Kızgın çöllerde göğsüne yığılan taşların altında bile “Allah bir” diye haykıran, derisi kara, yüzü akların akı “Bilal” gibi mi?
Kur’an-ı Kerim’in karşısında, sabaha kadar uykuyu terk ederek ayakta duran “Osman Gazi” gibi mi? “
Oğul bu Trabzon dağlarını yaya aşmak için bu zahmetlere niye niye koşulursun?” diye soran Sara Hatun’a (Uzun Hasan’nın annesi) ; “ O zaman mücahidi fisebilillah nasıl nasıl oluruz ana” diye cevap veren “Fatih” gibi mi?
Ağırlaştığını gören Hasan Can’ın “Artık Allah ile olacak zamandır sultanım” demesi üzerine irkilip “ Ya sen şimdiye kadar bizi kiminle bilirdin?” diyen “Yavuz” gibi mi?
Senin yerinde peygamberin olsa ve biz senin yerine onu öldürse idik desen de kurtulsa idin ister miydin? sualine karşı “ O’nun ayağının tozuna bin Habbab feda olsun” diyen “Habbab” gibi mi?
“Allah şifa versin” diyenlere yattığı döşekten doğrularak “ Can ile canan arasında sadece şu gömlek kadar bir mani kaldı. O da sizin bana dilediğiniz şifadır. O şifa artık sizin olsun. Bırakın da can canana kavuşsun.” diyen “Molla Rum” gibi mi?
Muhasaranın uzaması ve gördüğü rüyadan sonra vasiyetini yazarak sabah namazını kılıp, cephaneliğin bulunduğu kuleye tek başına hücum edip içeriye girerek, cephane sandıklarını piştovunu boşaltıp Budin’in fethini tek başına sağlayan adını hatırlamadığım “Yeniçeri yüzbaşısı” gibi mi?
“ Bu kadar az askerle koskoca ordulara galip geleceğine ihtimal vererek mi saldırdın?” diye soran İtalyan mareşaline “Hayır Allah bana kafirle cihad et” buyurmuştu, ben onu yaptım, zafer ve mağlubiyet onun bileceği iştir.” diyen ve darağacına dimdik giden Libya kahramanı “Ömer El Muhtar” gibi mi?
“Allah sarayın atlas yataklarında aranırsa ben de develerimi senin sarayının damında ararım” sözlerini işitince sarayın saltanatını terk eden “İbrahim Ethem” gibi mi?
Kendisine evlenme teklif eden Hasan Basri’ye “Yazık, ben dokuz köpeği bir kazığa bağladım, sen bir köpeği dokuz kazığa bağlayamamışsın” diyen “Rabiatül Adeviyye” gibi mi?
Borçlunun duvarının gölgesinde “faiz olur” diye durmayacak kadar incelik sahibi “İmamı Azam” gibi mi?
Rüyamda Peygamberimizi gördüm. Sana selâm söyledi ve bana bin altın vermeni söyledi cümlesini yedi defa tekrarlatıp, muhatabının bıktığını görünce “Yanlış anlama. Çünkü onun her bir selamı için bin altın vereceğim. Al yedi bin altını” diyen” gerçek zengin” gibi mi?
Papa’nın “ Hıristiyan ol sana ordu vereyim, arzu ettiğin Osmanlı tahtına çıkarayım” teklifini, nefretle “ Bin milleti Osman versen dinimden dönmem “ diye ret eden “Sultan Cem” gibi mi?
UZATMAYALIM. EVET, MÜSLÜMAN OLMAK, AMMA NASIL?
Ve insana ait her mesele… İnsan kadar eski.
Mesnevide de var bu mesele…
Bir dinsize Müslüman olması teklif edilmiş, cevabı Mesnevide de var. Mealen şöyledir:
“Bana kimin müslümanlığını teklif ediyorsunuz? ” Sizin Müslümanlığınızı teklif ediyorsanız ona hiç rağbetim yok… Boşuna uğraşmayın, Beyazıd’ın Bestami’nin müslümanlığını teklif ediyorsanız ona gücüm yetmez. Ama içten içe ona hayranım. Dinsizim ama Onun müslümanlığına içten içe inanmışım.”
İslâm her şeyden münezzeh.
Amma Müslümanlık bizimle mukayyet.
MÜSLÜMANLIK TEMBELİ NAMAZA, PİSİ TEMİZLİĞE, HASİSİ ZEKATA, SADAKAYA, CÖMERTLİĞE, KORKAĞI CİHADA KOŞTURDUĞU NİSBETTEDİR.
İslâm’ı seciyemize hâkim kılacak Müslümanlık olmaktır” ancak…
(Makale; Hicran Göze’nin, eşi rahmetli Ergun Göze’ye ait olduğunu belirttiği kendilerine ait facebook sayfasından alınmıştır.7.8.1978 )
Ergun Göze’yi ( d.1931 – ö. 12 Ekim 2009) şükranla, minnetle ve sonsuz rahmetle anıyoruz.
Post Views: 16