Karadeniz’deki balıkların geleceği Hamsiye bağlı
Trabzon’da düzenlenen ‘Ekoloji ve Balıkçılık Çalıştayı’ sonuç bildirgesi açıklandı.
Trabzon’da geçtiğimiz günlerde düzenlenen “Ekoloji ve Balıkçılık Çalıştayı’ sonuç bildirgesi açıklandı.
Çalıştayda, akademisyenler yaptıkları konuşmalarda Karadeniz’in hızla kirletildiğine vurgu yaparken, artan kirlilikle birlikte Karadeniz’de balık türlerinin giderek kaybolduğuna dikkat çekildi. Çalıştayın sonuç bildirgesini açıklayan Trabzon Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Cemil Pehlevan, aşırı avcılık ve olumsuz çevre koşulları nedeniyle baskı altındaki stokların yürürlükte olan mevzuat ve yöntemlerle idare etmenin mümkün olmadığını belirterek yapılması gerekenleri sıralandı.
Mevcut kıyıların korunmasına yönelik planların bir an önce ortaya konulması gerektiğine işaret eden Pehlevan, “Karadeniz’in kıyısal bölgeleri son yıllarda yapılan dolgular ve inşaatlar başta olmak üzere, birçok çevresel baskılar nedeniyle büyük bir değişim içerisindedir. Bu değişimler kıyısal alanlarda besin zincirinin değişimlerine sebep olmaktadır. Şehir merkezleri ve yerleşim alanlarından kaynaklanan atıkların sebep olduğu ötrofikasyon ve dolgu alanlarından kaynaklanan habitat kayıpları artarak devam etmektedir. Çeşitli yollarla sisteme yeni giren türler, doğal ilişkileri ve rekabeti etkilemektedir. Nehirler üzerine kurulan HES’ler su rejimini ve suyun kalitesini etkilemesi nedeni ile nehir ağızlarının eski özellikleri değişmektedir. Kıyısal alanlarda özellikle ötrofikasyon alanlarında izleme programları desteklenmelidir. Ülke balıkçılığının büyük bir kısmını kapsayan ve ülke karasularında birim alanda en yüksek oranda balıkçı, tekne ve barınak ihtiva eden bölge olan Doğu Karadeniz kıyılarında, biyoçeşitliliğin korunması, sürdürülebilir balıkçılık için üreme, barınma ve otlama alanı, arkeolojik vb amaçlarla belirlenmiş ve koruma altına alınmış bir alan mevcut değildir. Ancak ekosistemin ve kıyı balıkçılığının sürdürülebilirliği için korunan alanların belirlenmesi ve koruma altına alınması zorunlu bir gereksinimdir. Kıyısal alanlarda insan etkileri azaltmak amacı ile Doğu Karadeniz in yüzde 80-90’ı kaybedilen doğal kıyılardan geriye kalan kıyıların mevcut topografik ve ekolojik yapısı ve de kullanım durumu acilen belirlenmelidir. Mevcut kıyıların sürdürülebilir kullanımı için koruma kullanma planları ortaya konmalıdır. Tekrar geri kazanılması ya da restorasyonu mümkün olan kıyılar için geliştirme planları oluşturulmalıdır. Başta Karadeniz olmak üzere tüm denizlerimizde ekosistem, balık stokları ve diğer canlılarla interaksiyonunu (besin zinciri gibi) araştırılmalı ve düzenli olarak izlenmesi sağlanmalıdır. Konu üzerinde ulusal bir araştırma politikası oluşturulmadır” dedi.
“KARADENİZ BALIKLARININ BESLENMESİ BÜYÜK ÖLÇÜDE HAMSİYE BAĞLI”
Karadeniz balıklarının beslenmesi büyük ölçüde hamsiye bağlı olduğu için hamsi stoklarının iyi yönetilmesi diğer balık stoklarında da önemli bir artış sağlayacağını ifade eden Pehlevan, “Kısa vadede balıkçı, balıkçılık ve yönetim tanımları yeniden yapılmalıdır. Av ruhsatları, av izinleri, gemi boy uzatma ve filodan geri çekme uygulamaları av gücünün kaynakla orantılı olması bakımından yeniden gözden geçirilmeli, aksayan yönler düzeltilmeli ve daha gerçekçi önlemler alınmalıdır. Aşırı avcılık ve olumsuz çevre koşulları nedeniyle baskı altındaki stokları yürürlükte olan mevzuat ve yöntemlerle idare etmek mümkün değildir. Sürdürülebilirlikten uzak balık stokları için yeni politikalar geliştirilmeli, tüm terk edilmiş ağlar, hayalet avcılığın önüne geçilmesi için denizden toplatılmalıdır. Avcılık yapamayacak balıkçılar maddi olarak desteklenmelidir. Karadeniz balıklarının beslenmesi büyük ölçüde hamsiye bağlı olduğu için hamsi stoklarının iyi yönetilmesi, diğer balık stoklarında da önemli bir artış sağlayacaktır. Bu nedenle hamsi balıkçılığı yönetim planı hazırlanmalıdır. Doğu Karadeniz pilot bölge seçilerek daha etkin denetim yöntemi ve altyapısı oluşturulmalıdır (BAGIS, AIS, Sahil Güvenlik Komutanlığı, Bakanlık Denetim Elemanları). SUBIS ve gemi av kayıtlarının başarılı bir şekilde sisteme girebilmesi için aksayan yönleri, engelleri ve teknik sorunları belirlemek üzere bölgede pilot bir çalışma başlatılmalıdır. Gelişigüzel kıyı yatırımları yapılmasının önüne geçecek önlemler alınmalı, ister kamu ve isterse özel kuruluşlar tarafından yaptırılacak tesis, yol, kıyı dolgu, HES, baraj ve ekosistemi etkileyebilecek diğer yatırımlar için keyfiyetten uzak bilimsel yöntemler uygulanmalıdır. Kooperatifler güçlendirilmeli, yasal ve maddi olarak desteklenmeli, balıkçılığımızda bireysellik önlenmelidir” diye konuştu.
