2018-2019 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI 1. DÖNEMİ BİTERKEN EĞİTİMİN DURUMU ı
Eğitim sisteminin iktidar eliyle nasıl tehlikeli bir uçuruma doğru sürüklediğini 1. Dönem sonu itibariyle açıkça görülmektedir. Kamusal eğitim adım adım tasfiye edilmektedir.
Eğitim sisteminin iktidar eliyle nasıl tehlikeli bir uçuruma doğru sürüklediğini 1. Dönem sonu itibariyle açıkça görülmektedir. Kamusal eğitim adım adım tasfiye edilmektedir. Özel öğretim ve dini eğitim veren okullar teşvik edilmektedir. Eğitimde yaşanan ticarileşme ve dinselleştirme uygulamalarının nasıl artarak yaygınlaştığı bütün yönleriyle görülmektedir.
Eğitim Sen’in ve bilim insanlarının bütün eleştiri ve itirazlarına rağmen eğitimde 4+4+4 dayatması ile ülkemizde yaşanan ‘piyasa merkezli’ ve yoğun ‘inanç sömürüsüne’ dayanan adımlar, eğitimde yaşanan nitelik kaybının en temel nedenleri arasındadır.
4+4+4 düzenlemesinin üzerinden yedi yıl geçmiştir ve MEB’in ‘okul öncesi eğitim zorunlu olacak’ açıklamasına rağmen, bu durum gerçekleşmemiştir. Türkiye’de özel okul sayısının en çok olduğu eğitim kademesi okul öncesi eğitimdir. Okul öncesi eğitimde Türkiye, OECD ülkeleri içinde son sıradaki yerini korumaktadır.
Eğitim Sen, iktidarın eğitimde iki temel hedefi olduğunu defalarca vurgulamıştır. Bunlardan birincisi kamu kaynaklarını özel okullara aktararak özel okulları doğrudan devlet desteği ile güçlendirmektir. İktidarın ikinci temel hedefi ise ‘inanç istismarı’ üzerinden eğitimi dinselleştirme uygulamalarını hayata geçirmektir.
Yıllara dayalı olarak özel ilkokul, ortaokul ve lise sayısının ve bu okullara yönlendirilen öğrenci sayısının arttığı görülmektedir. Bu durum, kamusal eğitimin hükümet tarafından çökertilerek, özel öğretimin devlet desteğiyle ihya edilmesidir.
AKP iktidarı eğitimin en temel sorunlarına çözüm üretmek yerine, yıllardır siyasal olarak istismar ettiği imam hatiplerin sayısını arttırma derdine düşmüştür. Bazı il ve ilçe milli eğitim müdürlüklerinin yazılı ve sözlü talimatları ile öğrenciler imam hatiplere yönlendirilmiştir.
MEB, devlet okullarına ihtiyacı kadar ödenek ayırmayıp, eğitimin finansmanı için elini velilerin cebinden çıkarmazken, imam hatip okulları söz konusu olunca bütün parasal kaynakları ve imkânları seferber etmektedir. MEB’in bütçesinden eğitim yatırımları için ayrılan kısmın üçte biri (yüzde 35) din öğretimine ayrılmıştır. Bu durum, farklı okul türlerinde okuyan öğrencilere karşı büyük bir haksızlıktır. Türkiye’de hiçbir okul türü diğerlerine göre ayrıcalıklı olmamalıdır.
Türkiye’de 24 yıl önce, sadece 2 ilde başlayan taşımalı eğitim uygulaması, ekonomik olarak geliştiği iddialarına karşın günümüzde bütün illerde uygulanır hale gelmiştir. Öğrenciler yarış atı gibi sınavdan sınava koşmaktadır. Öğretmenlerin mülakat sınavı ile sözleşmeli istihdam edilerek esnek, güvencesiz ve angarya çalışmaya zorlandığı, siyasal kadrolaşmanın arttığı bir eğitim sisteminin ülkemize ve çocuklarımıza olumlu bir katkı yapması mümkün değildir.
2023 Eğitim Vizyon Belgesi’nde yer alan Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun öğretmenlerin iradesi dışında, onların görüş ve önerileri alınmadan masa başında hazırlanması çalışmaları başlatıldı. Öğretmenlik Meslek Kanunu’ndan beklentiler öğretmenlerin yetiştirilmesi, iş güvencesi, mesleğe alınması, ücretler, emeklilik, sağlık, öğretmenlik mesleğinin temel sorunlarını dikkate alan bir içerikte hazırlanması gerekmektedir.
KHK ihraçları ile ilgili olarak kurulan OHAL komisyonu kendisini mahkeme yerine koyarak, hukuken somut olmayan deliller üzerinden yapılan ‘işe iade’ başvuruların büyük bölümünü reddetti. Bugüne kadar haklarında soruşturma yürütülen ve savcılıklar tarafından takipsizlik kararı verilen, eğitim emekçisi hukuksuz bir şekilde görevlerine başlatılmadılar.
Eğitim alanında sözlü sınav/mülakat üzerinden sözleşmeli öğretmen atamaları yapılmaktadır. Öğretmen atamalarında mülakat uygulamasında ısrar, liyakatin adım adım terk edilerek, yerine sadakatin gelmesine neden olmuştur. Ataması yapılmayan beş yüz bin öğretmenin zorunlu olarak meslekleri dışında işler yapmaktadır. Ataması yapılmayan öğretmenlerin meslekleri ile ilgisi olmayan alanlarda çalışmak zorunda bırakılması Türkiye’nin ayıbı olarak tarihe geçmiştir.
Toplumsal-ekonomik olumsuzlukların ve gelir adaletsizliğinin giderek derinleştiği ülkemizde okullarda yaşanan şiddet, 2018 yılında da eğitim alanının en önemli sorunları arasında yer almaktadır. Okullarda yaşanan şiddetin artması, eğitim emekçilerine yönelik çeşitli saldırı ve tehditlerin (ihraç, açığa alma, sürgün vb.) sürmesi gibi uygulamalar kabul edilemez.
Okul öncesi eğitimden başlayarak eğitim yatırımlarına, ders kitaplarının hazırlanmasından eğitim yöneticilerinin belirlenmesine, sınıf mevcutlarından, eğitimin laik, bilimsel ilkeler doğrultusunda verilmesine kadar her alanda eğitimin demokratik ve kamusal yönünün geliştirilmesine özen gösterilmelidir. Derslik, okul, öğretmen açıklarından eğitimin genel bütçe içindeki payına kadar, eğitimin hemen her alanında köklü bir değişime gereksinim vardır. Kamusal, parasız, demokratik, nitelikli, bilimsel, laik eğitimin önündeki engellerin kaldırılması için somut adımlar atılmalıdır. Eğitimde ticarileştirme ve eğitimi dinselleştirme adımlarına derhal son verilmelidir.
Her geçen gün daha fazla parasal ilişkiler içine çekilen, okul öncesinden üniversiteye kadar bilimin değil, dini inanç sömürüsünün temel alındığı bir eğitim sisteminde eğitim ve bilim emekçilerinin, öğrenci ve velilerle birlikte kamusal, bilimsel, demokratik, laik eğitim hakkı için mücadelemiz devam edecektir. Sermayenin beklentileri doğrultusunda değil insan, doğa ve toplum yararına kamusal bir eğitim sistemi mücadelemiz sürecektir.
Eğitim Sen olarak ülkenin ve çocuklarının geleceğinden endişen eden herkesi kamusal, bilimsel, demokratik ve laik eğitim hakkı için birlikte mücadeleye çağırıyoruz. 18.01.2019
Engin NUR
Eğitim Sen Trabzon Şube Başkanı