Cumhurbaşkanı Erdoğan, Meclis’teki 23 Nisan Resepsiyonuna Katılmayacak
Son dakika: AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde düzenlenecek 23 Nisan resepsiyonuna Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katılmayacağını söyledi.
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, partisinin Merkez Yürütme Kurulu gündemine ilişkin açıklamalarda bulundu. 23 Nisan’da TBMM’de düzenlenecek resepsiyonla ilgili soruya yanıt veren Çelik, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ınTBMM’deki 23 Nisan resepsiyonuna katılmayacağını söyledi.
TBMM ÖZEL GÜNDEMLE TOPLANACAK
Meclis, 23 Nisan’da açılışının 100. yılı ile Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla özel gündemle saat 14.00’te toplanacak. TBMM Başkanı Mustafa Şentop’un, günün anlam ve önemine ilişkin konuşma yapacağı Genel Kurulda, TBMM’de grubu bulunan ve temsil edilen siyasi partiler adına konuşmalar yapılacak.
CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN 23 NİSAN OTURUMUNA KATILMAYACAK
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın TBMM’de düzenlenecek 23 Nisan oturumuna katılmayacağını belirten AK Parti Sözcüsü Çelik, “Sayın Cumhurbaşkanımızın mesaisinin büyük kısmını bu krize ayırmaya devam ediyor.
Çalışmalarını bu şekilde sürdürecekler. O gün gruplar adına konuşma yapılıyor. Sayın Cumhurbaşkanımız
Meclisi ziyaret edip locadan izliyorlardı. Saat 21.00’den hepimiz balkonlarımızdan var gücümüzle istiklal marşı okuyacağız, bayrağımızı dalgalandıracağız” ifadelerini kullandı.AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik’in konuşmasından öne çıkanlar:İçişleri Bakanlığımızın şimdiye kadar aldığı tedbirler, yayınladığı genelgeler, Vefa Sosyal Destek Grubu faaliyetlerinin nasıl gerçekleştiği, bundan sonra nasıl gerçekleşeceği, önümüzdeki günlerde karşı karşıya kalabileceğimiz konular değerlendirildi.
Dünya açısından yaşanılan son derece karmaşık ve bütün dünyadaki kabulleri sarsabilecek bir gündemin içerisindeyiz. Normal bildiğimiz hayatta köklü değişiklikler oldu.
En basitinden pozitif kavramı değişti. Eskiden pozitif dediğimizde olumlu manaya gelirken şimdi ‘test pozitif çıktı’ denince aynı anlama gelmiyor.Ortaya çıkan bu sembolizm sosyal ve ekonomik hayata, virüs atlatıldıktan sonra geleceğin normali nedir tartışmalarına, iç politikaya, dış politikaya, ideolojik anlayışlara yansıyacak.
Dünya 2. Dünya Savaşı’ndan bugüne yaşanan en büyük krizle karşı karşıya. Bu bir küresel kriz, 2. Dünya Savaşı’ndan sonra kurulan düzenin yıprandığını görüyorduk. ABD’de yükselen küreselleşme karşıtı sözler, Çin’den yükselen küreselleşmeyi destekleyen sözler gibi yaklaşımlar bu düzenin yavaş yavaş dikişlerinin söküldüğünü gösteriyordu.Bu virüs salgının ortaya çıkmasından evvel ortaya çıkan tartışmalara baktığımızda Trump’ın seçiminden, İran, İngiltere’ye kadar çeşitli tarihlendirmeler yapılıyor ve 2. Dünya Savaşı sonrası ortaya çıkan düzenin sona erdiğine dair yorumlar yapılıyordu. Korona günleri bundan böyle tarih olarak verilecektir. Korona günleri 2. Dünya Savaşı sonrası kurulan düzenin belki de sona erdiğinin bir işareti olarak ele alınacak.
PANDEMİ SONRASINDA DA TERÖRLE MÜCADELE GÜNDEMİ KORUNACAKTIR
Pandemi sonrasında da terörle mücadele gündemi korunacaktır. Ama halk sağlığının nasıl korunacağı, devletin politikaları, çok boyutlu tartışmalarının yapılacağı, ekonomiden tutun dış politika reflekslerine kadar bir tablo ortaya çıkacak. Kurumların yıpranmasıyla ilgili süreç NATO ile başlamıştı.
Korona virüsle beraber BM’den tutun da AB’ye kadar, DSÖ’ye kadar bütün bu konuların tartışıldığını görüyoruz. AB içerisindeki tartışmalar çarpıcıdır.
AB’deki İtalya ve İspanya, AB’nin kendilerine yardım etmediklerini söyleyerek itiraz süreci başlattı. En çarpıcı olanı da AB içerisinde birbirlerinin sağlık malzemelerine el koyma, çalma, gasp etme olayları ortaya çıktı.