“SU KALİTESİ DEĞİŞİMİNE NEDEN OLAN SEBEPLER ÖNLENMELİ”
Akarsularda kurulu alabalık işletmelerinin su kalitesinin HES, yol ve köprü inşaatları, evsel atık ve kimyasal gübrelerden olumsuz etkilendiğini kaydeden Pehlevan, açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Akarsularda kurulu alabalık işletmelerinin su kalitesi HES, yol ve köprü inşaatları, evsel atık ve kimyasal gübreler ile kirletilmekte, sürdürülebilir kültür balıkçılığını olumsuz etkilemektedir. Bu nedenle birçok işletme kapanmak zorunda kalmıştır. Su kalitesi değişimine neden olan sebepler önlenmelidir. Ülkemizdeki tüm barınak ve çekek yerleri avcılıkla ilgili kooperatiflere ve belediyelere kiralanmış durumdadır. Denizde ağ kafeslerde üretim yapan yetiştiricilerin barınaklardan istifadesi sağlanacak şekilde barınakların kullanım yönetmeliği yeniden düzenlenmelidir. Döviz kurlarındaki artış balık üretim maliyetini de arttırmış, ancak balık satış fiyatı sabit kalmıştır. Kar marjları zaten düşük olan işletmeler üretim kapasitelerini kullanamaz hale gelmiştir. Hammadde ve üretim maliyetlerini azaltıcı önlemler alınmalıdır. Kültür balıklarına karşı medya üzerinden karalama kampanyalarının bilimsellikten uzak olduğu açıklanmalı ve bu kampanyalara izin verilmemelidir. Üretici birlikleri yasası yeniden gözden geçirilmeli, birliklerin ticari faaliyette bulunmaları sağlanmalı ve kar yüzdeleri arttırılmalıdır. Destekleme tebliğinde yavru desteği kaldırılmıştır. Kafes balıkçılığının en önemli girdisi olan yavru desteği tebliğe tekrar konulmalıdır.Toptan satışlarda, kırmızı ette ve tavuk etinde KDV oranı yüzde 1 iken yeni gelişmekte olan balıkçılık sektöründe KDV oranın yüzde 8 olması büyük bir haksızlıktır. Desteklemeler temlik edilebilmelidir ve vergiden muaf tutulmalıdır. HES’lerin yasal olarak dereye bırakmaları gereken ‘can suyu’ ile ‘su kullanma hakkı’ olan diğer kullanıcıların (balık çiftliği, değirmen, içme ve sulama suyu vb) suyunu hesaplayarak dere yatağına bırakmaları, faaliyetlerini geriye kalan su ile sürdürmeleri sağlanmalıdır. Su yeterli değilse faaliyetlerine ara vermelidirler.”
“SU ÜRÜNLERİ İŞLEME TEKNOLOJİSİNDE YAŞANAN GELİŞMELERE PARALEL OLARAK ÜRÜN ÇEŞİTLİLİĞİ ARTTIRILMALI”
Yaşanan gelişmelere paralel olarak ürün çeşitliliğinin artırılması gerektiğini ifade eden Pehlevan, “Avcılık veya yetiştiricilik yoluyla istihsal edilen su ürünlerinin kalitelerinin ve gıda güvenliğinin sağlanması amacıyla soğuk zincir, hijyen ve sanitasyon işlemlerinin etkin şekilde uygulanması gereklidir. Su ürünleri işleme teknolojisinde yaşanan gelişmelere paralel olarak ürün çeşitliliği arttırılmalı ve katma değeri yüksek ürünlere yönelik faaliyetler desteklenmelidir. Balıkçı gemilerinde ve büyük yetiştiricilik işletmelerinde Balıkçılık Teknolojisi ve Su Ürünleri Mühendislerinin istihdamı zorunlu hale getirilmelidir. Balıkçılık ürünlerinin perakende ve toptan satış yerlerinin denetlemesinde, aldıkları lisan eğitimi nedeniyle Balıkçılık Teknolojisi Mühendisi ve Su Ürünleri Mühendisleri yetkilendirilmelidir.Su Ürünleri Kanunu kısa süre içerisinde günümüz şartlarına göre revize edilmeli, ikincil mevzuatlar çıkarılarak belirsizlikler giderilmelidir. Gelecek yıllarda insan beslenmesinde, ana protein kaynağının balık olacağı ve nedenle akarsu, göl, deniz ve okyanusların korunmasının hayati olduğu hatırda tutulmalıdır. Çocuklarımıza bırakacağımız dünya için yarın geç olmadan, bugünden ortak akla ihtiyaç ortadadır. Birkaç kuruş için, dünya mirasını har vurup harman savuranlara fırsat verilmemelidir” önerilerinde bulundu.