24 KASIM ÖĞRETMENLER GÜNÜ NEDENİYLE YAPILAN BASIN AÇIKLAMASIDIR.

Öncelikle ülkemizin kurucusu ve başöğretmenimiz Atatürk’ü rahmet ve minnetle anıyoruz. 24 Kasım Atatürk’ün “Millet Mektepleri Başöğretmenliği” unvanını kabul ettiği gündür. Bu nedenledir ki, 24 Kasım bizim için çok özeldir ve gururla kutladığımız bir gündür. İlim ve irfanı önceleyen, eğitimin bir milletin kalkınmasının temelini oluşturduğuna inanan, eğitime yatırım yapan ve yeni nesli bizlere emanet eden Atamıza ne kadar teşekkür etsek azdır. O’nun aydınlattığı yolda, emanetlerine sahip çıkarak ilerlemeye devam edeceğiz.

Öğretmenlerimizin fedakârca, canla başla çalışarak görevlerini yapmaktadır. Buna rağmen eğitim çalışanları veli ve öğrenciler tarafından şiddete maruz kalmakta hatta hayatlarını kaybetmektedirler. Yaptığımız ankette eğitimde şiddet noktasında alarm zillerinin çaldığına şahit olduk. Gebze’de öğrencisi tarafından öldürülen öğretmenimiz Necmettin Kuyucu davasına Türk Eğitim-Sen müdahil olmuştur. Öğrenci ya da veli tarafından şiddete uğraması sonucu hayatını kaybeden öğretmenlerimizin acısını yüreklerimizde taşımaktayız.

Bu kapsamda Türk Ceza Kanunu’nun 112’inci maddesinde düzenleme yapılmalı, şiddeti önleyici tedbirler ve caydırıcı müeyyidelerin getirilmesi sağlanarak eğitim çalışanlarının güvenlik içinde çalışması yasal koruma altına alınmalıdır. Ayrıca bu düzenlemeyle, eğitimcilere şiddet uygulandığında bir şikâyete bağlı kalmaksızın, fail hakkında kamu davası açılması ve en ağır cezai müeyyidelerin uygulanması gerekir. Konuyla ilgili kanun teklifi hazırlayarak TBMM’ye ilettik. Sayın Cumhurbaşkanı’ndan da eğitim çalışanlarına yönelik şiddetin önlenmesi için destek bekliyoruz.

Öte yandan eğitimin en büyük sorunlarından birinin yandaş kayırmacılık olduğu yine anketlerimizde ortaya çıkmıştır. Öğretmenlerimiz ehliyetsiz ve liyakatsiz insanların iş başına getirilmesinden büyük rahatsızlık duyuyor. Nitekim anket çalışmasında da bunu net olarak görebiliyoruz. Talebimiz, MEB’in adaletli ve liyakate dayanan hem yönetici hem de öğretmen atama sistemi ihdas etmesidir. Eğitimin her alanında mülakata son verilmeli, bilgi ve donanım sahibi insanlar görev yapmalıdır.

Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’tan beklentimiz; yaptırdığımız anket sonuçlarından da görüleceği üzere yıprandığını belirten öğretmenlerimize kulak vermesi ve bu yıpranmanın gerekçelerini göz önüne alarak, gerekli düzenlemeleri yapmasıdır. Anketimizde görüldüğü gibi ek gösterge 3600’e çıkarılmadığı için emekli olmayan öğretmenlerimiz bulunmaktadır. Ek gösterge sözünün 1.5 yıl geçmesine rağmen hala yerine getirilmemiş olması kabul edilemez. Bu durum devletin en üst makamına olan güveni de sarsmaktadır. 24 Kasım’da bu sözün yerine getirilmesini istiyoruz.

