Mehmet Mutluoğlu
Nitekim Sultan Yavuz’un dedesi Yıldırım Bayezid Han İstanbul’u kuşatmışken karşısına bir Türk devleti olan Timur imparatorluğu çıkar ve Ankara’da Yıldırım Han’ı mağlup eder ve yıllarca süren fetret devri başlamış olur.
Bunları değerlendiren Osmanlı devleti ve dahi komutan Yavuz Sultan Selim Han önce Türk ve İslam birliğinin sağlanması gerektiğini ve ondan sonra batı üzerine yürümesi gerektiğine inanır.
Trabzon Valiliği esnasında Şia tehlikesinin ülkemiz üzerinde etkili olduğunu görünce babası Sofu Beyazıt’ı tahttan indirir ve padişah olur.
Babası Sofu Beyazıt’ın saltanatın parlak ama kısa olsun şeklinde ona dua ya da beddua ettiği rivayet edilir.
Tahta geçer geçmez Anadolu’daki Şii saldırılarını ve Şii yayılmasını önlemek ve Türk İslam birliğini kurmak üzere harekete geçer.
Bir Türk devleti olan Akkoyunlu Devleti’nin başında bir Türk olan Şah İsmail vardır.
Şah İsmail oldukça mağrur bir komutandır.
Malum rahmetli Ömer Seyfettin’in yazdığı Pembe İncili Kaftanda ifade edilen Muhsin Çelebi’yi elçi olarak gönderir Yavuz Sultan Selim.
Elçi Şah İsmail’e Yavuz’un mesajını bildirir:
Ey Şah erde bil
Sultan kimdir görde bil
Bu gelen sultan selim
Sen kendini ölmüş bil.
Ve Yavuz Sultan Selim, Şah İsmail’in üzerine yürür.
Şah İsmail’i mağlup eder ve Şah İsmail’in altından yapılmış olan tahtını teslim alır ki o koltuk bugün İstanbul Topkapı Sarayı’ndadır.
SİNA ÇÖLÜ’NÜN GEÇİLMESİ VE YAVUZ’UN EMSALSİZ LİDERLİĞİ
Daha sonra Sultan Yavuz bugünkü teknolojik imkanlarla, araçlarla 20 günde geçilebilecek olan Sina Çölü’nü 13 günde geçer.
Tarihte Sina Çölü’nü geçebilen yegâne komutandır.
Gündüz 50-60° sıcak gece ise -10°’ye kadar varan soğuk vardır çölde.
Yavuz Sultan Selim ve ordusunun bu bu çölü nasıl geçtiği hala esrarını korumaktadır.
Ordu’da tereddütlerin ortaya çıkması ve yaya gidilemeyeceği noktasında bir hareket söz konusu olması üzerine tek başına atını çöle doğru sürer ve dileyen hanımının yanına gitsin dileyen benim peşimden gelsin diye hitap eder.
Hatta bir rivayette bir ara atından iner ve yaya olarak yoluna devam eder.
Uzun çöl sıcağında yaya olarak saatlerce yoluna devam eden Müslüman Türk ordusu yorgun ve bitkindir.
Yavuz’un da çok değer verdiği veziriazam Hasan Can’dan rica ederler Yavuz Sultan’a söyleyin de atına binsin biz de ata binebilelim.
Tabii Sultan yürürken askerlerin ata binmesi nezakete ve kurallara uygun değildir.
Yavuz Sultan Selim Han’ın çok büyük saygı duyduğu Vezir i azamı Hasan Can Yavuz’un kulağına eğilir ve sultanım ata binin ordu helak oluyor ne olursunuz ata binin diye rica edince.
Yavuz Sultan Selim Han önümde Hazreti Resulullah yürüyor ben nasıl ata binerim diye ifade eder.
Menkıbe bu ya Yavuz Sultan Selim Han’ın koca Sina Çölü’nü 13 günde geçmesi bu rivayete bağlanır.
