Değerli Arkadaşlar, Sevgili Yurttaşlar, Basınımızın çok kıymetli Temsilcileri
TÜİK vasıtası ile düşük gösterilen sanal rakamlara rağmen resmi enflasyon %73,5, gıda enflasyonu %91, ulaştırma enflasyonu % 108 ile son 24 yılın en yüksek noktasına çıkmış bulunuyor.
Siyasal iktidar ısrarla sürdürdüğü yanlış ekonomi politikalarının sorumluluğunu almıyor. “Enflasyon tüm dünyada rekor kırıyor” Diyor. Ancak rekor kırıyor dedikleri ülkelerde enflasyon bizdekinin sekizde biri civarında seyrediyor. Ama ülkemiz dünya yüksek enflasyon sıralamasında ilk altıya kadar yükselmiş bulunuyor. Enflasyonda OECD üyesi 36 ülke içinde en yakın rakibimize dört kat fark atarak açık ara lider konumuma yerleştik.
Bizim her gün çarşıda, pazarda, mutfakta yaşadığımız gerçek enflasyon ise TÜİK resmi enflasyonun en az iki katına ulaştı.
Gittikçe ağırlaşan koşullarda sadece 6 milyon kamu emekçisi ve emeklisi olarak bizler değil, adeta tüm ülke “Geçinemiyoruz!” diye feryat ediyor.
Değerli Arkadaşlar, bu noktaya birden bire gelmedik.
%1’lik kesimin yani patronların, sermayedarların, zenginlerin çıkarlarını korumak, onların servetlerini artırmak pahasına fatura yıllardır bizlere, %99’a kesildi.
• Birbirinin kopyası, ülkenin kaynaklarının, bizlerden alınan vergilerin sermayeye rantiyeye, faizden beslenenlere, savunma ve güvenlik adı altında silahlanmaya ayrıldığı bütçelerle fatura hep bize kesildi.
• Zenginden daha az, yoksuldan daha çok almaya dayalı adaletsiz vergi düzeni ile fatura hep bize kesildi.
• Bizden alınan vergilerin bize değil patronların, sermayenin kasasına teşvik, vergi, affı, vergi indirimi olarak aktarılmasına dayalı bu düzende fatura hep bize kesildi.
• Kamu Özel İşbirliği projeleri olan şehir hastanelerinin, hava limanlarının, köprülerin, yolların müteahhitlerine dolar üzerinden aktarılan garanti ödemeleriyle fatura hep bize kesildi.
• Bin bir türlü Ali Cengiz oyunu ile düşük gösterilen resmi enflasyona göre artırılan maaşlarımızla, ücretlerimizle fatura hep bize kesildi.
• Yandaş konfederasyonların, sendikaların “toplu sözleşmelerde” sanal rakamlardan ibaret TÜİK enflasyonuna göre yapılan maaş artışlarına attıkları imzalarla fatura yine bize kesildi.
Sonuçta bu ülkenin emeği ile geçinen %99’u olarak bizler her geçen gün daha fazla yoksullaştık. %1 ise servetine servet kattı.
Kamu emekçileri olarak 20 yıl önce asgari ücretin 3,5 katına denk gelen ortalama maaşımız bugün asgari ücretin 1,5 katına indi. Peki, Asgari ücret mi arttı? Hayır. Asgari ücret 20 yıl önce de açlık sınırının altındaydı. Bugün de altında. Dört kişilik bir ailenin açlık sınırı 6.400 yoksulluk sınırı 20.500 TL’yi aştı.
Değerli Arkadaşlar,
Tüm bunlara rağmen ülkeyi yönetenler yıllar boyunca “ekonomimiz büyüyor” nakaratını tekrar etti. Ancak biz ne zaman büyümeden payımızı istesek “Hepimiz aynı gemideyiz. Size istediğinizi versek gemi batar” dediler. Önümüze yeni faturalar koymaya devam ettiler.
Altı ay önce dolar 18 TL’yi aşınca Kur Korumalı Mevduat Sistemine geçtiler. “Maliyeti 12 Milyar TL’yi geçmez” dediler. Ama bizim cebimizden alıp bankada mevduatı olan zenginlere aktarılan tutar 150 milyarı aştı. Üstelik dolar birkaç ay içinde hızla yükseldi, bugün 17 TL’ye dayandı. Kısacası bu soygun sisteminin faturası da bize kesildi.
Bu da yetmedi. Şimdide Gelire Endeksli Senet (GES) adı altında ülkenin en önemli Kamu İktisadi Teşebbüslerinin bütçeye aktarılan hâsılat paylarına göz koyuyorlar.
Fatura kabardıkça kabarıyor. Önümüze konulan son fatura ise ek bütçe faturası.
Bakmayın adının ek bütçe olduğuna. İktidar mevcut bütçeye tam 1 trilyon 85 milyarlık ek ödenek istiyor. Bununla bütçe giderlerinde %61.7, bütçe gelirlerinde ise %73.4 artış hedefleniyor. Yani söz konusu olan bir ek bütçe değil, adeta duble bütçe.