Bu kapsamda felsefeyi seven Sayın Bakandan eğitim çalışanları adına acil çözüm şartı ile şu taleplerimizi de paylaşmak isteriz:

Eğitimcinin kaybolan itibarı geri iade edilmelidir. Bunun için bir kısım yasal düzenlemelerin yanı sıra ekonomik iyileştirmeler de yapılmalıdır. Ancak bu noktada en önemli görev siyasilere düşmektedir. Eğitimcilerle ilgili sıradan konuşma, uygulama tavır ve davranışlarını değiştirmelidirler.

Eğitim çalışanlarının iş güvenceleri sulandırılmamalıdır. Bugün öğretmenler odası ve hizmetli odalarında üç değişik statüde çalışan ve üç değişik ekonomik hakları olan eğitimci gerçeği ortadır. Herkes mutlaka kadrolu halde dönüştürülmeli ve iş güvenceleri garanti altına alınmalıdır. Takiben de çalışan ile çalışmayan ayrımı objektif ve bilimsel bir şekilde yapılmalıdır. Benim adamım benim sendikalım anlayışı yok edilmelidir.

Eğitimde şiddet ve mobbing engellenmelidir. Eğitimciler savunmasız bir şekilde velilerin önüne atılmamalıdır. Veli, evet eğitimin bir paydaşıdır, ancak eğitimcinin amiri değildir. Unutulmamalıdır ki eğitim bir kamu hizmetidir, bunu yapanlarda eğitimcilerdir. Sınav kaygısı dışında bir yaklaşımı olmayan veli anlayışını sisteme entegre edemeyiz. Zira çocuklarımız yarış atı olmadığı gibi, eğitim de herkesin karışacağı bir alan değildir.

Eğitimde adalet duygusu yoksunluğu ortadan kaldırılmalıdır. Bugün kime sorarsanız sorun, özellikle 2014 yılından sonra, Milli Eğitim’de yapılan iş ve işlemler hakkaniyet ve adalet ilkesinden yoksun, kariyer ve liyakati esas almayan bir biçimde yapıldığını söyleyecektir. Bu bir algı değil gerçektir. Sayın Bakanın bir yıllık gayreti ve çalışmaları da henüz bu gerçeği değiştirmemiştir. Bu durum da eğitimin yarıdan fazlasını oluşturan “çalışanların fedakârlıkları” kısmını sistemden silip atmaktadır. Fedakârlığın olmadığı yerde de eğitim olmamaktadır. Çalışanlar, mülakatın eğitimin her aşamasından kaldırılmasını, şeffaf ve denetlenebilir bir yönetim anlayışının Milli Eğitim’de esas alınmasını istemektedir. Başka bir değişle; Milli Eğitim, özellikle taşrada kendini gösteren bir kısım çete, sözde sendikal yapılar veya paralel devlet yapılanmalarının etkisinden arındırılmalıdır.

Özellikle eğitimdeki öğretmen dışı çalışanların eğitimin vazgeçilmez bir paydaşı olduğu gerçeğini görerek, bu kesimin içinde bulunduğu sıkıntılar mutlaka giderilmelidir. Eğer bu sağlanamaz ise eğitimin bir ayağının aksak kalacağı gerçeği göz ardı edilmemelidir.

Bu vesileyle Türk Eğitim-Sen olarak; ülkemizin kurucusu, Başöğretmenimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü minnetle yad ederken, teröre kurban verdiğimiz Neşe Alten, Aybüke Yalçın, Necmettin Yılmaz ve daha nice şehit öğretmenimizi rahmetle anıyoruz. Eğitimin kilometre taşı olan, hayatını mesleğine adayan, cefakârca görev yapan, aklı ve bilimi kılavuzu yapan öğretmenlerimizin ve eğitim çalışanlarımızın “24 Kasım Öğretmenler Günü’nü” kutluyoruz. Umuyoruz ki, 24 Kasım’lar öğretmen sorunlarının tartışıldığı gün olmaktan çıkar, çözüldüğü günler olur. Böylece bu günler öğretmenlerimiz tarafından büyük bir coşkuyla kutlanan gün haline gelir.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.

Coşkun DİLBER

Türk Eğitim-Sen

Şube Başkanı