Açıklamada, yıllardır yılan hikâyesine döndüğünü vurguladığı söz konusu grup yolu hakkında şu ifadeleri kullandı.“ Öncelikle bahse konu yörenin ferdi olarak, daha eski dönemler bir yana, çocukluğumdan bu güne, kendi açımdan yarım asrı geçen süredir bu yol yapıldı, yapılacak biçimindeki şehir efsanelerini andıran söylemlerle büyüdüm.
İnanıyorum ki, 1939 yılına tarihlenen ve yaklaşık bir asra yakın süreyle tamamlanamayan yol serüvenimize ilişkin duygularıma, aynı merhalelerden geçen kadim yöre insanlarımız da, tercüman olacaklardır. Fakat tüm bunlardan azade biçimde yaşanan farklı bir süreç daha var ki, hiçbir şekilde izahı veya mazeret beyanı mümkün olamaz. Tam bu noktada, uzun yıllar önce bölgede açılan ve yöre halkının makus talihine, ayrı bir çilenin layık görüldüğü Taş Ocağı’ndan söz etmek gerekir.
Mütemadiyen can ve mal kayıplarına rağmen, tehlike saçmasına ısrarla göz yumulan söz konusu taş ocağı, maalesef ilk kurbanlarını 1996 yılında almıştır. İlgili ocaktan taş kütlelerinin düşmesi sonucuna havi elim olayda, ağır maddi hasar ve yaralanmaların dışında, üç vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. Daha sonraki aşamalarda da, kanıksanmış yaklaşımların tezahürü nedeniyle benzeri hadiseler süregelmiştir.
Buna mukabil bahse konu süreçler, gerek yazılı gerekse görsel basın aracılığı ile kamuoyunun dikkatlerine arz edilmiş, ilgili makamlar derhal bilgilendirilerek, gereğinin yapılması ivedilikle talep edilmiştir. Bu girişimlere dair, her türlü bilgi, belge, doküman veya görsel, yazılı basın kayıt ve kupürlerine ilişkin tüm materyaller arşivlerdeki yerini korumakla birlikte, gelişmeleri bizzat müşahede eden görgü, bilgi tanıkları da hayattadır.
Müspet bir netice beklenirken, kronikleşen bu talihsiz olayın geçtiğimiz gülerde yeniden tekerrür ettiğini ve adı geçen güzergâhta seyir halindeki vatandaşların, taş ocağı işletmesinden kopan koca kaya kütlelerinin altında kalmaktan kıl payı kurtulduklarına tanık olmak, kanayan yaramıza adeta tuz, biber ekmiş, bu defa yara, kangrene dönüşmüştür. Dolaysıyla bu gelişmelerin kader olgusu ile değil, bilakis ilgililerin duyarsızlık ve tedbirsizlik hakikatiyle açıklanabileceğini engin takdirlerinize sunmak isterim.
Daha önceleri olduğu gibi yaşanan kaygı verici bu son gelişme de, bölge sakinleri tarafından yazınsal basın ve sosyal medya hesapları aracılığı ile kamuoyunun bilgisine sunulmuş olup, takiben CİMER başta olmak üzere devletimizin ilgili makamları, 100’ü aşkın dilekçe ile bilgilendirilmiştir. Ancak ne var ki, CİMER’den gelen tek tip, spontane cevapların yanı sıra, sehven yapılmış olsa dahi, algıda seçicilik ilkesine tezat nitelikte, henüz idrak edilmemiş olan 12.12.2022 tarihine atıfta bulunularak, adı geçen “taş ocağında denetimler yapıldığı” şeklindeki ironik ifadelere yer verilmiş olması, vatandaş nezdinde konuya ciddiyetle yaklaşılmadığı kanaatini doğurmuştur.
Sonuç olarak, adı geçen taş ocağı, her ne kadar yüklenici firmaya devredilmiş olsa da, kanun, tüzük, yönetmelikler mucibince devlet ricalimizin, daima vatandaşının yanında olacağına inancım tamdır. Bu inanç ve duygularla, telafisi mümkün olmayan çok daha ağır hadiseler doğmadan, gerekli hassasiyetin gösterilerek, aklıselim düşüncenin esas alındığı yaklaşımlarla, taş ocağının kapatılması, bu mümkün değilse, karayolları ile de istişareli şekilde, gerekli her türlü tedbirin azami ölçü ve kısa sürede alınarak, kalıcı çözümlerin hayata geçirilmesinin temini hususunda gereğini hassaten arz ve istirham ediyorum..
Kamuran Tuna
Trabzon TYB Başkanı
Arşt.Yazar-Şair