayrak hanımefendi, adalet konusunda fakirliğimize vurgu yaparak, haklı serzenişte bulunuyor ve bu konuda hepimizin hemen her gün görüp yaşadığımız ve sıradanlaşan örnekleri şöyle sıralıyor:
“Biz ne çektiysek ve çekiyorsak adalet fakirliğinden çektik, artarak çekmeye devam ediyoruz.
Toplumun temel taşı olan adaleti tesis etmedikçe huzurlu bir toplum olmamız mümkün değildir.
Birileri görmüyor, anlamıyorsa, hata yapmayı üstün tutan bir toplum haline geldik.
Amir yoksa, çalışmayıp, oturmayı beceren, başaran bir toplum haline geldik.
Sıra beklerken, ne yapıp ne edip öne geçmeyi üstünlük sayan bir toplum haline geldik.
Bağırmayı, argo konuşmayı, değerlerimizi unutup alenen küfretmeyi başaran bir toplum haline geldik.
Yerlere çöp atan, Mercedes’e binip camından çöp fırlatan bir toplum haline geldik.
Bulundukları ortamda sadece kendileri varmış gibi dakikalarca yüksek sesle konuşmayı başaran bir toplum haline geldik.
Ezmeyi, alay etmeyi, şiddeti başarı olarak gören bir toplum haline geldik.
Kadınları ezmeyi beceren, onları hizmetçi gibi gören, dairedeki memur hanıma “…hanım, buyurun, efendim.” diye hitap eden ama kendi hanımını duymayan ve “Nee” diye cevap veren menfaat kölesi bir toplum haline geldik.
Sokakta allı pullu evde paslı çullu bir toplum haline geldik.
Suçlu olup, ne yapıp ne edip mahkemeleri kazanan garip bir toplum haline geldik.
İşin en acı tarafı da, kırk yıl başını secdeye koyup secdeden kalkar kalmaz tv kumandasını arayan, bulamayınca bağıran bir toplum haline geldik.
Asli vazifelerini baskıyla başkalarına yükleyen bir toplum haline geldik.
Mars’ta yaşamla ilgili bir programa gitmiştim. Konuşmacılardan biri “Keşke Mars’ta hayat olsa da iyi insanlar olarak orada yeni bir dünya kursak.” demişti.
Keşkee…….
Daha ne söyleyeyim, ne yazayım?
Kurbağaya sormuşlar “Neden konuşmuyorsun?” diye kurbağa da “Konuşursam ağzıma şu kaçar.” demiş.
Yazmayla anlatılmayacak, kendine has altın değerlerini kaybeden bir toplum haline geldik. Geçmiş olsun hepimize.”
Şüphesiz bu tespit, yanlış ve adaletsizlikleri çoğaltmamız mümkün.
İlk mektepten üniversiteye kadar kopya çekmeye yani hırsızlık yapmaya yani hırsızlık ve adaletsizliğe ilk mektepten başlayan, bunu olağan, sıradan, normal ve meşru gören, bunu beceri ve başarı olarak gören,
İşe geç gelip, erken bırakmayı yani mesaiden çalmayı meşru ve kar kabul eden,
Sağlam ve güzel görünümlü meyve ve sebzeleri en üste koyup, altını çürükle doldurmayı marifet ve kar gören, kedilere, köpeklere eziyet etmekten zevk alan,
Hiç utanmadan ve sıkılmadan, son derece normalmiş gibi sokağa tükürebilen ve sigara izmaritini yere atan,
Yakınında hatta yanıbaşında çöp kutusu olduğu halde, ayçekirdeği kabuklarını önüne, ayaklarının arasına boca eden,
Gece uyku kıyafeti ile sokaklarda dolaşabilen, gözlere taciz ve tecavüz eden,
Kendi işini en sağlam ve en güzel şekilde yaparken veya yapılmasını isterken, başkasının işini ya da kamuya ait bir işi üstüngörü yapan,
Aldığı ihalede çimentoyu, demiri çalan,
Sırf kendi ticareti için millete ait kaldırımı işgal eden,
Derelere, göllere ve denizlere katı ve sıvı atıkları pervasızca atabilen,
Lüks ve israfı itibar gören, itibardan tasarruf edilmez diyen,
Vergi kaçırmayı ve daha az vergi ödemeyi meşru gören,
Çalıştırdığı işçiye asgari ücretin üstünde ücret vermemeye özen gösteren,
Devletin yani milletin parası ile kendini reklam, kendi isim ve resmini boy boy afişe etmeyi meşru gören,
Komşusunu rahatsız etmekten çekinmeyen.
Maliki olduğu evi fahiş fiyatla kiraya vermeyi veya satmayı helal gören,
Milletin verdiği vergilerle maaş alıp, vatandaşın işini görmeyen veya zorlaştıran,
Turistlerde bile ayrımcılık ve adaletsizlik yapan, Batılı turiste sempati ile ama Arap turiste olumsuz bakan, turisti kazıklamayı meşru gören,
Askerde, vatan görevinde bile kaytarmayı marifet gören, tepeden tırnağa adaletsiz bir toplum olduk.
Dünyanın tamamı adaletsizliğe teslim edildi.
OYSA, KARINCAYI EZMEYİ BİLE ZULÜM VE GÜNAH GÖREN, SUYUN ÜSTÜNDE ÇIRPINAN BİR KARINCA GÖRSE, ONU ORADAN KURTARAN BİR İNANCIN, AHŞLAK VE MEDENİYETİN VARİSLERİ İDİK! NE OLDU BİZE? İNSANLIĞA NE OLDU?
Hülasa, her alanda ADALETİ tesis etmeden huzur bulamayacağımızı, bir adım ileri gidemeyeceğimizi bilmeli, topyekün adalet için seferber olmalı, seferberlik başlatmalıyız.
Dünyamızı cehenneme çevirmemek, cehennem olmaktan kurtarmak için.