NATO Genel Sekreteri’nin NATO dayanışması bağlamında gösterebildiği tek örnek Türkiye’nin ulaştırdığı yardımlardır. Türkiye’nin bütün bu tabloda ortaya koyduğu doğru tutum bundan sonra da konuşulacaktır. Küreselleşmeye karşıyım dendiğinde serbest ticarete karşıymış gibi bir yaklaşım ortaya koymuş oluyordu.
Bugün artık küreselleşmeden bahsedildiğinde sağlık ve insan hayatındaki dayanışmadan bahsedilecektir. Eğer bir ülke tek başına bu virüsle mücadele etse bile dünyanın çok uzağındaki ülke bile yeterli kapasiteye sahip değilse, hiçbir ülke kendisini bu salgınlardan koruyamaz.Ulusal mücadelenin tamamlayıcısı küresel mücadeledir. Bu açıdan da ülkemizle gurur duymamız gerekir. Bir zamanlar unutulduğu gibi iklim değişikliğinden çevre meselelerine, insanların iyi suya ve gıdaya ulaşması herşey politikada gündem maddesi olacaktır.
Yeryüzünde kaç insan, kaç çocuk açlıktan ölüyor? Kaç insan iyi ve yeterli suya ulaşamadığı için hayatını kaybediyor gibi rakamlar, dünyanın hafızasının, vicdanının unuttuğu rakamlar temel insani konular olacaktır.Türkiye’nin topyekün demokratik dönüşümü, Türkiye’nin bağışıklığını çeşitli meydan okumalar, krizler karşısında nasıl arttırdığımızı göstermektedir. Bunun sırrı millet odaklı siyaset, insan odaklı sağlık politikasıdır.
Son derece sanayileşmiş ülkelerin sağlık politikalarının insan odaklı olmadığını gördük. Örneğin geçen gün bir ülkede karar yayınlandı, 80 yaşındaki herhangi bir kronik hastalığı olan kişiye hiç bakmıyorlar. Millet odaklı siyaset ekonomik, güvenlikr, teknolojik, tarım alanında, yurt dışındaki vatandaşlarımıza ulaşma konusunda topyekün bir dönüşümü nasıl gerçekleştirdiğimizi göstermektedir.
Dinamik bir reçete ve repertuvarla hareket ediliyor. Bütün bu kazanımlar milletimizin verdiği destek sayesinde ortaya çıkan tabloyu netleştiriyor. En son açılan Başakşehir Şehir Hastanesi bu mücadelenin bugünlerdeki mücadelenin son halkalarından bir tanesidir. Atatürk Havalimanı ve Sancaktepe’de yapılan hastaneler sadece pandemi değil kalıcı hastaneler olarak görev yapacaktır. Herşey vatandaşlarımızın sağlığının korunması içindir. Yurtdışındaki vatandaşlarımızın salgının başladığı günden itibaren yurdumuza getirilmiştir.
Bu konuda İçişleri Bakanlığımız ilkesel bir uygulamaya imza attı. Kim gelirse gelsin, görevi, statütüsü ne olursa olsun hiç kimseye istisna sağlanmadı. Herkes yurtlarda karantina sürecini geçirmesi sağlandı.Türkiye Cumhuriyeti devleti yurt dışındaki hiçbir vatandaşını mahsur ve mağdur bırakmamıştır. Vatandaşlarımızın dönmesi için bütün imkanlar seferber edilmiştir. Başka ülkelerdeki uygulamaları gördüğümüz zaman gurur duyacağımız bir tablodur bu. Bundan sonraki uygulamalar da Ramazan Bayramına dönük olarak vatandaşlarımız getirilmeye devam edecektir.Ulusal koordinasyonu zayıflatacak birtakım tartışmalar yapılıyor. Salgınlar konusunda mücadele etmiş uzmanların sözlerine kulak verdiğimizde muhakkak surette merkezi bir planlama ve koordinasyonla bu işlerin yönetilmesini söylerler. Alınan kararların hepsi merkezi planlamadır. Bu olmadığı takdirde salgınla mücadelede büyük bir kara delik ve zaaf oluşacaktır. İçişleri Bakanlığı’nın yayınladığı genelgelerin hepsi mükerrer işlere bağlı olarak da bazı vatandaşlarımızın ihtiyaçları eksik kalmasın diye hazırlanan genelgelerdir.
HİÇ KİMSENİN EKMEK DAĞITMASI, KİMSENİN HİZMET YAPMASI ENGELLENMİYOR
Bütün bunlar plan içerisinde bir mücadelenin unsurlarıdır. Koordinasyonsuzluk ortaya çıktığı andan itibaren mücadelede zaaf ortaya çıkar. Bazı belediyelerin ekmek dağıtılmasının engellendiği gibisinden haberler çıkıyor. Hiç kimsenin ekmek dağıtması, kimsenin hizmet yapması engellenmiyor. Elindeki imkanı herkes valinin başkanlığındaki pandemi kuruluna getirilecek ve sosyal destek grupları tarafından dağıtılacak.