O günden bu yana, İsrail Devleti’nin tüm evrensel hukuk kurallarını hiçe sayarak gerçekleştirmiş olduğu saldırılar giderek şiddetini arttırmış, Filistin Devleti’nin toprak bütünlüğünün ihlalinin ötesinde, Filistin halkının can ve mal güvenliğini tümüyle ortadan kaldıracak bir boyuta ulaşmıştır
İsrail’in insanlık suçu oluşturan eylemlerinin son halkası olarak 17 Ekim günü, Gazze’deki bir hastane bombalanmış ve sonucunda yüzlerce masum insan hayatını kaybetmiştir.
İsrail devleti, bu saldırısı ile taraf olduğu Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’ni, bağlayıcı BM Güvenlik Konseyi Kararlarını, savaş bölgelerinde ve işgâl altında yaşayan sivilleri korumayı taahhüt eden 1949 tarihli Cenevre Sözleşmelerini ve İnsan Hakları Evrensel Beyannâmesi’ni açıkça ihlâl etmiştir.
Söz konusu metinlerde savaş esnasında dahi sivil bölgelerin hedef alınamayacağı açıkça belirtilmiş olmasına rağmen; çoğunlukla hasta, yaşlı, kadın ve çocukların bulunduğu bir hastanenin hedef alınması ne hukuka ne de vicdana sığması mümkün olmayan bir katliamdır.
Tüm savaş hukuku kuralları hiçe sayılarak bir hastanenin hedef alınmış olması açıkça suç oluşturmakta ve uluslararası ceza hukukuna göre yargılamayı gerektirmektedir.
Dahası 1948 tarihli Birleşmiş Milletler Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesinde, soykırım; “ulusal, etnik veya dini bir grubu tamamen ya da kısmen yok etme niyeti” olarak tanımlanmış olup; İsrail’in Filistinliler’i Gazze’den tümüyle çıkarmak için giriştiği eylemler de açıkça savaş suçu ve soykırımdır.
İsrail Devleti tarafından gerçekleştirilen ve soykırıma dönüşen insanlık dışı bu eylemleri Trabzon Barosu olarak şiddetle kınıyor, uluslararası toplumu, savaş suçlularının cezalandırılması ve insan haklarını esas alan bir barışı tesis etmek için ivedilikle harekete geçmeye davet ediyoruz.