Ancak, hızlı nüfus artışı, tarım arazilerinin amaç dışı kullanılması, iklim değişikliği ve doğal kaynakların tahribi gibi nedenler yüzünden tarım küresel
anlamda tehdit altındadır. İşte bu problemlerin mümkün olduğunca azaltılması, tarımın dolayısıyla yaşamın devam edebilmesi için ülkeler işbirliğine gitmekte ve çeşitli organizasyonlar oluşturmaktadırlar.
Özellikle günümüzde dünya nüfusunun sekiz milyara yaklaşması ve 2050 yılında dokuz milyara ulaşmasının bilim adamlarınca öngörüldüğü göz önüne alınırsa tarımın uluslararası örgüt ve
ülkeler için hayati önem taşımaktadır. FAO’ya göre günümüzde her yıl 1,3 milyar ton gıda israfedilirken bir milyara yakın insan ise yeterli gıdaya erişememektedir. Bu israfın dünya gıda
üretiminin üçte birine denk geldiği tahmin edilmektedir. İsraf edilen gıdanın ekonomik boyutu
ise 1 triyon $’ı bulmaktadır. İsrafın sadece dörtte birinin azaltılmasıyla, dünyada yetersiz beslenme sorununun ortadan kalkacağı belirtilmektedir.
Tarımın yüzleştiği küresel sorunlar başta Birleşmiş Milletler (BM) ve Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) olmak üzere uluslararası kuruluşlar tarımın küresel problemlerini
genel olarak; “Gıda Güvenliği ve Kırsal Yoksulluk”, “Tarımsal Ürünlerde Fiyat Dalgalanması”, “İklim Değişikliği ve Doğal Kaynakların Yok Olması” ve “Tarımsal Ticarette Yaşanan
Problemler” şeklinde sınıflandırmışlardır. Gıda fiyatlarındaki bu artışın fakirleştirici etkileri ise dünya çapında bir başka büyük sorunu oluşturmaktadır. Gıda fiyatlarının giderek artması ve bu
artışın süreklilik kazanması durumunda, nüfuslarını kontrol altında tutabilen gelişmiş ülkelerde yaşayan insanların gıdaya ulaşabilirliğinin fazla etkilenmeyeceği, asıl tehdidin dünya nüfusunun
yaklaşık yüzde 85‟ini oluşturan gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkelere yönelik olduğu düşünülmektedir.
Türkiye mukayeseli üstünlükler açısından tarım sektöründe avantajlı bir bölgedebulunmaktadır.Ülkemiz tarım sektörüne daha stratejik nitelikte hedefler düşünmeli ve tarımı ithalata karşı koruyabilmek amacıyla küresel şirketlerle rekabet edebilecek seviyede yerliüretimini güçlendirmelidir. Ülkemiz ve bölgemiz için avantajlı durumumuzu sürdürülebilir kılmamız için sorunları, tehditleri ve fırsatları gerçekçi bir şekilde analiz etmeliyiz. Fırsatlarmız; tarımsal üretim potansiyelinin yüksekliği, tarımsal üretim kültürünün varlığı, coğrafi konum, ulusal ve uluslararası fonlara ulaşım imkânı ve kırsal alana desteklemelerin artması, marka olan ve olabilecek ürünlerin çokluğu, tarımsal ürünlerin büyük pazarlara yakınlığı,
sulama imkânlarının varlığı, tıbbi ve aromatik bitkilerin çeşitliği, fındık üretiminde dünyada söz sahibi olmamız, çayda ise ilaç kullanmadan üretim yapmamız, organik tarım potansiyelinin varlığı ve talebin artması, çiftçilerin örgütlü olma eğilimleri, Kalifiye genç nüfusun varlığı, deniz ve akarsu kaynaklarının varlığı, kültür ve kafes balıkçılığı, Köklü üniversitelerin varlığı, Meralar,
tarihi değerler ve tarımın varlığı, çeşitli kırsal turizm fırsatları.
Tehditlerimiz; tarım ve mera arazileri dahil üretim alanlarının amaç dışı kullanımının yaygınlaşması, tarım arazilerinin il toplam arazisinin yaklaşık %24’ü olmasına karşın imar
planları/köy yerleşik alanlarının genişletilmesi ile yok edilmesi, tarımsal desteklemeler, çay ve fındık alım ile fiyat politikaları dahil tarımsal politikalardaki yetersizlikler, tarımsal üretimin gelir
getirici faaliyet olması çıkması ve kırsaldan göç sorununun çözülememesi, deniz avcılığı ve balıkçılıkta artan sorunlar, ürünlerin ham madde olarak satılması, örgütlülüğün yeterli
olmaması, İşletmelerin küçük olması dolayısı ile gelirin düşün olması, şehirlere yaşanan göç nedeni ile kırsalın üretken nüfusunun azalması, üretimdeki maliyetlerin yüksek olması dolayısı
ile gelirin düşük olması, küçük ölçekli çiftçilerin alet ve ekipmanlara ulaşmada yaşanan zorluklar, toprakların verimlilik sınıflarına uygun işlenmemesi, İşletmelerde altyapı eksikliğinin
varlığı, bilinçsiz yapılan uygulamalar dolayısıyla heyelanların fazlalığı.
