Bakan Zehra Zümrüt Selçuk’u Kadınların Kazanılmış Hakları Aleyhine Çalışmaktan Vazgeçmeye Çağırıyoruz!
Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın kadın bakanlığı olmadığını biliyorduk ama Bakanlık bir adım ötesine geçerek kadınların kazanılmış haklarına yönelik çalışma yapar hale gelmiş durumda. Bakan Selçuk, son bir ayda nafakanın süreye bağlanması, kadın cinayetleri, ALO Şiddet hattının salt sosyal destek hattına dönüştürülmesi ve evlilik yaşının düşürülmesi yönünde çok sayıda açıklama yaptı, bu açıklamaların tümü kadınlar ve kız çocukları aleyhine.
Çocukların ve yaşlıların bakımı dahil, ev içinde ücretsiz emek sarf etmiş, bu sebeple çalışma hayatına hiç katılamamış, katılması engellenmiş veya ev içindeki bakım emeği yükü nedeniyle iş hayatından ayrılmak zorunda kalmış, yeniden çalışma hayatına katılması önünde bir dizi engel bulunan kadınların nafaka hakkına sınırlama getirmenin Türkiye’de giderek artan toplumsal cinsiyet eşitsizliğini daha da derinleştireceği açıktır. Ayrıca, nafakanın süreye bağlanması veya hakim takdirine bırakılması kadınlara yönelik ekonomik, psikolojik, cinsel ve fiziksel şiddeti artıracak, kadınları ev içine hapsedecek ve kadınların boşanma kararı almalarını zorlaştırarak büyük hak ihlallerine neden olacaktır.
Bakan Selçuk, 12 Eylül’de yaptığı açıklamada, kadına karşı şiddet ile ilgili bir yandan “kırmızı çizgimiz, sıfır tolerans, amasız fakatsız mücadele” ifadelerini kullanırken, bir yandan da gerçek durumu yansıtmaktan uzak olan İçişleri Bakanlığı’nın verilerini dikkate aldıklarını, her kadın cinayetinin kadına şiddet kapsamında olmadığını, her şüpheli kadın ölümü ve intiharlarının da bu kapsamda olmadığını söylemektedir. Aynı açıklamada, ALO 183 hattının sadece kadınlara rehberlik hattı olduğunu, şiddet anında değil sonrasında aranabileceğini, şiddet anında kolluk kuvvetlerine ulaşılması gerektiğini belirtmektedir. İçişleri Bakanlığı’nın KADES uygulamasının kullanılmasını tavsiye etmektedir. Bu açıklama, Türkiye’de kadına karşı şiddetle ilgili devlete ait bir telefon hattı bulunmadığının itirafıdır. KADES, akıllı telefonu ve internet paketi olan ve o telefonda bu tür programları kullanabilecek kadınlar içindir. Diğer kadınlara ne yapmaları önerilmektedir? Bu, devlet olarak kadınları, hiçbir acil yardım hattı olmaksızın şiddetle ve can güvenliği sorunu ile tek başına bırakmak demektir. Oysaki İstanbul Sözleşmesi’nin 24. maddesi, devletleri “Sözleşme kapsamındaki her türlü şiddet olayıyla ilgili olarak telefonla arayanlar için, gizliliğe bağlı kalarak veya arayanların kimliklerinin açıklanmamasına gereken dikkati göstererek, ülke çapında 7 gün 24 saat esasına göre faaliyet gösteren ücretsiz telefon hatlarının oluşturulması için gerekli yasal veya diğer tedbirleri almak” ile yükümlü kılmaktadır. Devletin ücretsiz bir şiddet hattının olmaması, sadece uluslararası sözleşmelerin değil, yurttaşlarının can güvenliğini sağlamakla ilgili varlık nedeninin ve anayasasının inkar edilmesi anlamına gelmektedir.
Bakan Selçuk yaptığı bir başka açıklamada, doğurganlık hızının düştüğünü belirterek nüfusun yaşlanmaması için evlilik yaşının öne çekilmesini önermekte, ayrıca kadınların en az üç çocuk doğurması vurgusu yapmaktadır. Evlilik yaşının öne çekilmesi demek, çocuk yaşta zorla evlendirilmelerin ve çocukların cinsel istismarının önünün devlet eliyle açılması demektir. Bu açıklamalar ve girişimler, mevcut Medeni Kanun’un ve Ceza Kanunu’nun parça parça yürürlükten kaldırılmasına, kadın ve kız çocukları aleyhine işleyen fiili bir hukuk sistemi yaratılmasına yol açma niyetinin açık ifadeleridir.
Bakanlığın 20.10.2020 tarihinde çevrimiçi düzenlediği Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Strateji Belgesi ve Eylem Planı (2021-2025) Hazırlık Çalıştayı’na, 300’ü aşkın bileşenden oluşan ve 150’ye yakın sivil toplum örgütü, meslek odası ve sendika tarafından desteklenmekte olan Eşitlik İçin Kadın Platformu (EŞİK) davet edilmedi. Çalıştay katılımcılarının çok büyük kısmı, İstanbul Sözleşmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliği ilkesi doğrultusunda ve bütçelendirilmiş bir eylem planı hazırlanması yönünde görüş bildirdi. Ancak sunum özetlerinde bir kere bile İstanbul Sözleşmesiyle ilgili önerilere yer verilmedi. Aynı şekilde, GREVIO Türkiye Raporu’nun resmi tercümesinin yapılması ve eylem planı için yol haritası olarak kullanılması gerektiği yönündeki görüşler de toplantı çıktılarında yok sayıldı. Şiddetle etkin mücadele için gerçekçi adımlar öneren katılımcıların sözleri yok sayıldı. Ayrıca, Kadının Statüsü Genel Müdürü Gülser Ustaoğlu, ALO 183 şiddet hattının destek hattına dönüştürülme gerekçesini açıklarken şu ana kadar kamu kurumlarınca inkar edilen bir gerçeği de dile getirdi: “Pandemi sürecinde, Mart ayından itibaren şiddet hattına gelen çağrıların çok fazla artması nedeniyle sadece KADES başvuru hattı olarak kullanılmaktadır.” Böylece devletin kadına yönelik şiddeti önlemek yerine şiddet gören kadınların devlete erişimini kısıtlamak için ALO 183’ü destek hattına dönüştürdüğü en yetkili ağızdan açıklanmış oldu.
EŞİK olarak, Sayın Bakanı ve başta Adalet ve İçişleri bakanlıkları olmak üzere tüm resmi mekanizmaları;
çağırıyoruz.