Peki, yılın bitmesine yedi ay varken, üstelik bizzat Maliye ve Hazine Bakanı daha on gün önce bütçenin 125 Milyar TL fazla verdiğini açıklamışken nerden çıktı bu duble bütçe?
TBMM’de görüşülmekte olan yasa teklifinin gerekçesine, iktidar temsilcilerinin açıklamalarına baktığınızda gözlerimiz yaşarıyor! Çünkü özet olarak şöyle deniyor.
• Kasamızdaki parayı memurun, emeklinin, kamu işçilerinin maaş zamlarına, sosyal güvenliği olmayan vatandaşlara harcadık.
• Doğalgaz faturalarınızın daha fahiş hale gelememesi için BOTAŞ’a, elektrik faturalarınızın daha fahiş hale gelmemesi için özel enerji şirketlerine milyarlar aktardık.
• Bütçeyi sizin ihtiyaçlarınız için kullanmaya devam etmeyi çok istiyoruz. Ama enflasyon artmaya devam ediyor. Enflasyonumuz rekor seviyeye bizim hatalarımızdan, kuru fırlatan, çözüm olarak ateşe benzin dökmekten farksız politikalarda ısrar etmemiz yüzünden gelmedi. Dünyada ve ülkemizde yaşanan ekonomik ve jeopolitik gelişmeler sonucunda arttı. Daha da artacak gibi görünüyor.
• Bu gidişle kasada para kalmayacak. Maaşlarınıza enflasyon farkı yansıtmak başta olmak üzere yine sizin ihtiyaçlarınızı karşılamak için bütçeye 1 trilyon 80 milyar TL ödenek eklememiz “zaruri” hale gelmiştir.
Değerli Arkadaşlar, uzun lafın kısası her yıl olduğu gibi kaşıkla verilen kepçe ile alınmak isteniyor.
Bizi “batırırsınız ha” diye korkuttukları gemi yıllardır bizim emeğimizle, alın terimizle, yol alıyor. Ancak onlar bu düzen hep böyle devam etsin istiyorlar. %1’lik asalak takım geminin lüks kameralarında keyif sürsün, %99 olarak bizim payımıza hep kazan dairesi düşsün istiyorlar.
Bunun için yasal hakkımız olan enflasyon farkını iktidarlarının bir lütfü gibi göstermeye çalışıyorlar.
Oysa 6 milyon kamu emekçisinin ve emeklinin maaşı 2022 yılı temel alındığında şu ana kadar sadece %7,5 artmıştır Buna karşın 2022 yılında ek ödenekle bütçe gelirleri %73,5, yükü bize yıkılan vergiler ise %101,3 artmaktadır. İktidar özellikle vergi gelirindeki %101’lik artış oranı ile kendi emrindeki TÜİK’in sahte enflasyon rakamlarını yalanlamaktadır.
Bu koşullarda milyonlarca kamu emekçisini, emekliyi “maaşlarınız bayramdan önce enflasyon farkı artı toplu sözleşme artışı ile %40 civarında artacak” diye avutmaya çalışanları kınıyoruz.
Milyonlara gerçek bir bayram müjdesi için,
• Tüm kamu emekçilerinin, emeklilerin kümülatif maaşı-ücreti 2022 yılı için en az vergi oranı artışı oranı yani %101 oranında artırılmalıdır.
• Bunun 7,5 puanlık kısmı Ocak- Haziran maaşlarımıza zaten yansımıştır. Buna önce %75 oranında gerçek enflasyon farkı eklenmelidir. Ardından %7 olan “toplu sözleşme” artışı eklenmelidir.
• Mevcut durumdaki gelir vergisi tarifesinde, dilim tavan-tabanlarında veya vergi oranlarında ek bütçeye paralel artış yapılmalıdır. Aksi durumda maaş artışları cebimize girmeden gelir vergisine gidecektir.
• Son olarak önce iktidarın bütçeyi tek başına belirleyip ardından toplu sözleşme masasında “bütçe imkânlarımız el vermiyor” diyerek bizleri hedeflenen çarpık enflasyon rakamlarına mahkûm bırakma politikasına artık son verilmelidir.
• Emekçilerin, sendikaların, halkın bütçeye katılma hakkı önündeki engeller kaldırılmalıdır. 2023 bütçesi hazırlıklarına başlanacak olan önümüzdeki Ekim ayında toplu sözleşme masası kurulmalıdır. En düşük kamu emekçisinin geliri maaşında ve eş yardımı, çocuk yardımı, kira yardımı, ulaşım yardımı gibi sosyal ödemelerde yapılacak artışlarla yoksulluk sınırı üzerine çıkarılmalıdır.
KESK olarak buradan bir kez daha başta kamu emekçileri olmak üzere tüm emekçileri, işçileri, asgari ücretlileri “İnsanca Bir Yaşam, İnsanca Yaşamaya Yetecek Bir Ücret” için bir araya gelmeye,
Bizlere 19. Yüzyıl kölelik koşullarını, yoksulluğu sefaleti dayatanlara karşı emeğin birleşik mücadelesini yükseltmeye çağırıyoruz. 02.07.2022
Engin NUR
KESK Dönem Sözcüsü