Yavuz Sultan Selim doğu seferlerine devam eder ve Memluk Sultanlığından hilafeti alarak Müslüman Türk milletinin ve İslam dünyasının ilk halifesi olur.
Ondan sonra batı üzerine seferlerine devam edecektir ama sekiz yıldır süren saltanatı sonunda sırtında çıkan bir şirpençeyi Yusuf Hamu adında bir Yahudi’nin deşmesi sonucu ki doktorudur rahmeti Rahmana kavuşur.
Anadolunun baştanbaşa şii istilasına sürüklenmesinden de Anadolu’yu ve bizleri kurtarmış olur.
Şüphesiz her insanın eksikleri, yanlışları, doğru yaptıkları, yanlış yaptıkları olabilir.
Ama Yavuz Sultan Selim Han Hazretleri ki Atatürk de ona Yavuz Sultan Selim Han Hazretleri derdi 5000 yıllık Türk tarihinde Türk milletinin büyük liderlerinden biridir.
Ölüm döşeğinde yanına yaklaşan veziriazam Hasan Can: Sultanım şimdi Allahla beraber olmak vaktidir deyince
Yavuz yerinden doğrulur “Bire Hasan sen bizi şimdiye kadar kiminle sanırdın.” diye ifade eder.
Selim’i mahlasıyla şiir yazan ve Divan’ı da bulunan Osmanlı’nın büyük şairlerinden Yavuz Sultan Selim Han’ın şu şiiri çok meşhurdur biliyorsunuz:
Sanma şâhım / herkesi sen / sâdıkâne / yâr olur
Herkesi sen / dost mu sandın / belki ol / ağyâr olur
Sâdıkâne / belki ol / bu âlemde / dildâr olur
Yâr olur / ağyâr olur / dildâr olur / serdâr olur
Allah gani gani rahmet eylesin.
Nitekim İslam dünyası birliğini koruyamadıktan ve dağıldıktan sonra o gün bugündür emperyalizmin çizmesi altında inim inim inlemektedir.
MÜSLÜMAN TÜRK MİLLETİ VE TÜRK- İSLAM DÜNYASI YENİ YAVUZ’UNU BULMUŞTUR İNŞALLAH
Hamdolsun bugün de bizim bir Yavuz Ağıralioğlu’muz vardır; şükür olsun bu günlerde bu büyük davayı büyük bir dirayetle ve liderlikle omuzlamış bulunmaktadır.
Milletimiz de Türkiye Cumhuriyeti’nin 2. yüzyılının ve 21. yüzyılın bu genç, dinamik, sevimli, şefkatli, milletine adammış, akıl, ahlak ve adalet sahibi, dirayetli Kutlu Liderini, Çağın Yavuz’unu bağrına basmakta ve ona çok büyük bir güven duyduğu gibi çok büyük bir sevgi beslediği de görülmektedir.
Kırk yıla yakın mücadelesini yakından takip ettiğimiz Yavuz Ağıralioğlu şimdiye kadar ki aksiyonları, çalışmaları, konuşmaları ile gerçekten bir Yavuz olduğunu bugüne kadar göstermiştir.
Bugünlerde ise Yavuz Ağıralioğlu Türk milletine; Türk milleti Yavuz’una doğru koşuyor gibi…
Cumhuriyetin kuruluşunun 101. kuruluş yıl dönümünde 28 Ekim 2024 Pazartesi günü Ankara’da Partisi’nin kuruluş şölenini Türkiye’nin 81 vilayeti ve 900 ilçesinden 1000’lerin, onbinlerin katılımıylâ, büyük bir coşku ile yapan Yavuz Ağıralioğlu için şimdiden bir Büyük Millet hareketi, halk hareketi başlamış görünüyor.
Seyreyle güzel Kudret i Mevlâ’m
Neler eyler canan canan.
Görelim Mevlâ’m neyler
Neylerse güzel eyler…