Ortahisar Belediyesi CHP’li Meclis Üyesi Oktay SÖĞÜT ”TİSKİ’NİN PİŞKİNLİĞİ…
Birkaç gün önce Maçka ilçemizde üç yüzden fazla vatandaş, çeşitli şikâyetlerle hastanelere başvurmuş, ilk olarak İl Sağlık Müdürü içme suyunu işaret etmiş, ‘mümkünse birkaç gün içme sularının kullanılmamasını, kullanacaksalar da kaynatılarak kullanılmasını’ söylemişti.
Akıllara içme suyu gelince, gözler Büyükşehir Belediyesi ile TİSKİ’ye çevrilivermişti.
Büyükşehir Belediye Başkanı Murat Zorluoğlu’nun Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı, Ali Tekataş’ın Genel Müdürlüğü’nü yaptığı, 4 Yönetim, 2 Denetleme Kurulu Üyesi, Özel Kalem Müdürü, Teftiş Kurulu Başkanı, Hukuk Müşaviri, 3 Genel Müdür Yardımcısı, 10 Daire Başkanı, bu daire başkanlıklarına bağlı 32 Şube Müdürü olmak üzere toplam 54 üst düzey yöneticisi olan TİSKİ, gözler üzerindeyken, gündeme teğet geçen, evlere şenlik, akıllara ziyan bir açıklama yaptı.
Kamuoyu tatmin edici bir açıklama beklerken, ‘kamuoyuna saygıyla duyurulur’ cümlesini sayarsak 5, saymazsak sadece 4 cümlelik bir açıklama yapıldı. Hiçbir tahlil sonucu olmayan bu açıklamada, özellikle yaz aylarında alınması gereken tedbir ve çalışmalardan bahsedilmemiş, üstüne bir de tehditvari bir üslupla, ‘art niyetli haber ve paylaşımları yayanlar hakkında hukuki süreç başlatılmıştır’ denilmiştir.
Yavuz hırsız misali davranan TİSKİ’nin, Sağlık Bakanlığı’nca belediyelerin su kaynaklı hastalıklara karşı alması gereken tedbirleri, almamaları halinde de karışılacakları hukuki yaptırımı hatırlatan genelgesinden habersiz ya da vurdumduymaz davranması yetmemiş, bir de kendini eleştiren ve sorgulayanlara aba altından sopa göstermeye kalkışmıştır.
İki yıl önce 7 Temmuz’da, dönemin Sağlık Bakanı Recep Akdağ imzasıyla belediyelere gönderilen genelgede, ‘artan hava sıcaklığına bağlı muhtemel su kaynaklı hastalıklara karşı önlem alınması’ istenmişti. İl, ilçe, belde ve köy düzeyinde; su numune alımından depo ve kaynak takiplerinin düzenli olarak yapılmasına, klorlamadan isale hatlarının her türlü kirlenmesine karşı korunma tedbirlerin alınmasına kadar yapmaları gerekenler hususunda uyarılarda bulunulmuştu.
Bu genelgede yöneticiler uyarılmış, ‘yapılan tüm uyarılara rağmen halka içilebilir nitelikte içme ve kullanma suyu temininde gerekli tedbirleri almayanlar hakkında, idari yaptırım yetkileri kullanılacak, gerekirse sorumlular hakkında Cumhuriyet Savcılıklarına suç duyurusunda bulunulacaktır’ denilmiştir.
Bu ve benzeri genelgeler, su gibi halkın en temel ve en yaygın gereksiniminin, en küçük bir tedbirsizlik ya da elde olmayan sebeplerle oluşabilecek risklere ve tehlikelere karşı, en üst düzeyde korunması için yayınlanmıştır. Devlet haklı olarak bu kadar hassas davranırken, ortaya üç yüzü aşkın kişinin zehirlenmesi karşısında ayrıntılı rapor vermesini, kamuoyunu bilgilendirip – rahatlatmasını beklediği yerel yöneticilerin, pişkin ve rahat davranmaları çok düşündürücüdür.
Tam 8 yıl önce 10 Ağustos’ta, Sürmene’de birkaç gün içerisinde binden fazla insan hastanelere başvurmuş, dönemin kaymakamı ‘acil bir durum olmadığını’ ve ‘su kontrollerinde anormal bir duruma rastlanmadığını’ söylemişti. 8 yıl sonra değişen pek bir şey olmadığı, insanların neden zehirlendiği, suyumuzun özellikle o bölgede, o zaman diliminde ne kadar temiz ve sağlıklı olduğu sorularının cevap bulmadığı görülmektedir.
Van’dan Trabzon’a gelir gelmez, TİSKİ’nin borcu harcı konusunda kamuoyunu bilgilendiren Teketaş ve Başkan Zorluoğlu’nun, suyun kalitesi hakkında da düzenli olarak, ayrıntılı rapor hazırlayıp, kamuoyunun bilgisine sunması kaçınılmaz ve zaruri bir ihtiyaçtır. Gereğinin yapılacağını umut ediyor, musluklarından en temiz ve en sağlıklı suyun aktığı bir Trabzon diliyorum.