Sorunlarımız; tarım arazilerinin imar planları ile yok edilme sürecinin hızlanması, Büyükşehir Yasası kapsamında halen fiilen köy koşullarında yaşayan kırsal kesim için mahalle/kırsal
mahalle tanımlarındaki belirsizlikler, mera ve yayla alanlarının hızla yapılaşmaya açılarak azalması, yayla kültürünü ortadan kaldıracak politika tercihlerinin yaşama geçirilmesi, dağınık,
dar ve oldukça engebeli alanlara yerleşmiş bulunan küçük aile işletmelerinin yeterince korunmaması, küçük aile işletmelerinin güçlü demokratik kooperatifler şeklinde
örgütlenememesi, tarımla uğraşan kırsal kesimde yaşayanların yaş ortalamasının oldukça yüksek olması ve genç çiftçilerin üretim alanlarından çekilmesi, tarımsal işgücü temininde
yaşanan sorunlar, yabancı/göçmen/mevsimlik işçi çalıştırmadaki sorunların çözülememesi, tarımla geçimini sağlayan çiftçilerin gelir düzeylerinin düşüklüğü ve kırsal kesimlerdeki göçlerin
durdurulamaması, ÇAYKUR’un alım ve fiyat politikasındaki sorunlar nedeniyle çay üreticisinin özel sektöre muhtaç olması ve yeterli gelir elde edememesi, Fındıkta yabancı/yerli tekellerin
varlığı, FİSKOBİRLİK’in güçsüz ve yetersiz kalması, TMO fındık fiyat ve alım politikalarındaki sorunlar nedeniyle fındık üreticisinin özel sektöre muhtaç olması ve yeterli gelir elde
edememesi, çay ve fındığa ek gelir getirici yeni ürünlere geçişe rağmen yeni ürünlerin yeterince yaygınlaşamaması, Akçaabat ilçesinde tütün üretiminin teşvik edilmemesi, İklim değişikliğine
bağlı olarak fındık alanlarında da artan kuraklığa yönelik somut önlemler alınmaması, ürünlerin ham madde olarak satılması, fındık alanlarında görülen hastalık ve zararlılara karşı erken ve
ciddi önlemler, alınmaması nedeniyle yaşanan sorunların giderilememesi, organik tarım varlığının yeterince değerlendirilememesi, gübre ve ilaç kullanımındaki bilgisizlik ve
denetimsizlik nedeniyle toprak kirliliği ve toprak bozulması sorunlarının giderilememesi, eğimli alanlardaki yanlış işlemler nedeniyle toprak erozyonu sorununun sürmesi, deniz kirliliğini
önleyici somut adımlar atılmaması, deniz dolguları ve denize dökülen hafriyatlar nedeniyle balık üreme alanlarının yok edilmesi, yanlış avcılık ve diğer nedenlerden dolayı deniz avcılığında ve
balıkçılık sektöründe yaşanan ciddi sorunların giderilememesi, gıda sanayinin yerli yatırımcılar ağırlıklı olarak yeterince gelişmemiş olması, gıda denetimlerinde yaşanan sorunların sürmesi,
ürünlerin ham madde olarak satılması, örgütlülüğün yeterli olmaması, işletmelerin küçük olması dolayısı ile gelirin düşük olması, şehirlere yaşanan göç nedeni ile kırsalın üretken nüfusunun
azalması, üretimdeki maliyetlerin yüksek olması dolayısı ile gelirin düşük olması, küçük ölçekli çiftçilerin alet ve ekipmanlara ulaşmada yaşanan zorluklar, toprakların verimlilik sınıflarına
uygun işlenmemesi, işletmelerde altyapı eksikliğinin varlığı, bilinçsiz yapılan uygulamalar dolayısıyla heyelanların fazlalığı.
Bu noktada bizim de ülke olarak payımıza düşen sorumluluğu taşımamız gerekli. Tarımsal üretim potansiyelini ve üretim desenimizi artırmak bir zorunluluk. Bunu yaparken tüm kurum ve
kuruluşlar, sektörler, meslek grupları, sivil toplum örgütleri dayanışma ve birlik içinde çalışmalıyız. Bunu da gıda güvenliğinden ya da gıda sektörünü ileriye götürme yönündeki
hedeflerimizden taviz vermeden yapmalıyız